AFSÜ Basın-Yayın ve Halkla İlişkiler Biriminden Öğr. Gör. Ceyda Hancıoğlu Karaman’ın moderatörlüğünde çevrim içi yapılan etkinlikte, evlilik kurumunun sağlam bir zeminde kurulmasının ve sürdürülmesinin önemi üzerinde duruldu. Afyonkarahisar Valiliği tarafından 2020 yılında “sevgi” bilincini ve sevginin bütünleştirici gücünü yayarak gelecek nesillere taşımak amacıyla 12 ay 12 farklı tema ile “Sevgi Yılı” ilan edilmişti. AFSÜ geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da belirlenen temalardan hareketle bir etkinlik takvimi oluşturdu. AFSÜ’nün 2021 Aile Yılı etkinlik takviminin ilk etkinliğinde “Evlilik ve Yuvanın Kurulması” konusu ele alındı.

SAYGI, SADAKAT VE MUTLULUK

Evliliğin sosyal ve psikolojik sınırları olan bir kurum olduğunu belirten Aile Danışmanı, Profesyonel Eğitim Uzmanı ve Yaşam Koçu Müjgân Gölçük Yağcı, “Evlilik hiç sönmemesi gereken; mutlulukla, aşkla, sevgiyle büyütülmesi gereken bir ateştir” dedi. Evliliğin bir durum değil süreç olduğuna dikkat çeken Yağcı, evlilikte aşkı tek motivasyon kaynağı olarak görmenin eksik bir yaklaşım olacağını, temelleri saygı, sadakat, huzur ve mutluluk ile kurulmayan evlilik bağının sürdürülmesinde güçlüklerle karşılaşılmasının kaçınılmaz olacağını dile getirdi.

İyi düşünmeleri gerekiyor

Yağcı şöyle konuştu: “Eğer hayattan beklentimiz sevgiyse, saygıysa, huzursa, mutluluksa ve sadakatse evlenmeyi düşündüğümüz kişi de bu beklentilerimizi karşılayabilecek mi, diye düşünmemiz gerekir. Çünkü ancak hayattaki beklentilerimizi evliliğimizle bağdaştırabilirsek gerçekten temelleri sağlam bir evlilik inşa edebiliriz. Moderniteyle birlikte herkes bireyselleşti ve ben bilinciyle hareket etmeye başladı. Tüketim bir kültür hâline gelince, eşya gibi ilişkilere de kullan at mantığıyla yaklaşanların sayısı arttı. Bu koşullarda evlenmeyi düşünenlerin evlilikten ne beklediklerini, evliliğin kendileri için ne ifade ettiğini ve hangi ihtiyaçlarını karşılayacağını iyi düşünmeleri gerekiyor. Esasında bir anlaşma olan evlilik, aynı evin içine girdiğimiz zaman biz olma bilincidir. Eğer biz olmaya gayret ve tahammül etmeyip hâlâ ben bilinciyle hareket edebileceğinizi düşünüyorsanız, sizin evliliğe adım atmak için biraz daha vakte ihtiyacınız var demektir. Eğer gerçekten biz bilincinde olabilecekseniz yani karşı tarafın kusurlarına, onu sevdiğiniz için saygı duyabilecekseniz, o zaman evliliğe bismillah diyebilirsiniz” dedi.

GÖZÜNÜZÜ DÖRT AÇMALISINIZ

Evlenmeden önce ince elenip sık dokunulmasının gerekli olduğunu dile getiren Yağcı, “Bir deyim vardır: ‘Evlenmeden önce gözünüzü dört açmalısınız, evlendikten sonra şaşı olmalısınız.’ Yani evlenmeden önce ince eleyip sık dokumak, evlendikten sonra ise karşı tarafın kusurlarını görmemek ya da görüp dile getirirken biraz daha temkinli olmak gerekir. Eşler arası etkileşimde altın orta nokta kuralının vazgeçilmez bir yeri vardır. Bu kural, sen bana bir adım gelirsen ben de sana bir adım gelirim, demektir. Yani benim söylediğimi kabul edersen ben de senin söylediğini kabul ederim diyebilmektir. Siz bunu yapabilecek misiniz? Yoksa illa benim dediğim olacak diye ısrarcı mı olacaksınız? Şunu akıldan çıkartmamak lazım, eşiniz sizin ev partneriniz değildir. O sizin bir süre sonra aniden ayrılabileceğiniz bir dostunuz da değildir. Eşiniz sizin, bütün yaşamınızı ve geleceğinizi paylaştığınız hayat arkadaşınızdır. Dolayısıyla evli çiftlerin yüzleşebilecekleri sorunlara karşı altın orta noktayı bulmaya dikkat etmeleri, bir hedef olmalıdır”  dedi. >>Rabia Güzbey

Editör: TE Bilisim