Bu haftaki köşe yazımda farklı bir konuyu ele almak istiyorum…

Yıl 2016 veya 2017 Afyonkarahisar’da güzel ve nezih bir çay bahçesinde çalışmaya başlamıştım.

O yıllarda yeni bir sahaf açılmıştı.

Sabah işe gitmeden önce gezmek amaçlı girdiğim nezih bir mekan…

Yine bir ziyaretimde müşterileri rahat bırakmamaya güdümlenmiş bir görevli bana yardımcı olmak istedi.

Bende bana ne önerebileceklerini sordum.

Bana yardımcı olmak isteyen görevli aradan çok geçmeden elinde birkaç romanla geri döndü.

Ellindeki bir roman dikkatimi çekti…

Bilal Sami Gökdemir’in kaleme aldığı“ÇOK KULLANILMIŞ KALPLER DÜKKANI”ismindeki kitabı aldım, bir hafta demeden okuyup bitirdim.Roman çok akıcı ve merak uyandırıcı değildi.

Ancak kitapta dikkatimi çeken bir kesit vardı. Biraz kitabın içeriğinden bahsetmek istiyorum…

Kitapbir genç tarafından kurgulanmış.Babasını yıllar önceanneside hemen sonra kaybetmiş…

Hiç görmediği kız kardeşi ise cabası…

Tüm bu olayların eşliğinde şehir şehir dolaşıp insanların anılarını topladığı bir seyahati kitaplaştırmaya karar verir.

Fakat aradan geçen onca zamana rağmen kitabı yazamaz.

Hayatını devam ettirmek için yerleştiği kasabada “Çok kullanılmış kalpler” adında bir dükkan açar.

99 dolaplı bu dükkan, 99 dolabı da insanların bıraktığı herhangi bir eşya ile doldurmaya başlar…

Karakterimiz, bir gün dükkanda otururken liseli gençlerin su savaşı yaptığını görür…

Bu gençler arasında kavga çıkar. Aralarından bir kız paldır küldür dükkana dalar. Dükkan sahibi sinirlenir… Önce dışarıdaki çocuğu sonra da içeriye giren kızı fırçalar… Olay karşında mahcup olan kız özür diler… Dükkan sahibi yumuşar… Dükkanı incelemeye başlayan kız buranın ne dükkanı olduğunu sorar… İnsanların burada eşyalarını emanete bıraktıklarını duyan kızda bir şey bırakmak istediğini söyler… Karakterimiz meraklı gözlerle buraya bırakacağın şey değerli bir şey olmalı diyerek kıza bakar… Kız ne bırakacağını düşünürken yanında sadece bir su şişesi olduğunu fark eder… Karakterimiz su şişesini kabul edemeyeceğini söyleyince, kızımız ben müşteriyim sen de dükkan sahibisin müşteri daima haklıdır diyerek karşı çıkar.Karakterimiz de mecburen kabul eder… Yaşanan su savaşının ardından içinde bir yudum su kalan şişeyi 22 numaralı dolaba koymak için 4 yıllık sözleşme yapar.

Kız kapıdan çıkarken bakalım bundan 4 yıl sonra içecek suyumuz var mı diyerek dükkandan ayrılır. Bu Olayın üzerinden 4 yıl geçer… Karakterimiz kadını tanıyamaz…

Dükkana giren bir kadın adının Anıl olduğunu söyleyerek kendini tanıtır.

4 yıl önce bu kapının önünde kavga etmiştik hatırladınız mı? 22 numaralı dolaba su bırakmıştım der.

Adam hatırlar sonra sonra…

Kız aradan geçen dört yılda hayatında meydana gelen değişikliklerden bahseder…

Bir anda tutan öksürük nedeniyle fenalaşan kızın şapkası düşer. Saçının olmadığını gören dükkan sahibiendişeyle sorar, saçlarınız?

Dükkan sahibine endişelenmemesi gerektiğini söyleyen kız,22 numaradaki emanetimi alabilir miyim der ve anahtarı adama uzatır. 4 yıl önce bıraktığı emanetinden geriye içecek bir bardak suyum kaldı mı?

Suyu yudumlar fakat tutamadan fenalaşır.

Birden yere yığılır… Gözlerini hafifçe aralar ve der ki “çok mutluyum.4yıl sonra içecek bir bardak suyum varmış” diyerek hayata veda eder.

Gerçekten yarınımızın ne olacağı belli olamayan şu hayatta kendiniz için kenarda köşede bir şeyler bırakın.  Bıraktığınız şeyin, yaşamınızın hangi aşamasında nasıl bir fayda ile karşınıza çıkacağını bilemezsiniz… Bu şey bir bardak su bile olsa…

 

*

*

*