Gurur duyduk...

Cumartesi akşama doğru bir haber aldık.

Mutlu olduk...

Türkiye’nin en köklü meslek kuruluşlarından olan Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği 2019 yılının Medya Oscarlarını almaya hak kazananları açıkladı.

Corona nedeniyle açıklanması kasım ayına sarkan ödüller ile ilgili olarak İlimizin uydudan yayın yapan tek kanalı olan KANAL 3’te ‘Yılın Yerel Kanalı Medya Oscarı’ na layık görüldü.

RTGD’nin bu ödülleri verirken üzerinde durduğu en önemli husus...

Daima kendi alanında fark yaratan, kalitesinden ödün vermeyen ve Türkiye’nin saygısını kazanmış isimleri seçmesi.

*

2018 Nisan ayının 20’sinden 2020 Kasım ayının 8’ine kadar elimden geldiğince en iyi şekilde yönetmeye çalıştığım KANAL 3 ve GAZETE 3’ün başarısının bu şekilde Türkiye’nin en etkin ve yetkin örgütünce takdir edilmesi en büyük mutluluklardan birisidir elbette.

Fakat...

Hiç bir başarı tek bir kişinin değildir.

Daha önce de yazmıştım.

Bu süreç içerisinde bir başarısızlık, hata varsa şahsıma aittir.

Ama...

Başarı var ise, bu da Yönetim Kurulumuz ve ekibimle birlikte kazanılmıştır.

Yönetim Kurulu Başkanımız Hüsnü Serteser, Yönetim Kurulu Başkan Vekilimiz Adnan Demirel, Yönetim Kurulu Üyelerimiz Muammer Türker ve Murat Bilgici’nin ilgi ve destekleri olmasaydı, ortaklarımızın katkısı ve dualarını olmasaydı, ekibim de gecesini gündüzüne katıp özveri ile çalışmasaydı bu başarı sağlanamazdı elbette.

*

Bu ödülün bir başka özelliği de her alanda tek bir kişi veya kuruma verilmesinin yanı sıra, ödüllerin bizzat Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilecek olması.

Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Şebnem Bursalı hanımefendi başta olmak üzere RTGD Yönetimine teşekkür ediyoruz.

*

*

*

İspat etmeli...

Maşallahı var Doktor Kemal Demirkırkan’ın.

Hem Doktor.

Hem köşe Yazarı.

Hem Siyasetçi.

Gönlünden Milletvekilliği geçtiği için, bu uğurda her türlü yol mübah diyenlerden.

Geçenlerde bir yazısını okudum.

Araya başka konular girdi, bu konuya değinememiştim.

CHP’ye İl Başkanı olmadan önceden tanırım Doktor Kemal Demirkırkan’ı.

İyi niyetli, nazik bir kişiydi.

Ne zaman siyasete ve Milletvekilliğine gönlünü kaptırdı, işte o zaman değişimler başladı Doktorumuzda.

Doktorluğunun yanı sıra köşe yazarlığı da yapan Kemal Demirkırkan, bazı köşe yazılarında CHP’nin savunuculuğunu yapıp, Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu överek, Ankara’daki CHP Genel Merkezine ve Genel Başkanına mesaj gönderme amacı ön plana çıkınca, Cumhurbaşkanımıza ve Devletimize karşı üslubunu bozmaktan çekinmediğini açıkça ortaya koyuyor yazılarında.

*

Kemal Demirkırkan’ın ispat edemeyeceği konularda hem Cumhurbaşkanımızı, hem Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyon Bölge Müdürümüzü zan altında bırakması hiç hoş değil.

Bir hatırlatma yapmakta fayda var...

Gazeteciler, köşe Yazarları her hangi bir konuda yazdıklarında kaynak olarak ‘ben şundan duydum, bunun yazısından bilgi edindim’ bahanelerine sığınamazlar. Kendi isimleriyle bir haber ya da yazı yazıyorlarsa bunun sorumlusu bizzat kendileridir.

İspat yükümlülükleri vardır.

Aksi halde, müfteridirler.

*

Konu Afyon yerel medyasını ilgilendirdiği için...

Şimdi buradan Afyon’daki bir Gazeteci ve köşe Yazarı olarak, Afyon’da olduğunu iddia ettiği konuyla ilgili olarak hepimizi zan altında bırakan Doktor Kemal Demirkırkan’ı bu yazdıklarını ispata davet ediyorum.

*

Konuyu merak edenler için ise kısaca bahsedeyim...

Kemal Demirkırkan’ın yazısındaki iddiaya göre, Cumhurbaşkanımız Anadolu Ajansını ve Ulusal medyayı arayıp Bakan Berat Albayrak’ın istifa haberini yayınlatmamış.

Doktor Kemal Bey...

Şimdi öncelikle bunu ispat etmelisin.

Bu birincisiydi.

İkincisi Afyon’u ilgilendiren bölüm...

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Afyon Bölge Müdürü Münire Şerife Burcu’nun CHP Afyon Milletvekili Burcu Köksal’ın Zafer Müzesi ile ilgili konuşmasının yayınlanmaması veya küçük puntolarla arka sayfalarda yayınlanması hususunda ‘yerel gazeteleri ve internet haber sitelerini tek tek araması’ konusundaki iddiası...

İşte bunu da ispatlaması gereklidir.

Çünkü kendi insiyatifleri ile bu haberi yayınlamamış olan medya kuruluşlarının tamamını zan altında bırakırken, Münire Hanımı da töhmet altında bırakmaktadır Doktor Kemal Demirkırkan.

*

Bir başka hususta...

Bir Gazeteci, köşe Yazarı yazısında üslubuna dikkat etmek zorundadır.

Ben yazılarımda isim belirtirken ‘Sayın’ diyerek bir hitapta bulunmam.

Bu köşe Yazarının kendi tercihidir.

Ama çifte standart olmamalıdır.

Bir Yazar köşesinde bazı isimlere ‘Sayın’ olarak hitap edip, bazılarına bu ifadeyi kullanmıyorsa, zaten art niyetli olduğunu açıkça belli etmiş demektir.

O zaman bu yazı bir yorumdan öte, siyasi propaganda mahiyetine bürünmüştür.

CHP Afyon Milletvekiline ‘Sayın’ diyerek ismini yazıp, Cumhurbaşkanımıza ise sadece ‘Tayyip Erdoğan’ demesi nezaketsizlik ötesi terbiyesizliktir.

*

*

*

Günün sözü

Ürümesini bilmeyen it, sürüye kurt getirir...*

*

*

*

SAHİ SİZ, O MUSUNUZ?
 

ODAK Gazetesinin ilk kuruluş yıllarındaydık.

Gazete binamızın karşısında idi evi dostumun.

O zamanlar teknoloji bugünkü gibi değil.

Gazeteyi gece yarısında ancak bitirebiliyoruz.

Hemen hemen haftada bir kez aksatmadan dostum kapıdan içeriye elinde bir tepsiyle girer, yengemin yaptığı börek ya da Allah ne verdiyse getirirdi.

Biraz sohbet ederiz, sonrasında giderdi.

Yıllarca böyle sürdü.

Sonra biz oradan Alparslan Türkeş Bulvarındaki adresimize taşındık, böreklerde haliyle gelmez oldu.

Ama dostluğumuz hiç bozulmadan devam etti.

İşte o dostum bir yazı gönderdi.

Bir de not yazmış...

BEN O’YUM’ dostum.

*

Bir zamanlar aynı okulda ve aynı sınıfta eğitim gören çok samimi üç arkadaşın mezun olduktan sonra birbirlerinden ayrılmaları çok zor olmuş.

Yedikleri ve içtikleri ayrı gitmeyen bu üç arkadaş; ‘nerede, hangi işte ve hangi görevde olurlarsa olsunlar, birbirleriyle;
- İrtibatı asla kesmeyeceklerine,
- Doğru yoldan,
- Adalet ve hakkaniyetten ayrılmayacaklarına,
Ülkeye ve Vatana hizmet davasından hiçbir zaman geri kalmayacaklarına
’ dair söz vermişler.
Aradan yıllar geçmiş, birbirleri ile irtibat kuramamışlar.

Çünkü o dönemde iletişim ve ulaşım araçları sınırlıymış.
Bunu bilen arkadaşlar, zaman hepimizi yıpratır, yaşlanırız, şeklimiz şemalimiz değişir, ileride karşılaştığımızda birbirlerimizi tanımakta zorluk çekebiliriz, onun için aramızda bir şifre belirleyelim, oradan birbirimizi tanırız, diyerek şifre belirlemeye karar vermişler.

Çok kısa ve hatırda kalıcı bir şifrede anlaşmışlar.
Şifre;
BEN O'YUM’ olmuş.
Aradan uzun yıllar geçmiş, bizim üç arkadaşın her biri bir köşeye savrulmuş;
- Biri öğretmen,
- Diğeri sayılır bir tüccar,
- Bir diğeri de şehrin üst düzey yöneticilerinden biri olmuş.
Tüccar olan şehir şehir dolaşırken, bir şehirde arkadaşının o şehrin üst düzey yöneticilerinden birisi olduğunu öğrenir.
Hemen kadim dostunu ziyaret ve tebrik etmek ister.
Kapıya varır görüşmek ister, fakat güvenlik ve bürokrasi çarkını aşmak kolay olmaz.
Görevlilere kendini tanıtıp, beyefendinin sınıf arkadaşı olduğunu, yıllar öncesinden tanıştıklarını, anlatmışsa da fayda etmez, sırasını beklemek zorunda kalır.
Vakit geçmiş, lakin kendisine bir türlü sıra gelmemiş…
Nice sonra bizim tüccarın aklına mezuniyet günündeki belirledikleri şifre gelmiş.
Derhal küçük bir kâğıt parçasına:
BEN O’YUM’ diye yazmış ve görevliye uzatarak bunu, beyefendiye iletmesini istirham etmiş…
Onun bu ricasını isteksizce yerine getiren görevli az sonra geri dönüp aynı kağıdı tüccara uzatmış.
Bizimki şaşırmış…
Ama asıl şaşkınlığı kağıdın arkasını çevirince yaşamış.
Kağıdın arkasında;
SEN O OLABİLİRSİN AMA BEN O DEĞİLİM’ yazıyormuş.
Bu kıssa, günümüz bazı insanlarını ne kadar da güzel anlatmıyor mu?
Hakikat şu ki, nice arkadaşlar makamla, parayla, şöhretle tanışıp her imkana sahip olunca, adeta ‘TANINMAZ’ hale geliyorlar ve; ‘BEN O DEĞİLİM’ çizgisine savruluyorlar.
Çünkü bu kişiler, ulvi ideallerle yola çıktıkları halde amaca ulaşmak için;
Yolda bulduklarını, yola çıktıklarına değişen ve amacına ulaşmak için her yolu mübah gören zayıf insanlardır...
Bugün...
BEN OYUM!’ diyebilen kaç gerçek dost ve arkadaş var?
Öte yandan;
BEN O DEĞİLİM’ diyenler dünyaya sultan olsa ne yazar?
BEN OYUM’ diyebilen dostlarınızın çoğalması temennisiyle...