Yeni yıla merhaba...
2017’nin son yazısında geçen yıla FETÖ davaları
damga vurdu demiştik.
Bu yıla da muhtemelen yine FETÖ konusu
damga vuracak.
Ama bu kez davaların yanı sıra, kripto FETÖ’cüler
ile daha önce ‘Beraat’ etmiş ya da
haklarında ‘Takipsizlik’ kararı verilmiş olanlar
ile ilgili konular damga vuracağa benziyor.
Bazı işadamları mesela...
Sütten çıkmış ‘ak kaşık’ misali caka satıyorlar
ya...
Göreceğiz bakalım ‘ak’ mı, ‘kara’ mı?
***
Türkiye’nin yargı ve emniyet camiasında,
Afyonkarahisar sıklıkla gündeme geliyor.
Afyonkarahisar’ın başarıları konuşuluyor.
Ankara’da pek çok yere, ‘Afyonkarahisar’
örneği veriliyor.
FETÖ soruşturmaları, davaları ve ‘isabet’lilik
konusunda Afyonkarahisar tüm Türkiye’de
açık ara önde.
Hal böyle olunca da başta yurt dışındaki
FETÖcüler olmak üzere buradaki FETÖ severler
ve onların ödlek klavyatörleri başlıyorlar
saldırıya.
Emniyet’in, Savcılığın üzerine her açıdan
neden bu kadar sert ve iftira dolu saldırılar
oluyor sorusunun tek cevabı, işte bu FETÖ konusundaki
hassasiyet ve tavizsiz harekettir.
FETÖ ile kim gerçek anlamda, samimiyetle
mücadele ediyorsa biliniz ki onlara her türlü
saldırı yapılmaktadır.
Bu saldırılar oldukça Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin yanında gibi görünen sahte ‘FETÖ
düşmanları’ da bıyık altından gülmeye, ellerini
ovuşturmaya devam etsinler...
Ne dolap çevirdikleri, kimlere ne taktikler
verdikleri bir bir ortaya dökülecektir elbette.
SAVCILARIN DÜSTURU
Mahmut Esat Bozkurt.
Türkiye’nin en önemli Adalet Bakanlarından.
Aslen İzmir’li.
2. Abdülhamid yönetimine karşı mücadeleye
katılmak için İstanbul’a gitmesinden
sonra, İzmir Yunanlılar tarafından işgale uğrayınca
İzmir’e dönüp Ege Bölgesinde Kuvayi
Milliye teşkilatının içerisinde yer almıştı.
TBMM 1. Dönem Mebusuydu. İktisat Vekilliğinin
yanı sıra 3. ve 4. İnönü Hükümetlerinde
Adliye Vekili olarak görev yaptı. Adliye
Vekilliği döneminde Türk Medeni Hukuku,
Türk Ceza Kanunu, Kabotaj Kanunu, Türk
Borçlar Hukuku, Türk Ticaret Kanunu, Türk
Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu gibi pek
çok kanun hazırlanarak yürürlüğe girmişti.
Mahmut Esat Bozkurt aslında tam bir
Türk Milliyetçisi.
1934 yılında soyadı kanununun yürürlüğe
girmesiyle Atatürk kendisine ‘ateştentürk’ soyadını
vermek istemiş, O ise af dileyerek ‘Bozkurt’
soyadının verilmesini talep etmiştir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında çalışma ofisi
olmadığı için eski bir tren vagonunu çalışma
ofisi olarak kullanmıştır.
Neden anlattım şimdi bunu?
Şundan dolayı...
Cumhuriyet Başsavcılarının Makam Odalarında
bir yazı dikkati çeker.
Duvarda...
Büyük bir şekilde işlenmiştir o yazı duvara.
İşte o yazı, Mahmut Esat Bozkurt’un sözleridir.
Cumhuriyet Savcılarına hitaben söylediği
o söz, tüm Savcıların düsturudur.
Nedir o söz?
“Cumhuriyet Savcıları, Meriç kıyılarında
çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanlarından
tutunuz da, bu yurtta yaşayanların
uğrayacakları en ufak bir haksızlıktan, hatta
Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını
bekleyen öksüzlerin göz yaşlarından
siz sorumlusunuz!”
Bu yurtta yaşayanların uğrayacakları en
ufak bir haksızlık...
Bingöl dağlarının ıssız kuytularındaki öksüzlerin
gözyaşları...
Cumhuriyet Savcılarına yüklediği sorumluluğa
bakın Mahmut Esat Bozkurt’un...
İşte bu sorumluluk var Cumhuriyet Savcılarımızın
omuzlarında.
Ne kadar büyük bir sorumluluk...
İşte bu düstura göre hareket etmekte İlimizdeki
Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet
Savcılarımız.
Bugün göğüsler gerile gerile ‘Afyonkarahisar’da
mağdur yaratılmadı’ denilebiliyorsa,
bunun altındaki neden tamamen budur.
Kılı kırk yarmanın gerekçesi budur.
Omuzlara yüklenen o müthiş sorumluluk.
Ve...
Vicdan.
MARİFET İLTİFATA TABİDİR
Haber bültenlerinde, gazetelerde sıklıkla
duyar hale gelindi.
Falanca vilayette ByLock kullanıcısı olması
nedeniyle cezaevinde olan şu kadar kişi tahliye
edildi...
Tüm Türkiye çapında 11.480 kişi.
Ama Afyonkarahisar ’da sadece 11 kişi.
Neden sayı bizim İlimizde bu kadar düşük?
Yani bizim İlimizde mağdur yaratılmamasının
sebebi nedir?
Bunun tek sebebi vardır, o da yukarıda sözünü
ettiğim o duvardaki yazı var ya...
İşte o yazıdaki hususa yürekten inanan Savcılarımız
sayesinde.
Marifet iltifata tabidir...
Gerçi ne Başsavcımızın, ne de Savcılarımızın
böyle bir iltifata, takdire ihtiyaçları yok
ama, kamuoyu bazı gerçekleri bilmelidir.
AFYONKARAHİSAR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI MAĞDUR YARATMADI
Bin sekiz yüz elli ByLock kullanıcısı tespit
edilmiştir Afyonkarahisar’da.
Diğer İllerde sadece ByLock kullanıcısı oldukları
belirlenen kişiler ile ilgili İddianameler
hemen hazırlanıp ilgili Ağır Ceza
Mahkemesine gönderilirken Afyonkarahisar’da
bu yapılmamıştır.
FETÖ ile ilgili kriterler arasında ByLock
kullanıcısı olmak elbette önemli bir veridir.
Ama...
Hakkındaki ‘Tek delil’ ByLock olanların
bu görüşmelerine ilişkin detayları beklemiştir
Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı.
MİT’ten gelen listelere göre işlemler
yapılmıştır ama aceleci olunmamıştır.
Bu nedenle ‘hata’ yapılmamıştır.
İşte en son Ankara’dan gelen 11 bin
480 kişilik ‘yanlışlık’ listesinde Afyonkarahisar’da
sadece 11 tutuklunun bulunması
bu ‘ince eleyip sık dokumanın’
göstergesidir. Bu 11 kişi hakkında da iddianame
hazırlanmış değildir üstelik.
Diğer pek çok İl’lerde sadece ByLock kullanıcısı
olduğu için tutuklanan kişiler hakkında
davalar açılmış, kararlar verilmiş ve
üstelik bu kararlarda onanmıştır.
Şimdi ise bunlar hakkında o İllerde yeniden
yargılama yoluna gidilmektedir.
Bir kaç gün önce bir İl’de 16 aydır Cezaevinde
bulunan bir Ağır Ceza Reisi tahliye
edilmiştir.
Bu kişi hakkındaki tek delil ‘ByLock’ kullanıcısı
olduğudur. Tutuklanmış, hakkında dava
açılmış ve aylarca cezaevinde kalmıştır. 16 ay
sonrada bu kişi, ‘pardon’ denilerek tahliye
edilmiştir.
Afyonkarahisar’da ise böyle mağduriyetler
yaşanmamıştır.
Yani Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı
‘Mağdur’ yaratmamıştır.
‘Ben İddianameyi hazırlayıp gönderiyim,
dava açılsın, şüpheliler dertlerini Mahkemeye
anlatsınlar’ denilmemiştir.
8 binden fazla kişi hakkında soruşturma
yapıldığından bahsetmiştim.
Bunların büyük çoğunluğu hakkında ne takipsizlik
kararı verilmiştir, ne de beraat kararı
verilmiştir.
Her şüpheli ile ilgili iddialar, bilgiler, belgeler
teker teker incelenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin gücü hissettirilmiş,
FETÖ örgütünün hainliği her şekilde
gözleri önüne serilmiştir tüm bu
şüphelilerin.
Bilenlerin bildiklerini ‘İtiraf’ ettirilmesi yoluna
gidilmiştir. Alınan ‘etkin pişmanlık’ ifadeleriyle
tüm soruşturmaların daha sağlıklı
halde yapılması sağlanmıştır. ‘Gizli’ bilgilere
ulaşılmıştır.
Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı
işte bu başarının altına imzasını atmıştır ve
tüm Türkiye’ye örnek olmuştur.
SAVCILIK ZORU SEÇTİ
Afyonkarahisar’da 1850 kişinin telefonlarında
ByLock proğramının yüklü olduğunu
belirtmiştim.
Bugüne kadar hakkında iddianame hazırlanan
kişi sayısı ise dokuzyüz küsur.
Yani yuvarlak rakam bin kişi.
Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı
FETÖ ile ilgili 15 kriter belirlemişti.
ByLock bu 15 kriterden sadece biriydi.
Bir tek kritere göre dava açmak işin en
kolay yoluydu aslında.
Ama Savcılık bu kolay yolu seçmedi.
Zoru seçti, ama mağdur yaratmadı.
Mesela tek ByLock kriterine göre diğer
İllerdeki gibi dava açsaydı...
Afyonkarahisar’da yüzlerce mağdur yaratılmış
olacaktı.
İKİ ANEKDOT
Afyonkarahisar’lı bir ailenin kızı, 14-15 yaşlarındaydı.
Telefonunda ByLock tespit edildi.
Savcı ifadesini aldı.
Serbest bıraktı.
Bugüne kadar da hakkında dava açmadı.
Bekledi, diğer tek delil ByLock olanlar gibi.
Gelen 11.480 kişilik liste içerisinde o kız çocuğunun
da adı vardı.
Hakkında takipsizlik kararı verildi önceki gün.
İşin aslı ortaya çıktı. Müzik proğramı indirmek
isterken, ‘mor beyin’ kurbanı olmuştu O’da.
Savcı zaten ifadeyi aldığında işin içinde bir
şeyler olduğunu, bu kız çocuğunun örgütle,
ByLock ile bir alakasının olmadığını aylar öncesinde
anlamıştı.
Bir başkası...
Bir gariban boyacı.
7 çocuklu.
O’nun hakkında daha o liste gelmeden çok
önce ‘serbest bırakılması’ yönünde kararı vermişti
Savcılık.
O boyacının adı da çıktı 11.480 kişi içinde.
Bunlar sadece örneklerden ikisi.
Bunlara benzer yüze yakın kişi vardı.
İlgileri olmadığı kanaatine varılanlar ya Adliye’den,
ya da kısa bir tutukluluk süresinin ardından
hemen serbest bırakılıyordu.
Hakkında ByLock kullanıcısı olduğu tespiti yapılanların
aslında tutuklanmamaları, daha sonra serbest
bırakılmaları bile başlı başına sorundu ama, işte Mahmut
Bozkurt Esat’ın o sözleri hiç bir Savcının aklından,
yüreğinden çıkmıyordu.
Bir tane bile mağdur yaratmamak için kılı kırk
yarıyorlardı.
11.480 kişilik liste gelmemiş bile olsa, o 11 kişi
zaten bir kaç gün içerisinde serbest kalacaklardı.
Çünkü Başsavcı Mehmet Özel ve Savcı
Osman Çabuk tüm tutukluları çok farklı şekillerde
inceliyorlardı. Kimini cezaevinde gözlemliyorlar,
kimini daha farklı metodlarla ‘check’
ediyorlardı.
Teknik verilere elbette itibar ediyorlardı ama,
işin vicdani yönünü asla gözardı etmiyorlardı.
İşte hem Antalya’da, hem de Ankara’da konuşulan,
örnek gösterilen İl olan Afyonkarahisar’ın
başarısının en
önemli nedeni
budur.
Vicdan...
Sorumluluk...
Vatana ve
Millete
sadakat...
SAVCININ ŞÜPHELİDEN İSTEĞİ
11.480 kişilik liste gelmemişti henüz
Ankara’dan.
Cezaevinden mektup yazmıştı tutuklulardan
birisi.
Savcı ile görüşmek istiyordu.
Çağırdı Savcı Osman Çabuk.
Makamında görüştü bu tutuklu FETÖ
şüphelisi ile.
‘Savcım benim bu örgütle bir ilişkim
olmadı hiç. Telefonumda nasıl ByLock çıktığını
inanın bende bilmiyorum. Bir kere
bile görüşmedim o ByLock ile. Vallahi bir
yanlışlık var bu işte.’
Bunları söylüyordu o tutuklu FETÖ
şüphelisi.
Bir çok soru sordu Savcı.
Her sorusuna verilen cevapları not
aldı.
Sonra başka bazı kişileri de çağırdı cezaevinden,
onlarla da konuştu.
Dosyayı inceledi.
Bu kişi hakkında bir tek delil ‘ByLock’ idi.
Çağırdı tekrar.
Serbest bırakılması yönünde karar
çıktı bu şüpheli hakkında.
Bir kaç gün sonra Makamına geldi o
serbest bırakılan şüpheli.
‘Umre’ye gideceğim Savcı Bey. Benden
bir isteğiniz varmı?’ dedi.
‘Tek bir isteğim var’ dedi Savcı Osman
Çabuk.
‘Orada benim adımı özellikle söyleyerek
dua etmeni istiyorum. Rabbim
Savcı Osman Çabuk kuluna hata yaptırtma
diye dua et. Senden tek isteğim
bu’ dedi.
Sarılmak istedi Savcı Osman Çabuk’un
ellerine o FETÖ şüphelisi.
Aradan günler geçti.
11.480 kişilik liste geldi Ankara’dan.
O Umre’ye giden kişinin adı da vardı listede.
SAVCININ AYAKTA ALKIŞLANACAK HASSASİYETİ
Bazı bürokratlar görev yaptıkları yerlerde
mutlu anlarda yaşarlar.
Ya evlatlarını evlendirirler, ya da
oğullarını sünnet ettirirler.
Olağan bir durumdur bu.
Böylesi mutlu anlar bazen görkemli
düğünler ile, bazen de kimseye haber
verilmeden aile içi küçük törenlerle kutlanır.
İlimizde önemli görevlerde bulunanların
evlatlarının böyle mutlu anlarını
görkemli düğün törenleri ile kutladıklarını
gördük, duyduk.
Kız evi olduğu halde 5 yıldızlı otelde,
şehrin işadamlarını davet ederek kızına
düğün yapanı da gördük, bir kaç ay sonra
aynı koltuğa oturan bir başkasının oğlunu
sessiz sedasız kimseye haber vermeden
evinde sünnet ettireni de gördük.
İkisi de Valiydi burada.
Birisinin kızının düğününde torbalar
dolusu takıların toplandığı söylendi, diğerinde
ise kimseler duymadı bile.
İşte bunlara bir örnek daha...
Osman Çabuk 15 Temmuz’dan sonra
İlimizde göreve başladı.
Yaşamı, yaşantısı belli.
Eşi Hakim.
Kendisi Savcı.
Hem de FETÖ soruşturmalarına
bakan Savcı.
Oğlunu sünnet ettirdi burada.
Kimse duymadı.
Çünkü düğün falan yapmadı.
Kimseye haberde vermedi.
Sessiz sedasız, evde...
Ne bir işadamı duydu, ne de başka
bir kimse.
Düşünün bir kere.
Savcı ve Hakim Çabuk Ailesi biricik
oğullarına düğün yapmak isteselerdi...
Kim buna karşı çıkardı?
Hiç kimse...
5 yıldızlı bir otelimizde görkemli bir
düğün yapabilirlerdi isteselerdi.
Pek çok davetli de o düğüne katılmak
için can atardı.
Bereketli bir takı töreni de yapılabilirdi.
Kimsede bir şey demezdi.
Ama O aile böyle bir şey istemedi,
düşünmedi bile.
Çünkü hassas ve kritik görevlerdeydiler.
En ufak bir şaibe bile oluşmasına asla
izin veremezlerdi.
Doğrusunu yaptılar.
Tebrik ve takdirlerin en büyüğünü
hak ediyorlar.
Şu anda İlimizde görev yapan Hakimlerimiz
ve Savcılarımızın hepsi bu hassasiyet
içerisindedirler.
Geçmişteki bazı kötü örneklerin izlerinin
Adliyemizden silindiğini görmek mutluluk
vermektedir.