Sözün iyisini uzaklarda olsa da tanırım demiştim sana daha önceleri, hatırlıyorsun değil mi Bünyamin?

Bu farkındalık bende taa lise yıllarımda başlamıştı. O dönemlerde bile güzel sözlere, güzel şiirlere karşı büyük bir merakım vardı. Defterlerimin ve hatta kitaplarımın yan taraflarında muhakkak anlamlı bir söz veya iki mısralık şiirler bulunurdu. Pek çoğunu da hafızama kaydederdim. Hala daha güzel mısraları veya beytileri ezberime almaya çalışırım.

Lise arkadaşlarım bilir, arkadaşların yıl sonundaki hatıra defterlerine muhakkak ya bir şiir ya da bir özlü söz yazardım.

Bu alışkanlık bende halen devam etmektedir nedense. Birisine kitap hediye etsem, iç sayfasına o kitapla ilgili güzel bir söz yazmaya çalışırım. Bazen de küçük bir not kağıdına yazarak eline veriverir, bunu ezberle diye de tembih ederim.

Üniversite yıllarımız her öğrenci gibi bizim de yoğun kitap ve dergi okuduğumuz yıllardı. O sıralar sana geçen hafta bahsettiğim Mustafa Kutlu’nun “Yoksulluk İçimizde” adlı bir hikaye kitabı yayınlanmıştı. Hemen alıp okumaya başladım. 

Oldukça hoş bir hikaye kitabıydı ama henüz daha ikinci bölümde “Ahlak dersi” diye bir levha vardı. O yıllarda bile o yazı beni çok etkilemişti. Kısa, öz ve derin manalı sözlerdi.

Yazar Mustafa Kutlu Ataullah İskenderî’nin Hikem-i Ataiye’sinden ilham ile bu levha’yı hazırlamıştı. Sonradan öğrendiğime göre o yıllarda Kutlu da Hikem’i okumaktaymış. Hikem’e biz de daha sonra değineceğiz seninle. Ne derler, müthiş bir kitaptır o.

Sadece şu kadarını söyleyeyim, hatta haşa denilirmiş ki eskiden, eğer namazda zammı sure yerine başka bir kitaptan da okumak caiz olsaydı, bu Hikem olurdu, Hikem’den sözler okunurdu. Tabii bu, kitabın ne kadar mana dolu ve düşündürücü olduğuna delalet etmek için tafdılen söylenilen bir sözdür. Amacının dışına taşırılmamalıdır.

O “Ahlak dersi” başlıklı yazının bugüne kadar bekli yüzlerce fotokopisini çektirerek dostlarıma, arkadaşlarıma dağıtmışımdır. Hatta halihazırda bile bürodaki bir klasörde on onbeş tane hazır fotokopi vardır. İlgi duyduğunu anladığım kişilere hemen bir tane hediye ederim.

Sözü uzatmadan “Ahlak dersi” başlıklı yazıyı aşağıya alıntılayacağım. Bu yazının yayınlandığı gazete eline geçerse eğer, muhakkak eski usul olsa bike yazıyı kes ve şakla! Ara ara oku ve kendini bu yazının terazisinde tartmaya çalış! Eminim çok faydasını görecek ve gıyabımda bana teşekkür edeceksin. 

Şimdi burada dur! Derin bir nefes al ve kendini derin manalı sözleri anlayabilecek kafar iştiyaklı hissetmeye başladığında sakin sakin ve dura dura okumakta başla! Sonraları her okuyuşunda daha derin ve daha şümullü anlamaya çalıştığını sen de farkedeceksin!

İlk okuduğum yazıyı o gün okuduğum kitabın orijinal haliyle alıntılıyorum şimdi. Yazının başlığı “AHLAK DERSİ”dir. 

“Bidayet ve Nihayet” şeklindeki bizim yazımızın başlığını da okuyacağın yazının sonuna doğru göreceksin. Yazıya neden bu başlığı verdiğimizi de sen yorumlarsın artık. 

Okuyup yorumlamalısın ki “içimizdeki yoksulluğun” farkına varabilelim. İçimizdeki yoksulluğu da önce ve ancak “Yoksulluk okumamızda” diye bir tespit hükmüyle giderebileceğimizin farkında olmalıyız hepimiz. Okumazsan yoksul/yoksun kalırsın Bünyamin!