Okumak bir ihtiyaç mıdır, değil midir başlığı altında bir münazara yapılsa, iyi hazırlanır ve güçlü argümanlara sahip olabilirse “Okumak bir ihtiyaç değildir!” tezini savunan taraf muhtemelen o münazaranın kazananı olur.
 
Bilerek galibi olurlar demediğimin farkındayım. Çünkü münazarada üstün gelmek, yenik düşmek diye bir durum sözkonusu değildir. Tezini daha iyi, daha anlaşılır ve daha hayata müteallik olarak savunan tarafın bir adım öne geçmesiyle tamamlanan bir yarıştır münazara.
 
“Adam olacak çocuk okumasından 
belli olur” diyebilir miyiz acaba diye sorulsa herhalde şöyle derdim: “Hayır! Adam olacak çocuk okumasından belli olmaz, çünkü adam olmak için okumaya gerek yoktur. Nice “okumamış adam gibi adamlar” vardır toplumun katmanlarında.Ancak adam olmanın belki de en zarurî unsurlarından ve gerekliliklerinden birisi de okumaktır.” diyerek küçük bir tavzihte de bulunurdum herhalde.
 
Okumak bir sanattır ayrıca. Küçük yaşlarda okuma sanatına zaman ayırmayan ve hatta buna kabiliyeti olmayanlar ilerleyen yaşlarında da okumayı pek sürdüremez ve bu konuda başarılı da olamazlar sanırım. 
 
Zaman zaman ne yazık ki bu tür durumlarla karşılaşmışlığım olmuştur benim de. Üzülerek ve hayıflanarak bir iki tanesini örnek vermek vermek istiyorum.
 
İlahiyat Fakültesi mezunu bir gence “Teoloji ne demektir, teolog kime denir?” diye sorduğumda cevabını bilemediğini büyük bir hayretle ve teaacüple müşahede etmiştim.
 
Bir başka üzücü durumu da yıllar önce Ankara’da daha çok akademisyenlerin ve bürokratların uğrak yeri olan bir vakıfta yaşamıştım. Vakfın müdavimlerinden üniversite öğrencisi olan genç bir kız öğrenciyi tanıştırırlarken “kitap kurdudur” diye tanıtmışlardı. Biraz sonra sohbet sırasında ben bir cümle içerisinde “ fisebilillah” kelimesini kullandığımda bu sözün manasını sormasın mı? İçimden bu kız nasıl bir kitap kurduymuş diye hayıflandığımı hatırlarım. Tabii bir yandan da merak etmesini, öğrenmeye çalışmasını ve bilmediğini sormaktan çekinmediğini de takdir etmiştim ayrıca.
 
Bir de gençler o yaşlarda okuyordu doğrusu. İnsan gençken yaratılışına ve yaşayışına dair soruları o yaşlarda soruyor, araştırıyor ve bir mana bütünlüğünde kendilerine bir yer bulmaya çalışıyorlardı kendilerine. O dönemlerde okumanın, yeni şeyler öğrenmenin hazzı ve ilerleyen yaşlarına doğru motivasyon etkisi daha farklıydı. O yıllarda okumanın hazzına ve kazanımına erişemeyen veya ulaşamayanlar ilerleyen yaşlarda okumaya başladıklarında sonradan okumanın verdiği sonradan görme görgüsüzlüğünün sendromlarını yaşayabiliyor veya taşıyabiliyorlardı. Doğrusu o tiplere tahammül de zor oluyor aslında. Aynı kelime ve kavramlarla konuşulsa bile o kelime ve kavramlara atfedilen mana ve yorumlar veya onların birbiriyle tamamlayıcı ilişkisi gibi noktalarda sorunlar yaşanıyordu.
 
Üniversite yıllarımızda Hukuk Fakültesi son sınıfdayken biz de İcra İflas Hukuku veya Devletler Özel Hukuku gibi baba derslerin final sınavlarına gireceğimiz günlerde ders çalışmaktan ziyade, daha çok o yıllarda yayınlanan Mevdudi’nin “Tefhimulkur’an” isimli meal ve tefsirini okumaktan daha çok haz alıyorduk mesela. Final sınavını veremezsek okulun bir yıl daha uzamasını göze alarak yapıyorduk bunu hem de.
 
Hatta bir final sınavı öncesi gecesinde İstanbul Güngören’deki arkadaşlarımızın evinde ders çalışmaya başlamadan önce zihnimde birikenleri unutmayayım diye hemen bir kapıda biraz da şiirimsi bir tarzla not ediverdiğimi hatırlarım.
 
O şiiri sana da okuyacağım Bünyamin. Her ne kadar okumanın, yazmanın çok da önemli ve değerli olmadığı günleri yaşıyor olsak da en azından o günlerdeki düşüncelerimize, zihnî alt yapımıza ve jargonumuza ilişkin işaretleri hatırlayıp hayıflanmadan şimdiki bilgi, gözlem ve tecrübelerimizle tekraren değerlendirebilme isteğini ve ümidini taşıyalım beraber. Ve tabii secdelerimizin altından nelerin kayarak geçtiğini ve kaybolduğunu da unutmadan okuyalım şimdi şiiri.
 
AMENTÜ
 
Kendimin bile kendimi ifade edemediği günlerde
Beni yalnız Kur’an’ın ifade ettiğini gördüğümde
Kur’an’ın dönencesinde olduğumu kanıksadım.
 
Ve gömerek tüm endişelerimi secdeme
Ve kıyam ederek kendime
Kendime ve Secdemin Sahibi’nden
başka her şeye
Amentümü yeniden
En geniş anlamıyla sorguladım.
 
Ve yürüdüm üzerine üzerine
Üzerine toz kondurmadığım sevgililerin
Beni ifade eden Sevgili’ye vardım
neden sonra
Hamdettim ve.
...