Önceki günkü yazımda bahsetmiştim.

Değerlerimize, değer verdiklerimize O’nları kaybetmeden değer verdiğimizi hissettirmeli ve hatırlamalıyız.

Bugün Rabia Güzbey’i anlatmaya çalışacağım.

*

Gazetecilik mesleğine benden önce başladı.

ER TV’de.

Babası rahmetli Musa Erçolak.

Sevilen, saygı duyulan bir öğretmen olduğunu defalarca işittim dostlarından, öğrencilerinden.

Anne tarafı Güzelöz’lerden.

Her iki taraftan da asil, köklü ailelerin evladı.

*

ODAK günlük yayına başladıktan sonra Haber Merkezimizde görev aldı.

Bir gün muhabirliğin yanı sıra ‘köşe yazısı’ da yazmak istediğini söyledi.

İki işi bir arada yapamazsın’ dediğimde, hiç unutmuyorum söylediğini... ‘Yürürken sakız çiğneyebiliyorum’ dedi.

Hazırladığı bir kaç yazısını getirdi bir kaç gün sonra.

Sivri dilliydi bazen konuşurken, yazılarına da yansımıştı bu karakteri.

Ama değindiği konular isabetliydi.

Yazı dilini biraz daha soft hale getirdi zaman içerisinde, yazıları da haberleri gibi ilgi çekmeye başladı.

*

Çalışkan, zeki ve akıllı idi.

Gittiği bir haberden mutlaka en az üç haberle gelirdi.

Süreç içerisinde kendiliğinden Haber Merkezinin ‘şefi’ konumuna geldi.

Diğer muhabirleri yetiştirmeye başladı.

Aradan bir kaç yıl geçtikten sonra Yazı İşleri Müdürümüz sağlık sebebiyle ayrılmak zorunda kalınca, Rabia Yazı İşleri Müdürümüz oldu.

Zekiliği, akıllılığı ve çalışkanlığının yanı sıra espri kabiliyeti de müthişti.

Bir gün geldi odama...

Ben muhabirlik yapıyorum, Haber Merkezini de yönetiyorum, Köşe Yazarlığı da yapıyorum, bir de Yazı İşleri Müdürlüğü görevim var.

Düşündüm...

Sen çok adaletli ve vicdanlı bir patronsun.

Şimdi benim maaşımı dört misline çıkartmak istersin. Buna gönlüm razı gelmez. O kadar büyük zam yapma bana abi’ dedi.

Tamam, seni kırmamayayım. Hiç zam yapmayayım. Burada kariyer yapıyorsun, geldiğin güne göre bilginde arttı, en iyi bir şekilde işi de öğrendin’ dediğimde benim koltuğumda gözü olduğunu o an verdiği cevapla anladım...

Görevleri değişelim abi, sen benim yaptığım dört işi yap, ben sana şimdi aldığım maaşın dört mislini vereyim.’

*

Aradan yıllar geçti.

ODAK’ın belkemiği oldu.

Türkiye çapında ses getiren pek çok habere imza attı.

Sabiha Gökçen’den o tarihte İçişleri Bakanı olan Meral Akşener’e, Bülent Ecevit’ten Süleyman Demirel’e, Aydın Doğan’dan Semahat Arsel’e kadar pek çok önemli kişi ile özel röportajlar yaptı.

*

Gazetecilik bir sevdadır.

Mutluluk yaşattığı anlardan daha çok sıkıntıyı da beraberinde getiren bir meslektir.

Bu mesleğe ‘gerçekten’ sevdalananlar bir türlü bırakamıyorlar.

Rabia Güzbey’de mesleğe sevdalananlardan.

Yapmış olmak için haber yapmayanlardan.

Aklının yatmadığı, gönlünün kabullenmediği hiç bir konuda haber de yapmaz, yazı da yazmaz.

Böyle olduğu için başarılı zaten.

Yaptığı haberinde, yazdığı köşenin de sonuna kadar arkasında duran bir Gazeteci olmakta kolay değil.

Rabia Güzbey, bu özelliğe de sahip bir Gazeteci.

*

O tarihlerde şimdiki kadar rahat bir durumumuzda yoktu.

Çok sıkıntılı günler, aylar geçirdik.

Hiç bir sıkıntıda, zorlukta, kara günde asla gemisini terk etmedi.

Haberler ile ilgili şiddetli tartışmalarımız da oldu.

Pek çoğunda elbette ( J) ben haklı çıksam da her zamanki gibi zeytinyağı olmaktan geri kalmadı.

*

Bir gün yine bir haberin başlığından dolayı başlayan çekişmemiz tartışmayla noktalandı.

Sen bildiğin gibi at o zaman başlığı’ deyip odadan hışımla çıktı.

Epey sinirlendirmişti beni, bende fazlaca bağırıp çağırmıştım.

Ama düşündüm sonra, O’nun söylediği daha mantıklı ve çarpıcı geldi.

İstediği şekilde attım manşeti.

Ama üç gün kadar konuşmadık.

Kardeşim Hayrettin geldi üçüncü günün akşamında odama.

En son babalar duyar misali, o dakikaya kadar anlamamıştım aralarındaki aşkı.

Hayrettin’in O’nunla ilgili sözlerinden, cümlelerinden anladım.

Bir iki hafta sonra geldi ikisi birden odama.

Gözlerinin içi gülüyordu ikisinin de.

Söz, nişan, nikah-düğün...

Kardeşim Hayrettin ile hayatlarını birleştirdiler.

Bu arada ODAK’ın Genel Yayın Yönetmeni de olmuştu.

Gazetedeki görevlerimin hepsini elimden aldığı gibi, soyadımızı da aldı.

Yiğit ve Didenaz Güzbey.

Rabia ve Hayrettin kardeşlerimin evlatları.

Pırlanta gibi iki evlat verdi Ailemize.

Onca işinin arasında çocuklarının eğitimi ile bizzat ilgilenmekten geri durmadı.

Annelik ve ev hanımlığının zorluğu malum.

Bu zorluklara rağmen, mesleğindeki başarılarına her geçen gün yenilerini eklemesi, Rabia Güzbey’in farkını ortaya koyuyor.

O’nunla uzun yıllardır birlikte çalıştığım ve Gazetemizi O’na emanet ettiğimiz için şanslı olduğumu biliyorum.

Nice yıllar inşAllah, başarılarının artarak devamını temenni ediyorum.

*

*

*