Burhanettin Çoban.

Hasan Hüsnü Eren.

Müşteba Sevil.

Bu üç ismi alt alta neden yazdım?

Anlatayım...

Anlatayım ki bu hain FETÖ Örgütünün neler

neler yaptığı bir kez daha görülsün.

Yıl 2008.

Burhanettin Çoban o tarihte AK Parti Afyonkarahisar

İl Başkanı.

Hasan Hüsnü Eren Sağlık Müdürü.

Müşteba Sevil’de Devlet Hastanesi Başhekimi.

Konya Merkezli bir operasyon başlatılmıştı.

Okyanus Şirketler Grubunun girdiği tüm ihaleler

ile ilgili olarak Konya Polisi ‘gizli’ bir soruşturma

görünümünde bir ‘kumpas’ hazırlığı yapmaktaydı.

Okyanus Şirketler Grubunun o tarihte Afyonda

girdiği tüm ihaleleri didik didik araştırdılar.

Şirket yetkililerinin burada görüştüğü tüm kişileri

izlediler.

Teknik’ ve ‘Fiziki’ takiplerde bulundular.

Telefonlar, mail trafikleri...

Herşeyi kayıt altına aldılar.

Hedefleri Okyanus Şirketiydi.

O şirket nerede iş yaptıysa, hangi ihaleleri kazandıysa,

nerede ihaleye girdiyse, nerede işi varsa

hepsini yargıya taşımak istiyordu Polis.

Polis o tarihteki Polis.

Yani FETÖ’nün Polisi.

FETÖ bu Okyanus Şirketini kafaya takmıştı. Aslında

kafaya taktıkları Şirketin sahibi Nusret Argun’du.

Nusret Argun’un şirketi Okyanus nerede, hangi

işi yapıyorsa o işi mutlaka, ama mutlaka şaibeli

hale getirmekti amaçları.

FETÖ’nün çok iyi yaptığı bir iştir bu ‘itibarsızlaştırmak’,

şaibeli’ imajı yaratmak.

Bunun için yerelde kullandıkları ‘Gazeteci’ kisveli

adamları da vardır. Aynen Polis Teşkilatında,

Yargı Camiasında olduğu gibi...

Konya’da bu ‘gizli’ ibareli operasyonda önce Nusret

Argun ve birkaç adamı ile başladıkları takip ve incelemeleri

sonrasında tam 234 sanık oluşturdular.

550 klasör dosya hazırladılar.

Teknik ve fiziki takiplerde elde ettikleri konuşmaları,

görüntüleri kendi istedikleri şekilde montajlayarak,

düzenleyerek 234 kişilik bir suç örgütü

halinde yargıya intikal ettirdi Konya Polisi.

Sonra Adana’da Ağır Ceza’da dava açıldı.

Afyon Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Müşteba

Sevil 17/11/2008 tarihinde tutuklanarak cezaevine

konuldu.

Burhanettin Çoban ile Hasan Hüsnü Eren ise

tutuksuz olarak yargılanacaktı.

Ortada dolaşan iddiaların bini bir para idi.

Dedikodular almış başını gidiyordu.

Elbette bu konunun haberleri de yapıldı.

İsteyen istediği taraftan sündürdü.

Bir kaç ay sonrada 2009 mahalli idareler seçimleri

yapılacaktı.

Burhanettin Çoban Belediye Başkanlığı adayı

idi ama, hakkında yürütülen bu soruşturma - dava

süreci vardı.

Müşteba Sevil ise perişan olmuştu.

Bir kaç gün öncesine kadar kapısında onlarca

kişi varken, bu olay sonrasında hemen hiç kimse

yoktu yanında, arkasında...

Tutuklanıp cezaevine konulduktan sonra, daha

önce kapısında bekleyen onlarca kişinin pek çoğu

aleyhinde konuşmaya bile başlamışlardı.

Birkaç kişi gerçek dost olduklarını göstermişlerdi

sadece.

***

Ben Müşteba Sevil hakkında bir köşe yazısı yazdım.

Gerçek kanaatimi, düşüncelerimi aktarmıştım

o yazımda.

Yazım yayınlandıktan sonra bilmediğim bir numaradan

arandım.

O güne kadar hiç görüşmediğim, konuşmadığım

bir hanımefendi telefonun karşı ucunda ağlıyordu.

Teşekkür etti, yazdığım yazı ile yüreklerine bir

nebze olsun su serpildiğini, eşine inanan-güvenen

insanlar olduğunu bilmelerinin kendilerini mutlu

ettiğini söyledi.

Müşteba Sevil’in hanımıydı o ağlayarak konuşan.

Daha sonra kızı aldı telefonu. O’da teşekkür

etti.

İçimden geçenleri, duygu ve düşüncelerimi aktarmıştım

sadece o yazımda.

Herkes onlardan köşe bucak kaçarken, birkaç

gün önce odasında bir bardak çay içebilmek için sıraya

girer halde iken, şimdi onlarla sanki hiç tanışıklıkları

yokmuş gibi davrananların yanında benim hiçbir şeyden

çekinmeden doğru bildiklerimi aktarmam, olması

gerekeni yapmam ‘teşekkür’ alıyordu.

***

Adana’da tam beş buçuk ay kaldı Müşteba

Sevil.

O’nu orada kaç kişi ziyaret etti derseniz...

Ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

Ama sadece iki elin parmaklarını geçmeyecek

kadar isimlerden ikisini belirteyim.

Gerçek dostluklarını gösteren, o kumpascıların

kendilerine de bir çorap öreceklerini bile bile Adana’ya

gidip Müşteba Sevil’i orada ziyaret edenlerden

iki kişi...

Dr. Mustafa Enis Arabacı ve Dr. Türker Bahçeli.

Onlarda gerçek ‘dost’ olduklarını gösterdiler o

tarihte.

***

Belirttiğim gibi tamda Mahalli İdareler Seçimi

öncesiydi o tarihler.

MHP’nin adayı Hayrettin Barut idi.

Duymuştu O’da bu Okyanus Davasını.

Dosyası elindeydi.

Planlamaları seçime bir hafta kala bu dosyayı

kamuoyuna, o ‘teknik’ takipte yapılan tespitleri aktararak

duyurmaktı.

Ey Afyon halkı işte AK Parti’nin adayı böyle birisi

diyerek seçime bir kaç gün kala ‘bomba’yı patlatmaktı.

Burada bir parantez açalım.

MHP’nin o tarihteki adayı Hayrettin Barut

şimdi nerede?

İYİ Parti’de...

Meral Akşener ile birlikte.

Peki İYİ Parti’ye yöneltilen en büyük eleştiri

nedir?

FETÖ ile yakınlığı...

Bu Okyanus Davası kumpasını hazırlayan kimdir?

FETÖ...

FETÖ’nün o kumpas dosyasını AK Parti Adayı

Burhanettin Çoban’a karşı kullanmak için tetikte

bekleyen kimdir?

MHP’nin o tarihteki adayı Hayrettin Barut.

Yani Burhanettin Çoban’ı ‘İtibarsızlaştırmak

için o dosyayı seçime birkaç gün kala kullanma niyetinde

olan şimdi İYİ Partili olan Hayrettin Barut.

Hedeflerindeki insanları ‘itibarsızlaştırmak’ için

ellerindeki her şeyi kullanmak kimin taktiğidir?

FETÖ’nün.

Kapatalım tekrar parantezi.

***

Hayrettin Barut FETÖ Polisi’nin hazırladığı o

kumpas davasının dosyasını kullandı.

Bilinen sözdür...

Herkesin bir hesabı var, Allah’ında bir hesabı

var.

Elbette galip gelecek olan Allah’ın hesabıdır.

Kimileri tuzak kazdığını zanneder ama, bir bakmış

ki o tuzağa kendisi düşüvermiş.

Hayrettin Barut içinde böyle oldu.

Elindeki kumpas davasının dosyasını seçime bir

kaç gün kala kullanmayı, Burhanettin Çoban’ı, AK

Parti’yi itibarsızlaştırmayı hedeflerken bir anda her

şey değişti.

Hatırlatalım o günleri...

Hayrettin Barut MHP’den aday olmadan önce

bazı ‘Ülkücü’leri dolaşmıştı.

Meclisine aday olarak kimleri alması gerektiğini

sordu, soruşturdu.

Gönül aldı kendince.

Ama sözlerinin çoğunu yerine getirmedi.

Mesela Alparslan ve Cengiz Üstün’e verdiği söz

gibi.

MHP’nin Belediye Meclisi için ‘söz’ verilen bazı

isimlerin listede yer almadığı görülünce Barut’un

seçim ofisinde ‘yumruklar’ konuştu, silah çekildi...

Kamuoyuna yansıyan iddialar her ne kadar

Barut tarafından yalanlansa da, Barut’un yüzüne

hızlı tedavi uygulansa da o ofiste birşeylerin olduğu

belliydi.

İşte bu olayı örtbas etmekdikkatleri kendisinden

başka yöne çekmek için Hayrettin Barut FETÖ’nün

o kumpas dosyasını ‘planladığı’ tarihten

daha önce kullanmak durumunda kaldı.

Barut’un seçime 15 gün kadar bir süre kala bu

dosyadan medet umarak kullanması aleyhine oldu.

Ekrana da çıktı Barut.

Kendisine birilerinin altın tepside sundukları bu

ekran’ aslında O’nun daha da aleyhine oldu.

Çünkü sinirliydi.

Agresifti.

Ters tepti hem o FETÖ’nün kumpas dosyası,

hem de ekran...

Sonunda seçimi kaybetti.

***

Gelelim tekrar o kumpas davasına...

Davaya dahil edilen 234 kişolduğundan bahsetmiştik.

Bunlardan üçü Afyon’dan.

Konya ve çevre İllerdeki tam 95 ihale konu edilmiş

bu dosyada.

Afyon’da yapılan altı ihale ilgili tüm iş ve işlemler

didik didik incelenmiş.

Bu ihaleyi yapacak olanlar, katılanlar, hatta o

kurumların ihale ile ilgili bürolarında çalışanlar bile

incelenmiş, izlenmiş...

Acaba bir şey bulur muyuz diye araştırılmış herşey.

O altı ihalenin neler olduğunu aktarayım;

21.11.2007 tarihinde yapılan Afyonkarahisar

Devlet Hastanesi 36 aylık 140 işçi Genel Temizlik,

İlaçlama ve 42 işçi ile malzeme dahil yemek pişirme

dağıtım hizmet alımı ihalesi.

21.04.2008 tarihinde yapılan Afyonkarahisar İl

Sağlık Müdürlüğünün Kocatepe Devlet Hastanesi,

Devlet Hastanesi ve Göğüs Hastanesi, Zübeyde

Hanım Doğum ve Çocuk Hastanesi, Bolvadin, Sandıklı

Devlet Hastanelerinin 2008 yılı bir yıllık radyolojik

görüntüleme hizmet alımı ihalesi.

21.04.2008 tarihinde yapılan Afyonkarahisar

Devlet Hastanesi Baştabibliğinin 2008 yılı 3 yıl süreli

MR Çekim Hizmeti Alım ihalesi.

09.11.2007 tarihinde yapılan Afyonkarahisar

Bolvadin Dr. Halil İbrahim Özsoy Devlet Hastanesinin

2008-2009 Yılı Genel Temizlik Hizmet Alımı İhalesi.

29.11.2007 tarihinde yapılan Afyonkarahisar

Bolvadin Adalet Dairesinin 2008 yılı malzemeli

Genel Temizlik Hizmet Alımı İhalesi.

17.12.2007 tarihinde yapılan Afyonkarahisar

Dinar Devlet Hastanesinin 2008 yılı Görüntüleme

birimi film karşılığı 4 kalem tıbbi cihaz kiralama hizmet

alımı ihalesi.

İşte bu ihaleleri incelediler haftalarca, aylarca...

Bu ihalelerden sadece birisinden bahsedeyim.

Çünkü rutin ihalelerin dışında olan, bu ihale.

Diğerleri her yıl veya süresi bittiğinde yeniden

yapılan hizmet alımları...

İl Sağlık Müdürlüğünün Kocatepe Devlet Hastanesi,

Devlet Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Hastanesi,

Zübeyde Hanım Doğum ve Çocuk Hastanesi,

Bolvadin, Sandıklı Devlet Hastanelerinin 2008 yılı

Radyolojik Görüntüleme Hizmet Alımı İhalesi.

Açık ihale şeklinde yapıldı bu ihale.

7 istekli ihale dosyasını aldılar.

Ancak ihaleye iki firma teklif verdiler.

Bu firmaların verdikleri teklif dosyalarındaki

cihaz ile ilgili teknik şartların, ihale şartnamesine

uygun olmadığı anlaşıldığından ihale, komisyon

üyelerinin oy birliği ile iptal edildi.

İhalenin iptal edilmesi bu Okyanus Davasında

yer aldı.

Burhanettin ÇobanHasan Hüsnü Eren ve

Müşteba Sevil’in isimleri de bu iptal edilen ihale

ile ilgili dosyaya girmişti.

İddiaları şuydu FETÖ’cü Polislerin...

Bu ihale ile ilgili olarak Afyonkarahisar İlinde AK

Parti İl Başkanı, İl Sağlık Müdürü ve Hastanelerin

Başhekimleri ile birlikte ve örgüt üyelerinden Hüseyin

Taşdöğen ve İlker Turdan’ın toplantı yaptığı..

Sağlık Müdürlüğünün bazı görevlilerinin digital

görüntüleme alımı ile ilgili olarak firmadan gelen 2

kişi ile birlikte Bolvadin, Sandıklı ve Dinar Devlet

Hastanelerinde keşif yapmaları...

Hastane Başhekimleri ile birlikte Sağlık Müdürlüğünde

2/3 ayda bir bu görüntüleme sistemi ile ilgili

toplantıların yapılması...

Suç örgütünün istediği şekilde ihale şartnamesinin

hazırlandığı...

Bazı firmalardan ihale şartnameleri örneklerinin

alınmadığı...

gibi hususlardı FETÖ’cü Polislerin iddiaları.

İlk önce şunu belirtmek gerekir.

Bu görüntüleme ihalesine konu olan sistem

Türkiye’de ilk olarak Afyonkarahisar’da yapılması

düşünülen bir görüntüleme sistemiydi.

Tüm hastanelerde çekilen görüntüler bir havuzda

toplanacak, o kişi ile ilgili hangi hastanede,

ne zaman bir ihtiyaç duyulsa havuzdan bu görüntülere

anında erişilecekti.

Bu nedenle Sağlık Müdürlüğü konu ile ilgili tüm

firmalar ile irtibata geçmiş, iki yıl süresince de bu

konuda çalışılmış, bir örneği olmadığı içinde kurumun

hatasız ve örnek olabilecek şekilde bir model

oluşturması amaçlandığından, bu konuda katkı

sağlayacak olan tüm birimlerle sürekli görüşülmüştü.

Bu sistemde kullanılacak cihazları üreten, ithal

eden tüm firmaların şartnameleri teker teker incelenmiş

ve en iyi sonucu alabilmek için oluşturulan

birimler uzun süreli çalışmalar sonrasında

ihalenin teknik şartnamesini hazırlamışlardı.

Burhanettin Çoban’ın konuya dahil edilmesine

gelince;

Çoban bilindiği gibi o tarihte AK Parti İl Başkanıdır.

Bir gün kendisini Okyanus Şirketinin Sahibi

Nusret Argun arar. Dijital görüntüleme ihalesine

girmek istediklerini ancak sağlık müdürünün kendilerine

soğuk baktığını söyler.

Çoban’da şu cevabı verir;

Hiç bir müdürümüz kimsenin ihaleye girmesine

engel olmaz. Olamaz. Eğer bu konuda bir sıkıntı

çıkartıyorlarsa bu sıkıntıyı gideririz.

Amacımız tüm ihalelerde rekabetin artmasıdır.

Rekabet ortamının sağlanması için gerekeni yaparız.

Hiç kimsenin ihaleye girmesine hiç kimse

engel olamaz.’

İşte bu sözleri söyler Burhanettin Çoban.

Nereden biliyoruz bu sözleri söylediğini?

Çünkü bu sözler Emniyetin tutanaklarında var.

Çoban’ın bu sözlerinden sonra Okyanus Şirketinden

iki kişi Sağlık Müdürlüğüne giderler.

Müdür Hasan Hüsnü Eren ile görüşürler.

Sağlık Müdürü de orada şu sözleri söyler;

İl Sağlık Müdürlüğümüzün merkezi dijital görüntüleme

çalışması Türkiye çapında örnek bir çalışma

olacak. Başarılıp başarılmayacağını herkes

takip ediyor. Bu nedenle bizde işimizi sıkı tutuyoruz.’

Burada söze girer şirketin yetkililerinden Hüseyin

Taşdöğen;

Bizde her hangi bir ayrıcalık istemiyoruz. Size

katılıyoruz. İhaleyi rekabet ortamında almak istiyoruz.’

Bu sistemin kurulacağı Devlet Hastanelerinde

röntgen birimlerinde inceleme yapmak isteklerini

aktarırlar Sağlık Müdürüne o firmanın yetkilileri.

Sağlık Müdürü de ‘hay hay’ der ve Valilikten

onay alarak birkaç kişiyi görevlendirir bu hususta.

İhaleye girmek isteyen her şirkete bu imkan

sağlanır.

İlerleyen günlerin birisinde bir akşam Burhanettin

Çoban ile Hasan Hüsnü Eren birlikte yemeğe

giderler. Bu lokantada tesadüfen Okyanus

Şirketi’nin bir yöneticisiyle karşılaşılır. Bir kaç dakika

sohbet edilir. Okyanus Şirketinin elemanlarına

fiziki’ takipte bulunan Konya Polisi de bu sohbeti

kayıt altına alır.

İlgili Şirketin Sağlık Müdürlüğü üzerinde Burhanettin

Çoban’ın nüfuzundan faydalanmak suretiyle

etkili olmaya çalıştıkları iddiası ve bunun gibi

deli saçması konular Savcılığa ‘teknik’ ve ‘fiziki

takip kayıtlarının cımbızlanmış şekliyle servis edilir.

Ne konuşmalarda, ne görüşmelerde en ufak bir

şekilde ‘şaibe’ yi işaret edecek söz yada görüntü

yoktur aslında.

Ama işte on yıla yakın bir süredir bu konu Adliye’dedir.

Bilirkişiler raporlarını verdiler.

Ayrıntılı şekilde anlattığım Türkiye’ye örnek olması

planlanan fakat verilen tekliflerin şartnameye

uygun olmadığı gerekçesiyle komisyon tarafından

iptal edilen ihale konusuyla ilgili olarak bilirkişi raporunu

da aktarayım;

Raporda yer alan hususlarla ihalenin gerçekleşme

şekli ve iptali tüm anlatımlarda yer alan

ihalenin verilmesi konusunda anlaşma yapılmadığını,

benzer görüşmelerin başka firmalarla da

yapıldığını görevlilerin amacının daha nitelikli ve

daha düzgün bir ihale yapılmasının sağlanması olduğu

anlaşılmaktadır. Ayrıca önemli bir konuda

bu tür son teknoloji cihazlarışartnamelerini hazırlarken

ilgili üreticilerden teknik özelliklerin istenmesi

zorunludur. Yoksa hiçbir personelin

bunları oturup yazması mümkün değildir. Önemli

olan şartnameler sadeci bir cihazı mı işaret ediyor

yoksa başka cihazlarında ihaleyi katılması sağlanıyor

mu? Teknik Bilirkişi raporu ile başka

cihazlarında ihaleye katıldıklarının sağlandığı görülmektedir.

Üstelik bu hizmet alım ihalesidir. Mal

alım ihalesi değildir. Dolayısı ile her firma şartnamede

yazan cihazlarla teklif verebilecek durumdadır.

Farklı farklı firmalar aynı cihazlarla ihaleye

teklif verebilecektir.’

Ve gelelim sonuç noktasına;

İhale de herhangi bir mevzuata aykılık tespit

edilememiştir.

Ana hatları ile ilan metni ve idari şartnamede

istenen yeterlilik kriterlerinin rekabeti engelleyici

hükümler içermediği,

İdari ve teknik şartnamelerin hazırlanmasında

ihaleye katılan firmalarca müdahale edildiği iddia

edilse de iddia konusu eylemlerin aslında bilgilendirme

amaçlı olduğu, şartnamelerin rekabete açık

olacak şekilde görevlilerce hazırlandığıörnek şartnamelerin

bilgi amaçlı toplandığı görülmüştür.

Yasaya aykırı herhangi başkaca bir işlem yapılmamıştır.

Kamu zararı gerçekleşmemiştir.

***

Geçen hafta içerisinde bu dava sonuçlandı.

Burhanettin ÇobanHasan Hüsnü Eren ve

Müşteba Sevil beraat ettiler.

Diğer sanıklar ile ilgili olarakta ilgili mahkemelerce

kararlar verilecektir birer birer.

Bizi ilgilendiren üç isimle ilgili dosyada yer alan

konuları ve bilirkişi raporunu özetle anlattım.

Yapılmayan, teknik şartnameye uygun teklif olmadığı

için iptal edilen ihale ile ilgili üç kişinin başına

bunlar geldi.

Müşteba Sevil tam beş buçuk ay cezaevinde yattı.

İşinden oldu.

Hayatı değişti.

Ailesi perişan oldu.

Burhanettin Çoban eğer AK Parti Genel Merkezi

bu kumpas davasına inansaydı, belki de Belediye

Başkanı olamayacaktı.

Hasan Hüsnü Eren Sağlık Müdürlüğü görevini

bıraktı.

Türkiye’de ilk olarak gerçekleştirilecek olan

önemli bir fikri hayata geçirecekti, Türkiye önemli

tasarruflarda bulunacaktı. Hizmetler daha hızlı ve

kaliteli olacaktı. Ama O’nu da küstürdüler.

FETÖ işte bu kumpas davasıyla bunları yaptı.

Sadece bir dava ile bunları yaptılar.

Düşünün...

Binlerce, onbinlerce bu ve buna benzer olaylar

yaşandı Türkiye’de.

Kimilerine karşı sahte isnatlarla müfettiş raporları

düzenlendi.

Hakları gasp edildi.

Türkiye çok şey kaybetti.

FETÖ’cülere karşı olanlar kaybetti.

Bu kumpascıların hepsine gerekeni Allah yapsın

diyoruz.

Türkiye’nin her ilinde, her beldesinde bu ve

buna benzer olayları tezgahlayanların, onlara bilerek

alet olanların hepsini Allaha havale ediyoruz.

Allah bildiği gibi yapsın.

***

FETÖ’cülere olan yakınlığı ile onlara nedense

hayır diyememekle ve biraz daha ileri gidelim

birileri tarafından

FETÖ’cü olmakla

suçlanan Burhanettin

Çoban’ın başına

FETÖ tarafından örülen,

örülmek istenilen

kumpas dosyası

işte buydu.

Neticesini de

yazdık.

Geçmiş olsun diyoruz

Burhanettin Çoban’a, Hasan Hüsnü Eren’e

ve Müşteba Sevil’e.