Aslında geçen hafta Pazartesi başlamış ve hafta sonuna kadar da SABAH Gazetesi Yazarlarının ve Yönetici Kadrosunun Afyon gezisini aktarmaya devam edecektim.

Ama evdeki hesap pazara uymadı.

SABAH Gazetesinin duayen yazarı Yavuz Donat ağabeyim Afyon ile ilgili köşe yazıları yazınca, sıcağı sıcağına onları aktarmayı daha uygun buldum.

Bugünde kaldığımız yerden devam...

*

ÖZKAYA’NIN CEVAP VEREMEDİĞİ SORU...

SABAH Yazarları ve Yöneticileri Akrones’in büyük salonunda.

Afyon Yönetimi ve Milletvekilleri de orada.

SABAH Gazetesi Haberler Koordinatörü Abdurahman Şimşek mikrofonu aldı eline ve ilk soruyu sordu...

Milletvekilimiz Ali Özkaya’ya;

Kabine değişikliği konuşuluyor, sizin de Adalet Bakanı olacağınız... Bu konuda neler dersiniz?

Aslında sorunun son kısmı burası.

Ali Özkaya sorunun bu kısmına hiç girmiyor.

Ama bu soru sorulurken ustaca bir tavırla gülümsüyor, böylelikle mahcubiyetini gizliyor.

Adalet Bakanlığı konusuna hiç girmiyor.

Abdurahman Şimşek’te ısrar etmiyor ama, ustalığını gösteriyor...

Günün manşetini atıyor orada.

*

ZEYBEK-KIZILTAŞ...

Ekrem Kızıltaş.

Etkili bir yazar.

SABAH Grubunda önemli bir konumda.

Akşam yemeğinde Belediye Başkanımız Mehmet Zeybek ile yan yana oturdular.

Hem Mehmet Zeybek Başkanımızın, hem de Ekrem Kızıltaş beyin huyları benzer.

İkisi de net.

İkisi de dobra.

İkisinin de geri vitesi yok.

Koyu bir sohbete daldılar yemekte.

Ekrem Kızıltaş, Afyon ile ilgili önemli bilgileri aldı Mehmet Zeybek Başkanımızdan.

 

   

*

AKRONES KAHVALTISI...

Bir gece önceki protokol yemeği ve sohbetinden sonra ertesi sabah güne erken başladı misafirlerimiz.

Kimi yürüyüş yaptı, kimi termal sulara bıraktı kendisini.

Sonra meşhur Akrones kahvaltısı...

Akrones’in Şefi Ali Özgür Anıl’ın manda kaymağının özelliklerini anlatması ve taze kaymağı servisi misafirlerimizin ilgisini çekti.

Özellikle Sabah Gastronomi Yazarı İdil Çimrin’in...

*

*

*

BABALAR GÜNÜ...

Dün Babalar günüydü.

Tüm Babaların, baba adaylarına kutlu olsun...

Babalar günü pek çok şey gibi Amerikan menşeli.

1972 yılından beri Amerika’da resmi tatil, Babalar Günü.

İlk olarak 19 Haziran 1910 tarihinde Washington’un Spokane şehrinde kutlanmış.

Sonora Smart Dodd isimli bir kızın düşüncesiyle doğmuş Babalar Günü.

Amerikan İç savaş Gazisinin kızı Sonora Smart Dodd.

Anneler günü gibi, Babaların da bir günü olmalı diye düşünmüş.

Babasının doğum günü olan 5 Haziran’ın Babalar Günü olması için çabalamış ama, yetişmemiş çalışmalar 5 Haziran’a.

Ancak Haziran ayının üçüncü Pazar gününe yetişmiş hazırlıklar.

Peki neden Babalar Günü olması gerektiğini düşünmüş Sonora...

Eşi genç yaşta ölmüş, 6 çocuğuna tek başına bakmış Sonora’nın babası.

Dün...

Dostum, ağabeyim Mustafa Ak, Babalar Günümü kutlayan bir mesajın ekinde bir hikayeyi gönderdi.

Çok hoşuma gitti.

Aktarıyorum...

Yaşlı bir baba...
Kuzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş...
Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş.

Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş...

Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş...

Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış...
Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş...

Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış.

Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış...
Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini-yüzünü iyice yıkamış, üstünü-başını silip temizlemiş, saçını-sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış...
Lokantada bulunanların hakaretamiz bakışları halen onların üzerinde...

Hiçbir bakışı umursamayan çocuğun ise yüzünde hep tebessüm varmış, babası çok sevdiği yemekten yiyip lezzet aldığı için...
Yemek parasını ödeyip çıkıyorlardı ki, arkalardan yaşlı bir amca seslenmiş:
Hey evlat, burada bir şey bıraktığını unutmadın mı?
Az düşündükten sonra çocuk cevap vermiş:
Hayır, masada bir şey bıraktığımı sanmıyorum!
Yaşlı amca:
Hayır evlat, yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun!
Şaşkınlık içinde:
Ne bırakmışım ki amca?!
Sen burada, her evlat için bir ders ve her baba için bir umut bırakıp da gidiyorsun!...
Tam bir sessizlik hakim olmuştu salona...

Herkes yaptığından, düşündüğünden utanç duyuyordu...
Unutmuşlardı bir an, her sıkıntıda babalarına sığındıklarını:
– Baba! Şunu istiyorum.
– Baba! Bana şunu al.
– Baba! Şu okulda, şu üniversitede okumak istiyorum, şu kadar harç gerekiyor.
– Baba! Okul masrafları için şu kadar para lazım.
– Baba! Falan şehre gezmeye gitmek istiyorum, para ver.
– Baba! Doğum günümde bana ne aldın?
– Baba!...
– Baba!...
Ama bir defa olsun dememişlerdi sanki:
– Yanımdasın ya baba, benim için her şeye değer ve yeter!...
– Babam! Senin yanında olmak benim için bir dünyadır...
Hep sahip olmak istediklerimizden söylenip durduk, yokluklarımızdan sitem edip şikayetçi olduk...

Ama belki de hiç sormadık ona:
– Baba! Senin benden bir isteğin var mı?
Çoğumuza sormuşlardır kesin çocukluğumuzda, ‘Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?’ diye. İlk başta ‘Her ikisini’ desek de az ısrar sonucu utanarak, sıkılarak kısık sesle, ‘Annemi’ diyorduk; buna rağmen baba içindeki acıyı bize hissettirmeden tebessüm ediyordu.

Kim bilir, belki de herkesin yanında utanıyordu...
Ama bir gün gelir de kayıp giderse elinden, aile fertlerinin güzel yaşaması için ne tür zahmetlere katlandığını işte o zaman anlarsın...

Babalar günümüz kutlu olsun sağlık ve afiyetle inşAllah