Nereye gitsek aynı konu... Kazan sürekli kaynıyor... Mersin'de, Kayseri'de, Manisa'da, Konya'da, Erzurum'da... Her yerde... Cumhurbaşkanlığı seçimi "konuşuluyor... Tartışılıyor.""Bitmeyen senfoni" gibi... Aylardır... Hatta 2-3 yıldır... "Aynı sözler" tekrarlanıyor, "aynı pilav" ısıtılıp ısıtılıp siyaset masasına konuluyor.
Dün... Gözlemlerimizi Cemil Çiçek'e anlattık.
Cemil Bey de sürekli halkın içinde... Elazığ... Afyon... Siirt... İzmir... Çorum... İstanbul... Dolaşıyor... Dinliyor... Konuşuyor.
Sorduk:
Bir konunun böyle aylarca, yıllarca gündemde tutulması, tartışılması ne kadar doğru?
Bugün... Cemil Çiçek ile "sıcak gündeme dair" bir ufuk turu.

***


'Aksakal' dedi ki...
Cemil Çiçek... Siyasette "Aksakal" denilen isimlerden... Hukukçu... Politikada geçmiş bir ömür... Dedi ki:
 Gelişmiş toplumlarda... İyi işleyen demokrasilerde... Takvimi ve tarifi belli olan konularda gereksiz tartışmalar yapılmaz.
 Çünkü böyle lüzumsuz tartışmalar kurumlara ve kavramlara zarar verdiği gibi, toplumu da gereksiz yere meşgul eder ve gerer.

***


Cumhurbaşkanlığı seçimi
Cemil Çiçek, "makarayı" geriye doğru sardı... Zaman tünelinde bir gezinti:
1961 yılından beri... Her cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi belli olduğu halde... Cumhurbaşkanının nasıl seçileceği Anayasa'da açık açık yazılı olduğu halde... En az bir yıl önceden tartışması başlıyor... Yalan mı?
Doğru... Hem de yüzde yüz doğru.
Cemil Bey... Sözün gerisini getirdi
 Ve... Karın ağrıları... Sancılar başlıyor.
 Kim, eteğinde ne taş varsa, bu seçim üzerinden ortaya döküyor.
Evet... Aynen... Bugünün siyasi manzarası tıpkı böyle.

***


Saplantı... Ve hukuk
Cemil Çiçek cebinden Anayasa'yı çıkardı.
 Kimsenin Anayasa'ya ve kanunlara baktığı yok.
 Varsa yoksa kendi ezberleri... Klasik sözler... Sloganlar... Boş kalıplar.
 Görünen manzara şu... Kişisel saplantılar, önyargılar ve ideolojik bakış açısı, hukukun ve Anayasa'nın önüne geçiyor.

***


Yol haritası
Sohbete "Anayasa üzerine" devam... Ve tabii "Cumhurbaşkanlığı seçimi" üzerine de.
Söz yine Cemil Çiçek'te:
 Yürürlükteki Anayasa'nın en ayrıntılı maddelerinin başında, cumhurbaşkanı adaylığının belirlenmesine dair 101'inci madde var.
 Açık açık yazılmış... Tartışılacak yanı yok.
 Eğer... Adayla ilgili şikâyeti veya sıkıntısı olan varsa, izleyeceği yol belli.
 Seçim süreci başlar... Adaylar ilan edilir... İtirazı olan, şikâyetini Yüksek Seçim Kurulu'na götürür.
 Ve Yüksek Seçim Kurulu da son kararı verir... Kesindir... Hoşunuza gitse de gitmese de bağlayıcıdır.

***


'Dediğim dedik'
Cemil Çiçek doğru söylüyor ama... "Doğru" çok kişinin umurunda değil ki.
Zira... Yine çok kişi... "Dediğim dedik" havasında.
Biz bunları söyleyince... Cemil Çiçek şöyle dedi:
 Evet... Hiç kimse "işin doğrusuna" itibar etmiyor.
 "İlle de benim dediğim doğru" diyor.
 Siz ne anlatırsanız anlatın "dinlemek istemiyor".
 "Kendisini hukukun ve Anayasa'nın üzerinde görüyor" ve kafasına göre yorum yapıyor.

***


Ağzı olan konuşuyor
Hani bir söz var ya... "Ağzı olan konuşuyor" diye.
Bizdeki cumhurbaşkanlığı seçimi üzerindeki tartışmalar da biraz böyle.
Ve "tartışmalara dair" Cemil Çiçek'ten son sözler:
 Yapılan tartışmaların hiçbirinin Anayasa açısından çok fazla bir değeri yok.
 Herkes kendi siyasi pozisyonuna göre bir değerlendirme yapıyor.
 Bundan bir sonuç çıkar mı derseniz... Hayır... Mümkün değil.

***

 


'Gelecek çarşamba'
İdlib dönüşü... Ankara... Siyaset kulislerine bir göz atmak istedik... Sağı solu dolaştık.
Ve... Mehmet Sevigen ile karşılaştık... Eski CHP milletvekili... Eski bakan.
Sevigen... Geçenlerde... Televizyona çıkmıştı.
Bir "iddiada" bulunmuştu.
Siyasette "128 milyar dolar nerede" tartışmasının yaşandığı bir süreçte... Bir siyasi liderin "döviz aldığını" söylemişti... Önemli miktarda.
O liderin... Şu anda... "Altılı masada" oturduğunu söylemişti.
Dün... Mehmet Sevigen'e sorduk:
O konu ne oldu? Unutuldu mu? Üstü mü örtüldü? Kimse tepki göstermedi? Nedir bu derin sessizliğin nedeni?
Mehmet Sevigen... "Gelecek çarşambayı" beklememizi söyledi.

***


Saat 15.30... Sevigen dedi ki...
Mehmet Sevigen ile karşılaştığımızda kalabalık bir ortamdaydık.
Rahat konuşamadık... Kısaca sohbet ettik... Ayaküstü.
Saat 15.30... Sakin bir ortam... Şimdi rahat rahat konuşabiliriz.
Sevigen'e... "Olayı" en başından anlatmasını rica ettik... İşte söyledikleri:
 Hırsızlık demiyorum... Yolsuzluk demiyorum... "Ama önemli bir konudan söz ediyorum."
 Süreç... Toplumda "128 milyar dolar nerede" tartışmasının yaşandığı süreç.
 Bir siyasi parti genel başkanı... "Koruma müdürünü" gönderiyor... Kime mi? "Eski bir milletvekiline... Şimdi işadamı."
 Ve... Onun aracılığı ile... Bir döviz bürosundan "Döviz alıyor... Miktarı belli."
 Bu olay elbette hırsızlık, yolsuzluk değil... Fakat... Türkiye döviz sıkıntısı çekerken... İnsanlar "yastık altındaki dövizini, altınını... Kefen parasını" Türk Lirası'na çevirirken... Bir siyasi liderin döviz aldırması "sorarım size... Etik mi?"
 Ve... Bir sorum daha var... Eğer bu para "yasal" ise... Neden bir bankadan döviz aldırılmıyor da... "Döviz bürosunun" kapısı çalınıyor?
 Söyleyeceğimi televizyon ekranında söyledim... Sorularımı sordum... Ve 15 gün de süre verdim... "O lider hâlâ altılı masada oturuyor... Ve susuyor."
 Bekliyorum... Susmaya devam ederse... Gelecek hafta... "21 Aralık Çarşamba günü her şeyi açıklayacağım... İsim isim... Belge belge."