Cumhuriyet'in kazanıldığı topraklardayız... Çiğiltepe'yiz... Zafertepe'deyiz.
Yusuf Ziya Ortaç'ın; "26 Ağustos gece sabaha karşı/Topların çelik ağzı, çaldı bir hücum marşı" dediği Kocatepe'deyiz.
Mustafa Kemal Paşa'nın, savaşı yönettiği siperdeyiz... Nazım Hikmet'in, "Sözünü ettiği" yerdeyiz:
"Sarışın bir kurda benziyordu,
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı,

İnce uzun bacakları üzerinde yaylanarak,
Ve karanlıkta bir yıldız gibi kayarak,
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı."
Üç gün sonra 26 Ağustos... Gelecek Pazartesi, 30 Ağustos.
"Zafer destanının" yazıldığı coğrafyadayız.
Dumlupınar'dayız... Tınaztepe'deyiz... Belentepe'deyiz.
Şehitliklerdeyiz.
Mehmet Akif'in, "Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın" dediği yiğitlerin uyuduğu bölgedeyiz.
Büyük Atatürk'ü... Silah arkadaşlarını... Mehmetçiği... Şehitleri... Gazileri... Minnetle, duayla, şükranla analım ve... "Savaş alanlarını... Şehitlikleri" dolaşalım... "Gözlemlerimizi" paylaşalım... Hafta boyunca.

***


"Allah, muvaffak etti"
Türkiye Büyük Millet Meclisi... Gizli oturum... 6 Mart 1922... Ankara Milletvekili, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa kürsüde:
 Efendiler... Düşman, Sakarya'daki insan ve malzeme kaybını, yeniden tamamlamıştır.
 Özellikle İngilizler'den çok fazla yardım görmeye devam etmektedir.
 Arkadaşlar, bu akşam cepheye hareket edeceğim. ("Allah selamet versin" sesleri.)
 Yüce heyetinize veda etmek için geldim. ("Allah muvaffak etsin" sesleri.)

***
Yıldırım Kemal
Adı Kemal... Teğmen... "Ateşli... Fırtına gibi." Onun için, "Fırtına" lakabı takılmış.
Cephede yaralanmış... Hastanede yatıyor.

Büyük Taarruz 'un başlayacağını öğrenince...
Hastaneden kaçıyor.
Komutanına gidiyor... "Cephede, ön safta" görev istiyor.

"İkinci Tümen... İkinci Süvari Alayı... Üçüncü Bölükte", düşmana saldırıyor...
26-27 Ağustos 1922.
Ve... İzmir nüfus müdürlüğünden emekli Hasan Askeri Bey'in oğlu... Yıldırım Kemal... Şehit oluyor... Afyon-Uşak yolu üzerindeki Küçükköy'de.
Köyün adı şimdi, "Yıldırım Kemal." Yiğit... Şehit... Yıldırım Kemal, "Adını taşıyan köyde", ebedi uykuda.

***
Bayrağın düşmediği yer
Dumlupınar... Afyon ile Uşak'ın tam ortasında... Kurtuluş Savaşı'nın yaşandığı vatan köşesi.
"İlçenin nüfusunu" soruyoruz.
Ak sakallı... Bastonlu... Dumlupınarlı ihtiyar diyor ki:
-Yavuz Bey... Nüfusumuz 140 bin.
Şaşırıyoruz... Küçücük ilçe... Nüfus nasıl 140 bin olabilir?
"Dede", konuşmasına devam ediyor:
- Nüfusun 3 bini burada... Dumlupınar ilçesinde... Geriye kalan 137 bini ise... Şehit... Toprağın altında.
İhtiyar, eliyle "İleriyi" işaret ediyor.
İleriye bakıyoruz... Ve okuyoruz:
"Dumlupınar Şehitliği... Dumlupınar'dasın... Bayrağın düşmediği yerdesin."

***
Gizli oturum tutanakları
Meclis... Gizli Oturum... 25 Eylül 1920... Mustafa Kemal Paşa kürsüde:
"Bizi yok etmeye çalışan İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ile İstanbul'da onlarla birlikte çalışan insanlar vardır."
Atam!
"Onlar... Türkiye'yi yok etmeye çalışanlar" dün de vardı... Bugün de var.
Atam!.. Rahat uyu.
Büyük Türkiye... Emanet ettiğin ellerde... Sonsuza dek yaşayacak.

***
Onlar... Daha çocuktu
Şehitlikleri geziyoruz... Bu coğrafyada nereye baksanız bir şehitlik var.
Dumlupınar Şehitliği'nde... İki "Mezar taşı" dikkatimizi çekiyor:
Biri:
Konya-Hadim... Hüsmenoğlu Alişan...
Doğum 1908... 14 yaşında.
Diğeri:
Konya-Bozkır... Alioğlu Süleyman...
Doğum 1911... 11 yaşında.
Dudaklarımızdan "Bunlar daha çocuk" sözleri dökülüyor.
Mihmandarımız Recep Cenik"Onlar" diyor:
- Mehmetçiğe içecek su taşırken, kurşuna dizilip, şehit düşenler.
Bu çocuklar... Bu şehitler... Mehmet Emin Yurdakul'un, "Ya gazi ol ya şehit" dediği yiğitler:
"Hadi yavrum ben seni bugün için doğurdum,
Hamurunu yiğitlik duygusuyla yoğurdum."

***
"Ah zavallılar!.."
Düşman... Arkasına bakmadan kaçıyor... Kaçtığı yerleri yakıp yıkarak.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa... Düşmanın arkasından haykırıyor... Neler mi söylüyor? Mihmandarımız Recep Cenik anlatıyor:
"Ah zavallılar!
Sizi buralara kimler gönderdi?
Size Anadolu'nun alınacağını kimler söyledi?
Varın dökülen kanlarınızın hesabını sizi buraya gönderenlerden sorun."
Sonra... Mustafa Kemal Paşa... Şehitlerimize dönüyor:
- Sizler... Bizler... Vatanımızı, dinimizi, bayrağımızı koruduk... Rahat uyuyun kahraman şehitler.

***
Giresunlular Şehitliği
Afyon-Ankara yolu üzerinde... İscehisar ilçesinin, Doğanlar köyünde... "Dede Sivrisi" tepesinde.
 26 Ağustos 1922... Sabaha karşı... "Büyük Taarruz" başlar.
 Tepelerin yamaçlarına Yunanlılar, tel örgü çekmişlerdir... "Kesilmesi gerekmektedir."
 Giresunlu... 38 yiğit... "Giresun Gönüllü Alayı." Sağdan-soldan temin ettikleri paslı makaslarla tel örgüleri keserler.

 Yunanlılar... Tel örgülerdeki "Çıngırakların" sesine uyanırlar.
 Tel örgü parçalanmıştır ama... "Giresun'un 14 yiğidi şehit düşmüştür."
 Arkadaşlarına su getirmek için köye giden Ahmet Halis, geri döndüğünde bir de ne görsün? "Yerde 14 Giresunlu arkadaşı şehit."
 Savaştan sonra... Oraya bir "Şehitlik" yapılır... "Giresunlular Şehitliği."
 Savaştan sağ çıkan Ahmet Halis, 1977'de, Giresun'da ölür... Vasiyeti... "Beni, Afyon'daki Giresunlular Şehitliği'ne gömün... Arkadaşlarımın koynuna." Şehitlikte... 15 mezar var... 14'ü, "Büyük Taarruz şehidi." 15'inci mezar ise... Ahmet Halis'in mezarı.