Bir cümle kurmak istiyorum…

Sadece tek bir cümle.

Ne kadar edebi, ne kadar manalı yazmaya çalışsam da bu yazının ve bugünün anlamını ifade edebilecek hiçbir cümleyle tanışmadım henüz.

Muhtemelen hayatım boyunca da tanışamayacağım.

O’nu anlamayanlara O’nu yok sayanlara inat, O’nu anlatmaya devam etmek pasif direnişimizin belki de vazgeçilmez unsurlarındandır.

“Fikirlerinin ince gülü” olan Cumhuriyetimizi kurarken “Kimseye şikayet etmedi”

“Havada Bulut Yok”tu o zamanlar ilk hedefiniz Akdeniz diyerek vatan için ölmeyi emreden bir liderin bugün aramızdan ayrılışının bilmem kaçıncı yılı…

Bilmem kaçıncı yılı derken boş vermişlikten değil aman haa; sadece saymak istemeyişimizden O’nsuz yılları…

“İzmir’in Kavakları” kadar uzun olsaydı keşke ömrün. Belki ömrün değil ama Cumhuriyetin İzmir’in kavaklarından daha uzun olacak ey kıymetli…

“Kırmızı gülün alı var”dı belki ama senin bir benzerin daha yoktu…

Beyaz leblebi eşliğinde “Karam”sarlıktan uzak olmaya çalışsakta yüreğimiz sızlıyor her 10 Kasım’da…

Bir med cezir çıksa keşke…

Çıksa da bir med cezir arası kadar seni bize getirse… Getirse de görsen memleketin ne halde…

 Kim bilir belki de geçmişte olduğu gibi yine hesap sorarsın dış güçlere ruhunu satanlara ya da “Vardar Ovası”nda karşına dizip yapışırsın yakalarına…

Benim milletim sizi rant mücadelesine girişin diye mi seçti,

Benim milletim sizi terör örgütleriyle bir gezin diye mi seçti diye soruverirsin hepsine.

Yapışırsın da belki de yine Ege’den ittiriverirsin denize…

Tıpkı geçmişte olduğu gibi!

Denize döker misin bilmem, bilemem. Lakin bildiğim tek şey kısacık bir med cezir arası gelsen yeniden Samsun’a çıkmak ihtiyacı hissedeceğin…

Bugün 10 Kasım.

Yağmur yağmadan bir milletin sırılsıklam ıslandığı gündür bugün…