Noksansız bireylerin üzerinde uzun uzadıya düşüneceği ve dahi tefekkür sebebi olabilecek bir konuyla başlayalım.

Takvimsel anlamda da bu konuyla ilgili konuşmak gerektiği kanaatindeyim.

Klişe kabul etmezseniz konuya bu hayatta hepimizin birer engelli adayı olduğunu vurgulayarak başlamak istiyorum.

Kader çizgisinde bölüm atlaya atlaya oyunun sonuna geldiğimiz yaşam macerasında gerek yolda,gerek evde,yada yürüdüğümüz bir yerde her an başımıza ne geleceğini bilmiyoruz. Aslına bakacak olursanız bizlerin mevcut şartlarda engelli olarak hayatını sürdüren kimselerden hiç bir farkımız yok.

Akli olarak ya da bedensel anlamda noksan bireyler bizler için gerçekten daha gerçek bir gerçekliğin elementleri.

Kimi yürüyemiyor, kimi konuşamıyor, kimi yaşadığının idrakinde bile değil belki de.

Tüm bu dezavantajlara rağmen bir şekilde bu hayattalar ve olmaya da devam edecekler.

Neydi mesele?

Mesele insanın uzuvlarının değil, kalbinin engelli olmamasıydı aslında…

Gıpta ile süzülecek o kadar kabiliyetlileri çıkabiliyor ki bazen; duyup, şaşırmamak elde değil…

Onların yaptığı işi biz yapamıyoruz bile yeri geldiği zaman.

Akşam ajanslarında ne imkansız olarak nitelendirebileceğimiz olay örgülerinin baş aktörü oluveriyorlar ve tabi kionlarla gurur duyduğumuz anlar da oluyor…

Hatırlar mısınız?

Ampute Türk Futbol Milli Takımının geçen senelerde kaldırdıkları kupaları…

Hatırlar mısınız bayrağımızı göklere çektiren olimpiyatın engelli ama engel tanımayan sporcularını…

Yüce Mevla’m bizleride onlar gibi doğuştan engelli yaratabilirdiyada sonrada elimizi kolumuzu kaybettirebilirdi. En ufak ayak kaymasından merdivenlerden düşürüp belimizi kırabilirdi. Zira örnekleri çoğaltmamız mümkün!

Ama bizimde sağlığımız yerindeyken bizler bazen şükretmeyi unutuyor nankörlük yapıyoruz yaşadığımız zorluklara karşı koyamıyor basit bir bunalımdan bile çıkamıyoruz

Peki, onlar ne yapsın?

Kimin sesi çıkmaz kiminin kulağı duymaz!

Bizler en ufak şeyi sevincimizi ya da üzüntümüzüherkesle paylaşıp haykırmak isterken onlar ne yapsın?

Bırakın sevinci, hüznüyeri gelir ağrıyan yerini bile söyleyemez anlatmakta zorluk yaşarlar. Yine bizler bazen en ufak sesten rahatsız olurken onlar bir kuş sesini,bir tabak sesini yada araba korna hatta ocakta kaynayan çay fokurtusunun sesini bile merak ediyor olabileceklerini hiç aklınıza getirdiniz mi?

Onlarla ne zaman yolda bir yerde karşı karşıya gelsem bakmamaya gayret gösteriyorum.

Belki benim onlara öylesine bakışımı yanlış anlayabilir istemeden onlarıkırabilirim diye titizleniyorum. Onlarla diyaloglarımızda bile çoğu zaman kelimelerimi seçerek kullanıyorum.

İncinmesinler, örselenmesinler istiyorum.

Onlar bizler için çok kıymetliler.

Hani bir söz vardır ya; İnsanın kalbi engelli olmasın bizi insan yapan kolumuz bacağımız değil kalbimizdir.

Onlar bizim kardeşim en çok bizim kadar onlarda hak ediyor sevinci mutluluğu.