Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildi... 10 Ağustos 2014.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, Cumhurbaşkanlığı yemini etti... 28 Ağustos 2014.
Yemin günü... Meclis'e gittim.
Ama... Önce Süleyman Demirel'e uğradım.
Neler konuştuğumuzu da yazdım. SABAH-29 Ağustos 2014 Cuma.
- Şu anda milletvekili olsaydınız, ne yapardınız?
Demirel'in yanıtı... Kelimesi kelimesine:
kelimesine:

  •  Cumhurbaşkanı'nın yemin törenine katılırdım.
  •  Olay, bir noktadan sonra parti işi değildir... Devlet işidir.
  •  Bir Cumhurbaşkanı var... İster oy ver, ister verme... Artık o senin Cumhurbaşkanın.
  •  Madem Cumhurbaşkanı seçildi, öyleyse ona başka sıfatla bakmaya devam etme.
  •  O şimdi herkesin Cumhurbaşkanı.
  •  Eğer, "O benim Cumhurbaşkanım değil" dersen... Bu seni başka bir Cumhurbaşkanı aramaya iter... Ki... Bunun adı da sivil itaatsizliktir.
  •  Milletvekilliği yapsaydım, Meclis'te Cumhurbaşkanı'nın yemin töreninde bulunurdum.
  •  Medeni bir icap bu.

***


Murat Karayalçın
Turgut Özal, Cumhurbaşkanı seçildi... 31 Ekim 1989.
Seçim öncesi ana muhalefet partisi... Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP)... Lideri Erdal İnönü tavır almıştı.
- Meşruiyetini kabul etmeyiz.

  •  SHP... Özal'ın Cumhurbaşkanlığını tanımadı.
  •  Cumhurbaşkanı bir yere gidince... Belediye başkanı SHP'li ise... Özal'ı karşılamadı.
  •  Hatta... Çanakkale'de... 18 Mart 1990... SHP'li belediye başkanı... Özal'ın karşılanması sırasında ayağa kalkmadı.
  •  Üstelik törende, Cumhurbaşkanı'nı eleştiren bir konuşma yaptı.
  •  Fakat... Bir başka SHP'li... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın... Esenboğa Havaalanı'nda, Turgut Özal'ı karşıladı:

"Hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım." İşte kırılma noktası... SHP frene bastı... "Tanımıyoruz" lafı, rafa kaldırıldı.
Ve... İnönü, Cumhurbaşkanı Özal'ın elini sıktı.

***


Ferruh Bozbeyli
Rahmet istedi... Saygın bir siyaset ve devlet adamıydı.
TBMM Başkanlığı... Demokratik Parti Genel Başkanlığı yaptı.
Küfür... Hakaret... Onun lügatinde yazmazdı.
Anılar tünelinde bir gezinti... Sohbet... Demişti ki:

  •  1961'de milletvekili seçildim... Adalet Partisi... Genel Başkanımız Ragıp Gümüşpala idi.
  •  Bir gün... Ulus Gazetesi'nde CHP Genel Sekreteri Kemal Satır'ın sözleri manşetti: "Gümüşpala deli dana gibi dolaşıyor."
  •  Başımdan kaynar sular döküldü.
  •  Öyle bir kültürden geliyorum ki, eğer konuşma içinde, "at" gibi, "kedi, köpek" gibi bir hayvandan söz ediliyorsa, "affedersiniz" derdik, "özür dilerdik."
  •  Üzüldüm... Kahroldum... Bu halimi gören bir siyasetçi bana, "Üzülme... Kemal Satır'ın sözlerine yarın uygun bir cevap verilir" dedi.
  •  Ertesi gün, "Uygun cevap" bir başka gazetenin manşetindeydi... Bizim partiden Şinasi Osma, Kemal Satır'a yanıt vermişti:
  • "İsmet İnönü de koca öküz gibi oturuyor."
  •  Yine kahroldum... Yıkıldım.
  •  Siyasette maalesef bunlar oluyor... Ama son zamanlarda, lisanda, genel bir erozyon var.
  •  Milletvekilinde de, sokaktaki insanda da.

Ferruh Bey ile yaptığımız bu sohbeti yazmıştık... SABAH-2 Eylül 2009 Çarşamba.
Yıl 2022... Üslup... Yerlerde sürünüyor.

***


Özlem Çerçioğlu
Başbakan Erdoğan, Aydın'a gitti.
Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu... Havaalanında karşıladı:
- Şehrimize hoş geldiniz Sayın Başbakanım!
"CHP Aydın örgütü" bozuldu.
"Genel merkez" rahatsız oldu.
Sonra... Zaman geçti... Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildi.
Ve... Aydın'a gitti.
Ve... Yine... Özlem Çerçioğlu...
Karşılayanlar arasındaydı:
- Hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım!
Yerel örgüt... Yine kızdı... Bozuldu.
Genel merkez... Yine rahatsız oldu.
Aydınlı ise... Özlem Çerçioğlu'na, "Aferin" dedi... Nasıl mı?

  •  Son milletvekili seçimi... CHP'nin Aydın'da aldığı oy... "Yüzde 33.95."
  •  Son yerel seçim... Özlem Çerçioğlu'nun oyu... "Yüzde 53.94."

***

Mansur Yavaş
Arkadaşlığımız çok eski... Aile dostu.
"Beypazarı fahri hemşehrilik" beratımızın (belediye meclisi kararıyla) altında imzası var.
Günümüzde... CHP için, "Erdoğan'ı eleştirmek" moda.

  •  Ancak... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, CHP'li Mansur Yavaş"Erdoğan'la polemiğe girmiyor."
  •  Cumhurbaşkanı bir yere gidiyorsa... Mansur Yavaş, Esenboğa'da... "Uğurluyor."
  •  Erdoğan... Ankara'ya geliyor... Mansur Bey, yine havaalanında:
  • "Hoş geldiniz Sayın Cumhurbaşkanım."
  •  Cumhurbaşkanı soruyor: "Mansur Bey... Nasılsınız?
  • Bana bir diyeceğiniz var mı?"
  •  Mansur Yavaş... "Var Sayın Cumhurbaşkanım" diyor... Ve taleplerini içeren dosyayı, Erdoğan'a veriyor.

Sahi... Bu diyalogdan kim kazanıyor?
Başkent Ankara kazanıyor.


***


Ve... Nurettin Topçu... Ahlak
"Ahlak davasına" adanmış bir ömür.
Paris-Sorbonne Üniversitesi'nde, "felsefe doktorası" veren ilk Türk öğrenci.
Avrupa'ya giden öğrenciler içinde, "ahlak felsefesi" çalışan ilk kişi.
Hayatı... Roman gibi.



1934... 
Galatasaray Lisesi... Okul müdürü, "altı isim" verir... "Nüfuzlu aile" çocukları...
"Torpil... Sınıf geçirme" talebi.
Topçu, "Hayır" der... Ve... "İzmir'e tayin." Sonrası...
"Romanın" devamı.
Uzatmayalım.
"Büyük Hoca'nın" eseri... Bir "başucu" kitabı.
"Ahlak."
Okumayan kalmasın... Siyasetçiler... Küfür ve hakareti siyaset zannedenler.
Ama... "Eğer bozuksa maya, ne ar kalır, ne hayâ" denilen tipler var ya...
Onlar... "Nurettin Topçu'dan... Ahlaktan" ne anlarlar?