Vatan, bir isimlendirme olmayıp, kimliğin ikamet ettiği mübarek mekânı tanımlayan bir kavramdır. Kavramı (joker kavramlarda) şöyle tanımlamıştık: Fırtınalar, isimlendirmeler (marul-maydanoz) üzerinden değil, aidiyet kavramları üzerinden kopar. Ancak söz konusu olan kavram vatan ise kopacak olan fırtınadan da öte bir şeydir. Nuh tufanı biter, vatanı kurtarma tufanı bitmez; nitekim bitmiyor. Tüm zamanlar boyu vatan, her millette
öne çıkan bir kavramdır. Ancak söz konusu olan biz Türkler ise; bizde vatan, olmak ya da olmamanın adıdır. Övünmek değil, hiçbir millette olmayan vatan telakkisi sadece Türklerde vardır. Mesela; her milletin milli marşı vardır.
Ama gerçek anlamda, köklü, tutarlı, bütünlük arz eden, güçlü bir şiir vasfı olan yeryüzünün tek marşı, İstiklal marşıdır. İncelenebilir; diğerlerinin tamamı sıradan sözler demetidir.  İyi, anladık da; bu güzel ayrıcalığın sebebi acaba nedir? Biz Türklerde Cuma namazı kılabilmenin birinci şartı, bize ait bir vatan toprağının olmasıdır. Yoksa Cuma namazı kılınamaz. İstiklal harbinde bunun örnekleri vardır. Bizde vatan sevgisini öne çıkaran ve âleme karşı özel kılan duygu, din duygusudur. Bizim (Allah korusun) gidecek bir yerimiz yok. Biz Türkler mülteci olarak hiçbir yere gidemeyiz. Gitmek ne kelime; bunu düşünmek bile bize azap verir. Çocuk babasına sevinçle mektup yazıyor:
Baba ben memur oldum. Görevimi dürüstçe yapıyorum; çünkü vatan millet sevgisi ile çalışıyorum… Babası cevap veriyor: Yavrum, memur olmanın (hangi kademede olursan ol), vatan sevgisi ile bir alakası yoktur. Vatan
sevgisi başka şey, memur olup, aldığın parayı hak etmen, helal ettirmen daha başka şeydir. Senin dürüst ve eksiksiz çalışman; tamamen aldığın parayı helal ettirmenle ilgili bir şeydir. Memur olman tamamen kendi şahsi meselendir. Nasıl memur olduğuna, “benim memurum işini bilir” sözünün tarihe kazındığına girmeyelim… Bu sözün sahibi merhuma; “benim amirim işini bilir” şeklinde cevap verildi…  Anadolu’da derler ki; “söyleyeceğini biliyorsun da, işiteceğini bilmiyor musun?” Yavrum; sen memur olurken, başkalarının eli armut toplamıyordu. Başkaları (kazananlar listesinin gayrisi),
memur olamadığı için sen memur oldun. Sen olmasan bir başkası olacaktı; o zaman sen vatan sevgisi beyanını ne üzerinden ifade edecektin? Eğer gerçekten dürüst iş yapıyorsan, içinde tüyü bitmedik yetimin hakkı olan devlet
malını (maaşını) helal ettirmiş ve kul hakkından kurtulmuş olursun. Vatanı hangi sebepten dolayı seviyorsan, bu sevgiyi icra edecek yolu arar da  bulursun. “Vatan sevgisi, imandandır.” Bu mütevatır (herkesin malumu) hadisi şerifi iyi düşünmen lazım. Madem vatan sevgisi imandan; İmanın Pazar payı olmaz. Senin memurluğunun bir Pazar payı, bir ‘eder’i var. Vatan sevgisi
ile dünya sevgisini karıştırıyor olmalıyız ki, Anadolu’nun o güzel basireti, vatana ilişkin davranışları karıştırmak söz konusu olunca, kendimizi
eleştiri anlamında, “vatan, millet, Sakarya” diyerek frene basar… Vatan sevgisi küçük (yani sıcak) savaş tanımına; nefsimizde (beğeni ve arzular konusunda) yapacağımız gayretler/savaşlar, büyük savaş tanımına girer.
Geçim belası başka, vatan sevgisi daha başka şeydir. Vatan sevgisinin bittiği yerde, geçim belası başlar.