Eskiden ekşi mayalı katıksız geleneksel ekmeklerimiz vardı. Sonra  içine ne koyduklarını bile bilmediğimiz tuhaf tuhaf ekmekler çıkmaya başladı. Türk milletinin temel gıdası ekmeğin yapısı bozulunca  insan da bozuldu tabii ki…

Öyle ki, "Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor, Bir Hilal uğruna Ya rab ne güneşler batıyor’’ sözlerini yazan rahmetli Mehmet AKİF’ ten sonra  siyasetçilerin yanlış eğitim ve öğretim programları yüzünden  milli ve manevi değerlerinden yoksun gevşek, Laubali, umursamaz bir nesil yetişmeye başladı.

Ankara'da Mustafa Kemal ve ekibi, Milli Mücadele yıllarında kahveye koyacak şeker bulamıyorken; Kefen parasını getirip, Milli Mücadeleye bağışlayan, Cumhuriyetin ilk Diyanet işleri başkanı  Merhum Rıfat Börekçi'den  sonra, sürekli alan, talep eden, bütçe arttıran, camilerde para toplayan, trilyonluk zırhlı araca binen,  ve almaya bu kadar meyilli, bu günkü Diyanet işleri başkanını, bozulmuş ekmek dışında nasıl açıklayabiliriz ki?

Ya, Merhum Süleyman Askeri, Halil Kut, Deli Halit, Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak paşadan sonra, Eski paşa, yeni savunma bakanı Hulusi AKAR'a ne demeli. Emrindeki bir astsubay, Rahmetli Ömer Halis Demir,30 mermiyle şehit olma pahasına aldığı emri yerine getirirken; Hulusi Akar’ın emrindeki askere teslimiyetini, bozulmuş ekmek dışında nasıl izah ederiz…

27 Ağustos 1922’ de Atatürk’e söz verdiği saatte Çiğiltepe’yi alamadığı için şakağına dayadığı tabancasıyla canına kıyan Albay Reşat ÇİĞİLTEPE’ deki yiğitlik ve asaletin örnek alınacak kahramanlık olduğunu anlatabildik mi genç  nesillere..

Aslında bozulma Marshall yardımı adı altında ABD’nin bize Süt tozu vermesiyle başladı. Süt tozunu alan irade, sonra da emir aldı. Karşılığında Kore'de Mehmet'i verdi. Süt yerine süt tozu, ekmeğe katkı ve hormon, derken gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenmiş oldu. İlk düğme yanlış olunca, hepsi yanlış oldu.

Birinci Mecliste, "Biz buraya savaşmaya geldik" diyen Diyap ağa ve Mehmet Akif gibiler vardı. Süt tozu alan mecliste ise, "Siz isterseniz hilafeti getirirsiniz’’ diyenler, Cumhuriyeti reklam arası görenler,  "Benim memurum işini bilir", "Babalar gibi satarım", "Azerbaycan şiî, biz sünnîyiz" diyen, hormonlu - katkılı ekmek ürünü siyasetimiz ve siyasetçilerimiz oldu.

Rahmetli, Kaşif Kozinoğlu, Silivri'ye düşünceye kadar, Köyünden mısır ekmeği getirirmiş. Keza Ömer Halis Demir, Fethi Sekin de, analarını yaptığı köy ekmeğini yiyen hormonsuz katıksız vatansever insanlardı. Şimdi İsimlerini burada sayamayacağımız sığdıramayacağımız kadar çok olan güzel, katkısız-hormonsuz insanların da affına sığınırım.

 Ve, cümle helal süt emmiş fırıncı esnafını tenzih edip  özür diliyorum.