“Duygusal travmalar yaşamış bazı kişiler, duygularını yok sayarak baş etmeyi öğrenirler. Buna hissizleşmek de denir. Hissizleştiğinizde mutsuzluk ve acı azalır, ama bunun bedeli mutluluk ve heveste azalır”

Fiziksel ve psikolojik bütünlüğümüzü tehdit eden her türlü olay travmadır.

Bizi geçmişimiz ve geleceğimizden -şiddetine bağlı olarak- belli bir süre için koparan bir zamansızlık halidir.

Duygusal bir travma yaşadığımızda uyku ve yeme bozuklukları, sosyal çevreden uzaklaşma, kendini ihmal etme, içe kapanma, alkol ve madde kullanımı, kaçınma davranışları, konuşmama, dikkatsizlik ve dağınıklık, sürekli aynı şeyle uğraşma, hiçbir şey olmamış gibi davranmak, travma karşısında travma karşısında gösterilen belli başlı davranış biçimleridir.

Bu davranış biçimlerinden kaçmakta pek bir işe yaramaz aslında.

Hiçbir şey olmamış gibi davranmakta…

O duygunun, o hissin yasını çekmeden toparlanmak teşbihen yara bandı olarak kullanmaya benzer.

Yara içten içe kanar ama sanırsın ki; yara bandı taktığında o kan duracak.

Bırak için kan ağlasın.

Acını ta derininden hisset.

Sen acını yaşayamadan hayata tutunursan tekrar en ufak bir darbede yıkılırsın.

Canın yansın, ciğerin yerinden sökülsün ki acına karşı bir duvarın olsun.

İnsanın en büyük dayanağı kendisidir.

Her tuğladan duvar olmaz. Yaslanınca anlarsın.

Kimseye yaslanmak zorunda değilsin.

Kendinle yüzleş.

Acılarına sünger çekme yasını tut.

Diyeceğim o ki…

Hissizleşme.

Mutluluğunu da acını da hisset.

Hevesini azaltma…