ZÜRAFA İLE GEZEN KAPLUMBAĞA
 
Ah kaplumbağa!
Vah kaplumbağa!
Binerek zürafanın sırtına
Boynun büyüyecek mi sandın?
...
 
“Zürafanın boyunu uzatması için
kaplumbağanın üzerine çıkmasına
gerek yoktur.” diye teatral bir tarzda
yüksek sesle söylenerek geçtiğimiz yıl bugünlerde gazetedeki odasına girmiştim.
 
Yine yan tarafındaki laptopuna
doğru dönmüş yazı hazırlıyordu.
Sesimden geldiğimi anladı.
Az önce telefonla görüşmüştük çünkü
Mehmet Bey’le.
Çay hazır diyerek gazeteye davet etmişti.
 
Benim geldiğimi anlayınca
hemen yazıyı bırakarak
her zaman yaptığı gibi
içten tebessümüyle “Hoşgeldin!” dedi
ve hemen çay söyledi.
 
Şimdi kesinlikle ne demek istediğimi
merak ederek söylediğim cümleyi
tekrarlamamı ister diye düşünüyordum. Yanılmamışım.
Sözümü tekrarlamamı rica etti.
Bir kez daha söyleyince
hemen o küçük not kağıtlarından
birini aldı ve özenle yazdı.
 
Ben bu sözü değerlendiririm dedi ayrıca.
İki gün sonra da günün sözü olarak
yayınladı köşesinde tabii.
 
Az sonra çaylar geldi, biraz lafladık.
Laflarken konu girerken söylediğim
söze de geldi tabii ve konuşurken 
biraz daha genişlettik haliyle.
 
Bir de kaplumbağa yönünden
bakalım dedim ve ekledim:
“Kaplumbağa boyunu uzatmak istese de zürafanın üzerine çıkabilme ihtimali yoktur!”
 
Aslında önce ben yazmak istemiştim
ama tembelliğimize verin artık.
İlk atan okçudur denilir.
Mehmet Bey erken davrandı.
 
Sonra bir ara seninle de
yorumlarız beraber Bünyamin!
Merak etme! Seninle bir ilgisi yok.
 
Lakin sağımıza solumuza baktığımızda cehaletinin boyunu(!) “muteber” bazılarına öykünerek “yüksek” göstermeye çalışanları sen de görüyorsundur artık.
 
Halbuki zürafayı da kaplumbağayı da tanıyanlar durumu farketse de çoğu zaman kaplumbağanın kaplumbağalığına vererek görmezden gelirler çoğu zaman. Bu kaplumbağanın tanınmadığı anlamına da gelmez tabii ki.
 
Kaplumbağalar nereden bilsinler ki kırkı birbirinin üstüne çıksa yine de zürafanın boyunun yarısına yetişemeyeceklerini.
 
Hem o kadar yükselseler ne olacak ki? En küçük bir harekette yıkılmaya mahkum değiller mi? Yukarıda esen rüzgarların şiddetine kaplumbağaların dayanabilmeleri ne kadar zor değil mi?
 
Biraz yükseklere ulaşınca kendini Kafdağı’nda görenleredir sözümüz ve teşbihimiz Bünyamin.
Bilesin ki bugüne dek zürafalar çok kaplumbağalar gördü arzın üstünde. Çimenlerin arasında kaybolup gittiler.
Her şey aslına rücu edecektir nihayetinde çünkü.
 
Sen de 
aldırmadan kaplumbağalara,
aslını,
asaletini, 
ahlâkını, 
adaletini 
ve merhametini koru ki 
aslına râci olduğunda,
kendinle karşılaştığında yani,
kendine” şaşırmayasın!
...