Türkiye’de var olan Kutup/Denge/Tahterevalli/İttifak Siyasetin bütün aktörleri küresel sermaye ile işbirliği içindedir.Milletin gözü önünde, kendilerine rol dağıtılan Atatürkçü,Siyasal (CİA’sal) İslamcı,sağcı,Solcu vb kategorize edilerek, Ana Akım Medya şişirmesi ile millete kurtarıcı olarak dayatılmaktadır.

Milli mefkureden yoksun bu siyasetçilerle her kim ki Türkiye’nin meselelerine kalıcı,milli,Cumhuriyetçi,Türkçü ve Atatürkçü bir çözüm bekliyorsa yanılgı içindedir.Bu yanılgı maalesef milletin yüzde doksanının aldatılması İle süregelmektedir.

Tek adam İle idare edilmenin faydası ve zararı da “tek adamın” yetkinliği ile doğru orantılıdır.Bizim demokrasimiz yine “dayatılan bir demokrasidir”. “Dayatma” fiili siyasal literatürde; sizin genel kamu menfaatinin hiçe sayılarak, bir şeyi yapma yaptırma gücüne sahip olanın (medya ve finansı kontrol eden küresel sermayenin) menfaati için davranmaya zorlandığı da açıkça ortadadır.

İttifak Siyasetinde, Cumhur İttifakı iktidarını sürdürse de Millet İttifakı yeni bir iktidar kuracak güce gelse de kazanan daima “Küresel Sermaye” yani Gayrı Milli siyaset olacaktır. İşte bu bedbaht tablonun Türkiye’yi getirdiği durum maalesef budur.

O nedenle siyaset kurumu, Türkiye de sözde iktidarı ve sözde muhalefeti ile, yer altı ve yer üstü zenginliklerimizin talanına dur demek için maden yasasını değiştiremez.

O nedenle, en milliyetçi parti dahi egemenliğin devir anlamı a gelen ikiz yasaları ,Fulbrihght Anlaşmalarını, kalkınma ajansı yasasını  onaylar.

O nedenle, para birimini Petro/dolar hayali-gerçek dışı değer kaydına bağlayarak ülkenin soyulmasına,O nedenle de Küresel Plandemi de biçilen role göre kendi milletinin kobay olmasına ses çıkaramaz. Liste uzar da uzar...

Sayın Erdoğan bireysel algıladığı bu duruma, süratle Rusya, Çin, İran ile işbirliği sinyali vererek  yanıt vermiştir. ABD’ nin tehditlerine ve AVRUPA’ nın kalleş politikalarına karşı yeni alternatifler aranmakta hatta Avrasya modeli gündeme getirilmektedir. Ancak küresel sermaye, işini şansa bırakmayarak, kontrol ve fren mekanizmalarını kontrol edebildiği BM ve BM’ye bağlı Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü vb kurumlar İle de küresel Egemenliğini Devletler üzerinde  yürütmektedir.

Yani ABD’yi idare eden güç ile Çin’i,İsraili, Rusya’yı,İranı ve Türkiye’yi diğer bir çok ülkelerde olduğu gibi idare eden güç aynıdır.Biz bu güce genel kabul olduğu üzere “KÜRESEL SERMAYE” diyoruz. Türkiye sağa ve sola yada yukarı yada aşağı yüzünü çevirdiğinde “küresel sermayenin” kontrol ettiği ülkeler ile işbirliği arayışında olur.

Atalarımızın dediği gibi; Ayıdan post moskoftan dost olmaz .TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKTUR. Sözün kısası. Türkiye’nin yapması gereken, derhal Türkçü bir lideri Başkan seçmek ve milli siyasete-Türkçü siyasete, özüne, Atatürk’ün miras bıraktığı fikri aydınlık İle dönmesidir.