Haziran ayının 3.pazarı Babalar Günü olarak anılmaktadır. ABD’de başlayan bu akım, tüm dünyaya sardığı gibi ülkemize de yansıdı.Anneler Günü’nün ardındanbir anlamda Babalar Günü’nün de olmasıyla bir anlamda adalet sağlanmış oldu.

Kimimizin babası halen yaşıyor. Bazılarının babası ise ahirete göç etmiş durumda. Bazıları küçüklükte, bazıları orta yaşta babasızlığı yaşadı.

Babasızlığı uzun uzun anlattığımız yazılarımız oldu ama bir cümle vardı ki bu duyguyu tam olarak ifade ediyor. Nerede okuduğumu hatırlamıyorum ama bir yerde okudum yani bana ait bir söz değil.

Diyor ki:

“Sen hiç BABA diye avazın çıktığı kadar sessizce bağırdın mı?”

Doğru söz ne denir ki?

3 Haziran 2013, babam Halis Akar’ın bu dünyadan göçtüğü tarih.

Aradan 9 yıl geçmesine rağmen baba hasreti her gün artarak sürüyor.

Dahası Haziran ayında bu yara iyice depreşiyor.

Ve diyorsunuz ki, gelmeyeceksin biliyorum farkındayım.Ama ara sıra da olsa rüyalarıma gel.O yüzünü göreyim. Bir iki kelamda olsa sohbet edelim.

Babam ile son gün

Bakın babamı son gördüğüm anı anlatmak istiyorum.

Cuma günüydü. Telefonum çaldı.Açtım.

-Ağam ne yapıyorsun.(Çok uzun yıllar birlikte olduğumdan sevgisini göstermek adına senelerce bana ‘Ağam’ diye hitap ederdi)

-Şükür iyidir Baba. Sen ne yapıyorsun? Anam nasıl?

-Allah hatırını yapsın iyiyiz.Sandıklı’da mısın?

-Evet muhasebedeyim, çalışıyoruz.

-Kaçta dönersin. Döndüğünde konuşalım…

-Akşama geç dönerim.Ama istersen cumartesi sabah radyoda buluşalım mı?

-Olur sabah radyoya geleyim.

Cumartesi sabah radyoda buluştuk.

Faruk Bangir kardeşim kahve yaptı.Aslında sevmezdi kahveyi ama beni kırmamak adına içti.İçerken dedim ki sigaranı yak.

-Yokoğlum koku olmasın, gelen giden eksik olmuyor buraya.

Israr ettim.

- İç sen, camı açar kokusu çıkar.

Keyiflice sigarasını yaktı.Derdim kahve sigara derken daha fazla oturmasını sağlamaktı.

Çünkü konuşması bitince fazla durmaz hemen giderdi.

Radyo ve muhasebe işlerini sordu. Eşim Fadime ve oğlum Halis ile kızım Gülgün’ü sordu. Onların adı geçtiğinde ela gözlerinin içi parlıyordu. Onlara özel bir sevgisi vardı. Hatta bir seferinde Halis 3-4 yaşında onu alıp havalara atıp ‘oğluşum,oğluşum’diye seviyordu. Beni bir kıskançlık tuttu ki sormayın. O zaman dedim ki “Baba beni hiç böyle havalara atmadın. Torunu evlattan daha çok sever oldun.”

Dedi ki ‘Senin de bir torunun olduğunda beni anlarsın.”

Neyse dönelim son görüşmemize.

Bir saate yakın oturdu.Kalktı… Asansöre kadar geçirdim. Elini öpmeye uzandım.Elini çekmeye çalıştı ısrar ettim elini öptüm.

 Sıkı sıkıya sarıldı ve her zaman yaptığı gibi sırtımı sıvazladı.

“Allah ömrünü versin.Selam çocuklara söyle.Sende kendine dikkat et…”

Ve pazartesi ölüm haberi geldi.

Babam benim her daim yolumu aydınlatan bir fenerdi.

Bana inanırdı güvenirdi. Daha da ilerisi tüm çocukları ve torunlarıyla gurur duyardı.

Benim kendime bakıp bakıp da göremediğim şeyleri görür, bana anlatırdı.

O benim kanatlarım ve bulutlarımdı.

Düşsem arkamdan tutacak olandı.

Babam benim için bir huzurdu. Konuştukça rahatlardım. Onu dinledikçe huzur bulurdum.

Hele sıcaklığı öyle bir şey ki, sarılırsa tüm buzlar erir, gözyaşların buhar olur gider.

Babam öyle bir gülümser ki, huzur ve güven verirdi.

Baba demek, güç demek…Baba demek, güven demek…

Baba demek yaşamında aldığın rol modeldir. O gibi giyinmeye çalışırsın. O gibi tıraş olursun... O yokken onu yaşamaya çabalarsın.Sırtını dayadığın koca bir dağdır baba. Önünde siperdir.

İşte böylesi günde yaşıyorsunuz babasızlığı…

Herkesin sırtını dayadığı koca bir dağı varken, güçsüz ve yapayalnız kalmaktır babasızlık.

Her aklına geldiğinde suratına yediğin koca bir şamardır.

 İnsanların birbirine fısıldarken duyduğun acı bir sessizlik.

Kimseye belli etmeyip güçlü olmaya çalışırken içine akıttığın acıdır. Hayatın fırtınalarında, tufanlarında sığınacak bir liman aramaktır. “Baba” demeyi özlemektir babasızlık

Allah gani gani rahmet eylesin.

Nur içinde yatasın baba..

Bu vesile ile babalar günü kutlu olsun. Babası yaşayanlar onun kıymet ve değerini bilin.Gidince inan ki kanadınızın birisi kırılıyor.Uçamıyorsun

Ne ekersen onu biçersin…

Bilindik bir kıssa ile yazımıza noktayı koyalım.

Bir adam yaşlı babasını karısının ısrarı ile arabasına alıp dağa evine bırakır. Dönüşte yanındaki küçük oğlu sorar.

-Baba dedemi neden bıraktık oraya

-Yaşlandı artık deden orada yaşayacak.

Torun düşünür ve babasına der ki

-Anladım şimdi. Sen yaşlandığında bende seni oraya bırakacağım öyle mi?

Adam hıçkırıklar içinde ağlamaya başlar ve döner babasını o dağ evinden alır.

Yaşlı adam der ki

-Döneceğini biliyordum evlat. Çünkü ben babama ölünceye dek dizinin dibinde hizmet ettim.