Bugün 12 Eylül... Demokrasinin tanklar altında kaldığı, kan kaybettiği 1980 darbesinin yıldönümü... Kapatılan partiler... Yargılanan siyasetçiler... Mamak... İşkenceler...
3 gün sonra 15 Eylül... Yassıada çadır mahkemesinin, hukuk ayıbı olarak tarihe geçen kararlarını açıklamasının yıldönümü.
Ertesi gün... 16 Eylül... Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın idamlarının yıldönümü.
Sonraki gün... 17 Eylül... Başbakan Adnan Menderes'in idam sehpasında, şehitlik şerbetini içtiği günün yıldönümü.
Eylül acıları, öylesine derin ki... Demokrasi sırtından öylesine hançerlendi ki... Aradan yıllar geçti Türk siyasetinin, rotu, balansı, ayarı bir türlü düzelemedi.
Darbeler, idamlar, muhtıralar... Siyaset fidanlığına öyle kötü tohumlar ekti ki... Hala, darbe özlemiyle yanıp tutuşanlar aramızda dolaşıyorlar.

***



Davetiye çıkaranlar
Orgeneral Kenan Evren... 12 Eylül 1980 darbesinin lideri... Genelkurmay Başkanı... Anıları 3 kitap.
5 Şubat 1980... Evren'in not defterinden:
"CHP Genel Sekreteri Mustafa Üstündağ'ı Genelkurmay'a çağırdım, kendisiyle 45 dakika görüştüm."
Anılar... Sayfa 356... Bu defa CHP'nin eski Genel Sekreteri Orhan Eyüboğlu, Genelkurmay'da... "Meclis'te, demokrasiden ümidini kesmiş olan çok kişinin olduğunu" söylüyor.
Genelkurmay'da bir senatör... Org. Evren'e, "Müdahale etmeniz lazım" diyor... Kitap 1... Sayfa 281.
İşadamı... Gazeteci... Sivil toplum lideri... Darbeye davetiye çıkaran o kadar çok ki.

***


Kapı aşındıranlar
Cumhurbaşkanı Evren, Başdanışmanı Ali Baransel'e anlatıyor:
 Yıllarca, yönetime el koymamız konusunda yoğun baskılarla karşılaştık.
 Meclis'ten çıkan parlamenterler, gruplar halinde, önce beni, sonra diğer komutanları ziyaret ederler, "Ne olur artık daha fazla beklemeyin" derlerdi.
 Aynı şekilde yargı, üniversite, işçi ve işveren temsilcileri, ünlü yazarlar, sanatçılar her gün kapımızı aşındırırlardı.
 İçlerinde yeni Anayasa taslağı takdim edenler bile vardı. (Ali Baransel... Bıçak Sırtında... Çankaya Köşkü Yılları... Remzi Kitabevi... Sayfa 281.)

***


Darbeye hazırlık
Orgeneral Evren'in not defteri... Darbeden sonra bakan yapmayı düşündüğü isimleri yazıyor.
62 isim... Listede, Öztrak ailesinden iki kişi var.
Biri Orhan Öztrak... CHP Milletvekili Faik Öztrak'ın babası... Evren'in, Gümrük ve Tekel Bakanlığı için düşündüğü isim.
Diğeri İlhan Öztrak... Faik Öztrak'ın amcası... Evren, onun adının karşısına Adalet Bakanı yazıyor. (Evren'in Anıları... 2. Kitap... Sayfa 70-71-72.) Darbeden sonra... İlhan Öztrak, Devlet Bakanı oldu... Orhan Öztrak ise bakan yapılmadı.
Evren'in defterinde kimlerin ismi yok ki... Hangi birini yazalım?

***


Kaplumbağa örneği
Darbe sonrası... Süleyman Demirel'in, siyasi yasaklı olduğu dönem... Evine giren, çıkan izleniyor.Süleyman Bey'den bir fıkra dinlemiştim...
Kaplumbağa... Hacca gitmeye niyet etmiş... Yola çıkmış.
Sormuşlar:
- Bu çarpık ayaklarla Hacca kadar nasıl gideceksin?
- Gitmesine gideceğim de, içinden geçtiğim köylerde bazı veletler beni ters çeviriyorlar... Zaman kaybediyorum.
Demirel, sözünü şöyle bağladı:
Türkiye demokrasiyi başaracak başarmasına ama... Darbeler, muhtıralar, müdahaleler zaman kaybettiriyor.

***

 


Demirel'in yaptığı, yapmadığı
Demirel, siyasi yasaklı olduğu süreçte, ziyaretine gelen yabancı devlet adamları ile yaptığı görüşmelerde neler konuşulduğunu, kâğıda dökerdi.
Ve... Dışişleri Bakanlığı'na gönderirdi.
Sormuştum; "Dışişleri mi istiyor?"
Demirel, "Hayır... Fakat ben göndermek zorundayım" demişti:
Bir yabancı devlet adamı ile ne konuştuğumu devletimin bilme hakkı var... Bunların devlet arşivlerinde bulunması lazım.
Ana muhalefet partisi lideri olduğu yıllarda İsmet İnönü de görüşme notlarını Dışişleri'ne yollardı.
Demirel, aynı dönemde, o kadar çok davet aldı ki... Değişik ülkelerden... Hiçbirine gitmedi.
Bir gün sordum;
- Neden?
- Gidip de, ne söyleyeceğim?
Ülkemde darbe oldu, siz de destek verdiniz, aman ne iyi ettiniz mi diyeceğim? Bunu yapamam... Yoksa yabancılara ülkemi şikâyet mi edeceğim? Bunu hiç yapamam.

***


Kesin çözüm!
Demirel'den dinlediğim fıkralardan biri...
Konağında fareler cirit atmaya başlayan ağa adamlarını çağırmış:
Ben yazlık köşküme gidiyorum... Siz farelerle mücadele edin... Konağı temizleyin.
Birkaç ay geçmiş... Ağa dönmüş... Konak yerinde yok... Sormuş:
- Koskoca konağa ne oldu?
- Ağam... Konağı yaktık... Tek fare kalmadı.

***


Ağaç mı kesilmeliydi?
Darbe öncesinde anarşi vardı... Her gün insanlar öldürülüyordu... Bu gerçek.
Ama... Bir diğer gerçek... Mahkeme tutanaklarına geçti... Aynı silahla sabah sağcı vuruluyordu, öğleden sonra solcu.
Bunları AK Parti'den, CHP'den, MHP'den, İYİ Parti'den pek çok milletvekili iyi bilir.
Anarşinin, terörün önlenmesi gerekiyordu... Ama darbe yaparak değil.
Darbeden sonra... Demirel bana demişti ki:
Arap, hurma yemek istemiş... Ama ağaca çıkmaya üşenmiş... Almış balta eline, ağacı kesmiş.

***


Şaka değil... Gerçek
12 Eylül 1980 darbesinden sonra... Sıkıyönetim Komutanlığı'nın emri:
"Bıyıklı olan bütün polisler bıyıklarını, sakallı olan bütün profesörler de sakallarını keseceklerdir."
Emir... Elbette yerine getirildi.

***

Ders
Darbe döneminde, YÖK Yasası çıktı... Bu sırada bazı profesörler, randevu istediler, Güniz Sokak-31'deki evindedört duvar arasında oturan Demirel'i ziyaret ettiler.
Evde Köksal Toptan da vardı. Profesörler, yasadan yakındılar, sakıncalarını anlattılar... Demirel'den bir şeyler yapmasını istediler.
Demirel, profesörleri dinledi... Ve dedi ki:
Yarın karayolu ile İstanbul'a gideceğim... Yol boyunca geçeceğim köylerde dururum... Köylülere sizin şikâyetlerinizi anlatırım.
Profesörler... Mosmor kesildiler... Ve başları önde evden çıktılar.

***


Dünü unutma
Düne takılıp kalmak yanlış... Fakat... Bugünü anlamak ve yarınlara sağlıklı yol alabilmek için dünü unutmamak şart.
Darbeler... Muhtıralar... Acılar... Kaybolan yıllar... Sürgünler... İdamlar... Neler yaşandı neler?
Eylül acıları... Bir güne sığacak gibi değil
Yarın devam edeceğiz... Ertesi gün de... Hafta boyunca.