Sevgili Odak okuyucuları,

İki haftadır sizlerle gönüllü zorunluluk, internet ve gözetleme kapitalizmi konuları hakkındaki araştırmalarımı paylaşıyorum. Bunların ise hayatımız üzerindeki etkisine değinerek dijital emekten bahsettim.

Peki, bu dijital emek dediğimiz şey nedir?

EMEK

Emek; mal veya hizmet üretimi sırasında ortaya konan insan kaynağıdır. Üretimi gerçekleştirenlerin fiziksel ve düşünsel katkılarıdır. Kavram, kol emekçilerinin verdiği hizmetlerin yanı sıra, başka birçok hizmet türünü de kapsar.

BUNUN EMEKLE İLGİSİ NE?

Sosyal medyada paylaştığımız içerikler; İçtiğimiz bir kahve, okuduğumuz kitap, yürüyüş yaptığımız alana kadar her aktivitemizi paylaşıyoruz. Bunun emekle ne ilgisi var?

Doğru, tüm bunları sosyal medyada bir persona oluşturmak, sosyalleşmek ve bazen sadece eğlenmek için yapıyoruz.

Ancak,  yaptığımız her paylaşım bir başka kullanıcıyı platformda daha fazla tutma potansiyeli taşıyabilir ve bu sırada bir reklam daha görür, daha fazla veri bırakır.

Sonuçta bizim sosyalleşme ihtiyacımızdan dev bir ekonomi doğar ve bunun bütün geliri platformlara gönüllü olarak devredilir.

Bizler de karşılığında hiçbir ücret ödemeden bu platformları kullanmakla yetiniriz.

Konunu özüne bakacak olursak, sosyal medya platformlarının bizim üzerimizdeki etki ve işi ilgi uyandırmaktır.

Biz platform kullanıcılarıda bir köprü görevi görerek amaca aracılık ederiz.

İşin büyüsü, bizi hiçbir ücret ödemeden veya başka bir vaat sunmadan içerik paylaşmaya teşvik etmesidir.

Peki, geçtiğimiz haftalarda kaleme aldığım yazılarımda internetin kiracıları olduğumuzdan bahsetmiştim hatırlayalım…

EV SAHİPLİĞİNDE İLK ADIM

Değiştiremeyeceğiniz şeyler üzerine düşünmeyi yada mücadele vermeyi sevmiyor olabilirsiniz.

Nihayetinde sosyal medyasız bir hayat pekala mümkün olsada çoğumuz için söz konusu bile değil.

Öyleyse tüm bunları bilmenin ve bu farkındalığa sahip olmanın bize ne faydası olabilir? Sonuçta hiçbir başarı altın tepsilerle önümüze sunulmuyor. O yüzden  her farkındalık yeni bir mücadelenin ilk adımıdır.

 Burada, sosyal ilişki ihtiyacımızın bir sömürü unsuru haline getirildiğini bilirsek, yeni teknolojilere farklı bir gözle bakmaya başlayabiliriz.

Buna en güzel örnek ise; kısa süre once hayatımıza giren kripto paraları üzerinden ortaya  çıkan  blok zinciri teknolojisi ve bununla birlikte hayatımıza giren Web3 vizyonuyla doğan  internetin habercisi olabilir.

Blok zinciri teknolojisi; bir işletme ağındaki şeffaf bilgi paylaşımına izin veren gelişmiş bir veritabanı mekanizmasıdır. Blok zinciri veritabanı, bir zincir üzerinde birbirine bağlı bloklarda verileri depolar.

Çünkü blok zinciri teknolojisi dediğimiz teknoloji verilerimizin merkezi platformlarda birikmediği yeni bir sosyal medya modeli oluşturmamıza imkan sunabilir. Verilerimizin sahipliğinin bizlere sunulacağı bu mecra bir devri kapatarak yepyeni bir devir sunacak gibi.

 Tüm bu farkındalık ise bizleri internetin kiracısı değil, ev sahibi olma yolunda koyacagımız ilk tuğla olacaktır.

Nihayetinde "semt bizim, ev kira" söylemi sadece bir duvar yazısı olarak kalırken bizler ideal olan sahibi olacağımız  evler için çoktan yola çıkmış olacağız…

Etkileşim halinde kalın…

Buda yeni çağın gerektirdiği bir vedalaşma şekli olsa gerek…