30 Ağustos 1922’de Kütahya’nın Zafertepeçalköy-Dumlupınar çevresinde kazanılan Başkomutan Meydan muharebesi sonrası Yunanlar için kaçışa başlamıştı. Hedeflerinde İzmir vardı. Türk ordusu ise 1 Eylül’de Mustafa Kemal’den aldıkları ‘ilk hedef’ emri ile birlikte Yunanların peşinde İzmir yolundaydı. O deniz görülecekti.

 

***

 

Mustafa Kemal’in Millete Beyannamesi

 

Mustafa Kemal, zaferden sonra 1 Eylül 1922’de Türk milletine şöyle seslenmiştir:

 

Büyük ve Asil Türk Milleti!

Batı Cephesi’nde 26 Ağustos’tan beri başla­yan taarruz harekâtımız Afyonkarahisar-Altın­taş-Dumlupınar arasında büyük bir meydan muharebesi halinde beş gün beş gece devam etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının üstün kahramanlığı ve Allah’ın yardımıyla za­fer gerçekleşti. Zalim ve mağrur düşman ordu­sunun temel varlığı akıllara dehşet verecek bir kesinlikle yok edildi… En büyük komutanından en genç erine kadar ordularımıza hâkim olan fikir, milletin göster­diği vazife uğrunda şehit olmaktır. Bunu muha­rebe meydanlarında yakından görerek büyük milletimize haber veriyorum… Milletimizin geleceği emindir ve Allah’ın vaat ettiği zaferi ordularımızın kazanması kesindir.”

Millete seslenirken “Büyük ve Asil Türk Milleti” ifadesini kullanması ise dikkat çekicidir.

Türk milletinin tarihi arka planını bilen, tarihte neler yaptığını bilen ve milleti ile gurur duyan bir liderdir Mustafa Kemal.

 

***

 

Trikopis Esir Ediliyor

 

Yunan Komutan Trikopis, 30/31 Ağustos gecesi Murat Çayı vadilerine doğru çekilmeye başlamıştı.  31 Ağustos günü Saraycık köyü yakınlarında durum değerlendirmesi yaptı. Kızıldağ üstünden Uşak’a geçmeye karar verdi.  1 Eylül günü Uşak’ın Türk orduları tarafından ele geçirildiğini öğrendi. Artık sonun geldiğinin farkındaydı. Bazı askerlerinin beyaz bayrak ile teslim için farklı yönlere göndermişti.

Yunan Komutan Trikopis, esir olarak alındıktan sonra Uşak’a götürülmüştür. Uşak hâlâ Yunanların kaçarken çıkardıkları yan­gınlardan dolayı dumanlar içindeydi. Esirler getiri­lirken yolun iki yanına asker dizilmişti. Uşak halkı­nın öfkesi büyüktü.

Trikopis ve Diegenis önce Albay Asım Gündüz’ün karşısına getirildiler. Asım Gündüz onların ellerini sıkmadı.

  •  

 

***

 

“Artık Bizim Misafirimizsiniz.”

 

Trikopis daha sonra Mustafa Kemal Paşa’nın karşısına çıkarıldı.

Fevzi Paşa ve İsmet Paşa da odadaydı. Halide Edip ve Ruşen Eşref de bu manzarayı izliyordu.

Mustafa Kemal, harita üzerinde Trikopis’e bazı sorular sordu. Savaş meydanında Yunan orduları­nın hareket etme stratejilerini sordu. Fakat aldığı cevaplar onu tatmin etmedi. Yunan ordusunun yap­tığı yanlışları harita üzerinde Trikopis’e gösterdi. Muhabbet bir süre böyle devam etti.

“Üzülmeyin general. Siz görevinizi yaptınız. Askerlikte mağlup olmak da vardır. Napolyon da vaktiyle esir düşmüştü. Kendinizi esir hissetmeyiniz. Artık bizim misafirimizsiniz.” dedi Mustafa Kemal… Sultan Alparslan’ın 1071’de Diyojen’e davrandığı centilmenlikle yaklaştı Trikopis’e… Türk savaş töresi buydu.

Trikopis, Kayseri’nin Talas ilçesinde esir kampı­na gönderilmiştir.

 

***

 

“Bırakın Yansın”

 

30 Ağustos zaferinden sonra Türk ordusu aşama aşama İzmir’e yaklaşıyorlardı. Yunan ordusu İzmir’e doğru geri çekiliyordu. Ama bu geri çekiliş sadece bir kaçış değildi. İzmir’e kadar her yerde alevler yükseliyordu. Yunan ordu­su geri çekilirken sadece kendi ağırlıklarını, malze­melerini değil köyleri, kasabaları, tarlaları, şehirleri yakıyordu.

Askerlerimiz Manisa Alaşehir’e girerken kadın­larımız teşekkür etmek için askerimizin ayaklarına kapanmışlardı. Yunanlar kaçarken evleri yakıyor­lardı.

Askerlerimiz köylülere“Köy yanıyor, sevinmenin zamanı değil” derken Türk kadınları da şu cevabı veriyordu:

“Bırakın yansın, biz gavurdan kurulduk ya, o bize yeter. Allah sizden razı olsun”

Bağımsızlık duygusu her duygunun üzerindedir.

Vatan topraklarında bağımsız yaşamaktan daha güzel bir şey yoktur.

 

***

 

“Sen…”

 

Türk ordusu kovalıyor, Yunanlar kaçıyor; İzmir, Türk ordusunun zaferini bekliyordu. Mustafa Kemal de ordunun arkasından harekâtı takip etmekteydi. Armutlu isimli bir köyden geçerken Mustafa Ke­mal, araçla köyde durmuştu.

Halk, geçen askerleri seyrediyordu. Ellerindeki yiyeceklerden askerlerimize veriyorlardı.

Köylülerden yaşlı bir adam arabaya yaklaştı. Cebinden bir kâğıt çıkardı. Bu bir fotoğraftı. Bir fotoğrafa bakıyordu, bir de Mustafa Kemal’e… Bir fotoğrafa bakıyordu, bir de Mustafa Kemal’e… Son­ra…

  • dedi yaşlı adam. Ve devam etti:

“Evet, bu sensin. Sen Mustafa Kemal Paşa’sın.”

Yaşlı köylünün elinde, nerden bulduğu bilinme­yen bir Mustafa Kemal fotoğrafı vardı. Bütün köylü, arabanın etrafına toplandı. Köylüler kadın erkek, çoluk çocuk bağırıyordu.

“Mustafa Kemal burada!… Mustafa Kemal burada!…”

Kadınlar ‘Sen, bizim namusumuzu kurtardın, hepimiz sana kurban olalım.’ diye bağırıyorlardı. Araç oradan uzaklaşırken köylüler Mustafa Ke­mal’i görmenin, zaferi kazanmanın bayramını kut­lamaya devam ediyorlardı.

Anlatılan bir film sahnesi gibi.

O dönemde yaşananları bilmeyenler ve öğrenmeyenler ise bu sah­nelereanlam veremez.

 

***

 

(DEVAM EDECEK…)