Henüz 16 yaşında gözleri asıl dünya alemine açılmış çocuk, hiçbir şeyden haberi olmayanlar...

Ne bir çalışma hayatı, nede bir gezginlik…

Hayatını en güzel şekilde geçirmesi gerekirken, çevresi yaşamına sorumluluk yüklemek isteyenlerle dolu; fakat ne kadar doğru?

 Neden bahsediyorum...

Daha 16 yaşındaki gençlerden…

Amiyane tabirle ağzı süt kokarken hiç bir şeyin farkında olmadan evlenmek isteyenler.

Oyy! Kurban olurum...

Gençler erkenden evlenmek yerine önce çalışma olgusunu kavrasa… Legal yollardan elde etmenin zorluğunu ve tarifsiz hazzını, bir meltem rüzgarının elbise üzerindeki süzülüşü gibi ruhlarında hissetseler.

Bir şaki zalimliğinin ağır ve kara yükünden ziyade dost meclisinin samimiyetini keşfedebilseler bilge bir gezgin edasında. Çok arkadaşınız olsa da dostlarınız bir elin beş parmağını geçmesin. Zaten geçerse statüsü değişir…

Bol bol gezin mesela…

Ne kadar şehrimizde imkanlarımız kısıtlı olsa da bir dakika durun ve etrafınıza bakın. Eminim daha mistik açıdan görmediğimiz birçok güzelliği fark edeceksiniz.  

Planlı seçicilik yapmak yerine duygularınızı derinlemesine ve olabildiğince spontane yaşayın… İşte o zaman gezdiğiniz yerlerin nasıl anlam kazandığının farkına varacaksınız.

Hem çalışıp hem gezmek kadar keyif verici bir şey olmadığını göreceksiniz… Kazandığınız parayla kısıtlı zamanınızda ve geçirdiğiniz vaktin nasıl hızla akıp gittiğini anlayacaksınız. Akşamlara kadar konsol oyunu oynamak ya da parkta bahçede vakit öldürmek kadar kötü bir şey yok bence.

Zaman sizin…

Yaş sizin…

 Zamanı en güzel şekilde geçirin; çalışın, gezin, eğlenin… Kısacası gençliğin tadını çıkartın.

Ama... Evlenmeyin!

Doğru insanı; doğru yaşa kadar bekleyin...

Evlilik demek genç yasta anne demek. Eş demek; sorumluluk demek. Evliliğin o kadar kolay bir şey olmadığını bildiğimiz halde bazen aileden, bazen baskılardan bazense zorluklardan kaçarız. Düşünmeden anında kadar verir ve sonuçların bize ne getireceğini görmeyiz ya da görmek istemeyiz. Bu hayata bir kere geldiğimiz gibi tek bir hayatınız olduğunu da unutmayın.

 Her zaman anne olunabilir. Her zaman da baba olabilirsiniz. Ama gençliğinizin asla en güzel en cıvıl cıvıl zamanlarına geri dönemezsiniz. Sorun sizde değil gençler, sorun zaman kavramında... Bu kadar soyutsal olduğu halde bu kadar somut sonuçları olan çok az kavram vardır belki de.

İşte zamanda bunlardan bir tanesi…

Hatta efendisi!

Siz gençler!

Önce kendiniz, sonrada bu dünya için çok kıymetlisiniz. Sizler ve bizler de dahil olmak üzere yapmamız gereken tek sorumluluk okumak… Burada tecrübe sahibi yetişkinlerde düşen görev ise  destek olmak. Güç bela geldiğiniz bu yaşları her yıl nasıl akıp gittiğini gördüğünüzde yaptıklarınızdan ya da yapamadıklarınızdan pişman olmayın doğru veya yanlış ne olursa olsun bunu erken fark edin. Çünkü doğruysa içiniz rahat ama yanlışsa dönülecek bir yolu asla kaybetmeyin. Bir işi yaparken üç kere düşünün, bir kere karar verin.

Zira kararsızlık insanı ipe götürür; kesinlikle net olun. Asla ama asla kendinizi hiç bir şeye mecbur hissetmeyin. Öyle bir durumda yaşanması gereken ne ise onunla savaşın. Bu sizi daha da güçlü yapar. Ve kimse size zarar veremez. Şairin dediği gibi

Etrafına bakmamak lazım koşarken

Daima ileriye, ileriye giderken

Bırak zincirleri ve dahi prangaları

Dehlizlerden güneşlere ulaşırken…