Ankaralılar... 1919'da... Atatürk'ü, Dikmen Keklik Pınarı'nda, "Ölürüz de. dönmeyiz senin yolundan Mustafa Kemal Paşa" diyerek karşıladılar.
Ata'nın Ankara'ya gelişinin yıldönümünde... "Aynı ruh" devam ediyor.
Geçen yıl... Korona... Sokağa çıkma yasağı... Ankara'da, "Tören... Temsili karşılama" yapılamadı.
Bugün... Seymenler doya doya... Coşkuyla... "Aynı sözleri" haykıracaklar:
"Ölürüz de, dönmeyiz senin yolundan Mustafa Kemal Paşa."

***


Çare "Millet"
Ankara'ya geldiği gün... Mustafa Kemal Paşa... Kendisini karşılayanlara, "Vilayet binasında" seslendi.
Dönemin, "Balkon konuşması" diyebiliriz:
- Ne şu, ne bu kuvvet bizi kurtarabilir... Bizi fedakâr ve cesur milletimiz kurtaracaktır.
Aradan bir asırdan fazla zaman geçti... Bugün de, "Yabancı reçetelerden" geçilmiyor.
Ama... Yaşanan sorunlar yine, "Fedakâr ve cesur milletimiz" tarafından aşılacak.

***


Sakarya'da çöpe atılan planlar
Mustafa Kemal Paşa... Bir hafta Ankara'da... Meclis'te.
Sonraki hafta... Cephede.
Tarih... Ağustos 1921.
Yunanistan Başbakanı, "Hedefimiz Ankara'dır" diyor.
Yunan Savunma Bakanı... Theotakis... Tarih veriyor:
- 5 Eylül 1921'de Ankara'da kutlama yapacağız.
Asker sayısı... Tüfek... Makineli... Top... Yunan'ın gücü, "Bizden kat be kat fazla."
İngiltere... Hesap yapıyor... 3 maddelik:
1. Türk direnişi sona erer.
2. Anadolu... Padişah tarafına geçer.
3. Mustafa Kemal... Ve arkadaşları... Dağa çekilirler... Gerilla savaşına girişirler... Zamanla yok olurlar... Söner, biterler.
Sonuç... 26 Ağustos... Sakarya Meydan Muharebesi... Şanlı ordumuz, İngiliz'in planını, Yunan'ın hesabını...
Kirli bir mendil gibi... Çöp sepetine attı.
Aradan... Bir asır geçti... "Batı" hâlâ çeşit çeşit planlar yapıyor, senaryolar yazıyor.
Ama... Büyük Türkiye... Dün olduğu gibi bugün de... Hepsini, "Çöp sepetine" atacak güçte.

***


Değişen bir şey yok
Atatürk kararlı... İddialı... "Ankara, başkent olacaktır... Ve başkent olarak kalacaktır." Ancak... İngiliz Elçisi Ronald C. Lindsay,
"Aynı görüşte değil." "Rapor" yazıyor... 26 Mart 1924: - Şunu cesaretle söyleyebilirim ki, günün birinde İstanbul'un yine Türkiye'nin başkenti olacağı hemen hemen kesindir.
Batı'nın raporları... Dün-bugün... Hep aynı... Hep Türkiye'nin iddialarına, hedeflerine karşı... Bizim için de durum aynı... Batı ne derse desin, "Türkiye kendi yolunda... Atatürk'ün yolunda" yürümeye devam ediyor... Büyüyor... Güçleniyor.

***


Kurtuluş için tam destek
Mustafa Kemal Paşa, Ankara'da... Kurtuluş Savaşı dönemi... Savaş demek, Napolyon'un söylemiyle, "Para, para, para."
O dönemde... Ne bütçe var, ne Maliye, ne Hazine.
Ankaralılar... "Biz, ne güne duruyoruz?" diyorlar.
Ankara halkının yardımı... Temmuz 1920'ye kadar... 549 bin lira 820 kuruş.
Ankara'daki memur ve subayların yardımları... 32 bin lira 165 kuruş.
Ankara'ya bağlı kaza ve nahiyelerde yaşayanların yardımları... Aralık 1919-Temmuz 1920 arası... 330 bin lira 335 kuruş.
İlginçtir... Yardımlar, "Kuruşu kuruşuna kayda geçirilmiş." Gelen yardımın, "Tutanağı" var, harcanan her kuruşun da, "Makbuzu."

***


Tıpış tıpış geldiler
Kurtuluş Savaşı... Cumhuriyet'in ilanı... Atatürk Cumhurbaşkanı... Ankara başkent... Fakat hâlâ, "Ankara'ya mesafeli duran" çok.
"Yabancılardan" söz ediyoruz.
Yıl 1925... Ankara'daki, "Büyükelçilik" sayısı... Sadece 4:
Sovyetler Birliği... Afganistan... Polonya... Ve Yunanistan.
"Ötekiler..." Hâlâ İstanbul'dalar.
Bekliyorlar... "Gazi" karar değiştirir... İstanbul yeniden başkent ilan edilir.
Bekliyorlar... "Gazi" ölür...
Başkent, Ankara'dan İstanbul'a taşınır.
İstanbul'daki büyükelçilik sayısı 18... Ankara'ya gelmemekte direniyorlar.
"Direnişin" başını İngiltere çekiyor... Büyükelçi Sör Ronald Charles Lindsay.
Diğerleri... Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çekoslovakya, Danimarka, Fransa, Almanya, Macaristan, İtalya, Japonya, Yugoslavya, Hollanda, İran, Romanya, İspanya, İsveç, Vatikan... Ve ABD.
Atatürk... Şükürler olsun, ölmeyince... "Ankara kararı"ndan vazgeçmeyince... İstanbul'daki büyükelçiler, "Direnişi" bırakıyor ve Ankara'ya gelmeye başlıyorlar... Hani ne derler? Tıpış tıpış.

***


Aynı heyecan
Atatürk'ün Ankara'ya gelişi, ilk kez, "27 Aralık 1932'de" kutlandı... Ata'nın gelişinden, "13 yıl sonra."
Ankara'nın ilçelerinden, "Gruplar" geldi... Seymenler... Folklor ekipleri.
Konvoy yürüyüşü yapıldı.
Gazi, aynı gün, yürüyüşe katılanların, "Temsilcilerini" kabul etti... Çankaya'da... Çay ikramı... Sohbet... 1.5 saat.
Atatürk... Dedi ki:
 Arkadaşlar... Bugünkü tezahüratı seyrettim... Çok mütehassıs oldum.
 Bu canlı tezahürat, bana 13 yıl önce Ankara'ya ilk geldiğim gün duyduğum heyecanı yeniden yaşattı.
 Ankaralı hemşerilerime sonsuz saygılarımı ve sönmez sevgilerimi bildirmenizi rica ederim.