MATLÛBUN HUSÛLÜ

Hakikati aramak için yola çıkanların güzergahları farklı farklı olsa da yolun sonu onları buluşturacaktır.

Bazı güzergahlar uzun, bazıları kısa da olsa yolun sonuna ancak arayışını ve yürüyüşünü sürdürenler varabilecektir.

Yolun sonuna varmadan hakikat kendini değil ancak işaretlerini gösterecektir sana.

Arayışa ve yürüyüşe devam ederken işaretleri de tanımaya ve farketmeye çalışmalısın.

Bu işaretler kimi zaman yenilgi,

kimi zaman hezimet;

kimi zaman başarı, kimi zaman galibiyet; kimi zaman yokluk,

kimi zaman varlık suretiyle karşısına çıkabilir insanın bu hakikat yürüşünde.

Bütün bunları yolda,

yolunda yürüyüşüne

devam ederken de yaşayabilirsin.

Bazen yenilgi kendi içinde zafer, bazen de zafer kendi içinde yenilgiyi mündemiç olabilir.

Kimi zaman yenilir, ardından zafere ulaşırsın; kimi zaman da galebe çalar, ardından da belki mağlubiyeti tadabilirsin.

Hangi suretle karşına çıkarsa çıksın bu işaretlerin hepsinin belli bir amacı vardır kendi künhünde.

Hangi işaretin içinde olursa olsun,

ister altında, isterse üstünde olsun

o işareti yaşarken görebilmenin edebini, eğitimini elde etmeye çalışmalıdır insan.

Bu vukûfiyet seni her zaman ve her türlü keyfiyette “rıza makamına” eriştirecek ve senin iç huzurunu yaşamanı sağlayacaktır.

Rıza makamı büyük zaferin ardından gelen en büyük erdem zaferidir. Ve bu erdeme vasıl ve vâkıf olunduğunda artık zamanın, şartların, şahısların ve imkanlarınınteğayür etmesi eskisi kadar etkileyici ol(a)mayacaktır.

Amiş Efendi’nin işaret ettiği gibi kolay kolay hiç bir şey seni şaşırtmayacak ve seni daha büyük yenilgilere uğratmayacaktır.

 

Ne demişti Amiş Efendi yolda yürüyüşe devam ederken kilometre taşı olacak o güzel ve meşhur sözünde?..

Amiş Efendi’nin o meşhur sözünü okuyalım şimdi beraber ve sözdeki mana büyüklüğünü ve derinliği düşünmek için biraz zaman ayıralım kendimize.

“Matlûbun husûl bulması yahut adem-i husûlü senin nezdinde müsavi değilse nâkıssın demektir evlâdım.”..