Pazar günü dostlarla birlikteydik... AK Parti Elazığ Milletvekili Sermin Balık'ın eşi, eczacı Erdal Balık'ın telefonuna elektronik bir mesaj düştü... Erdal Balık, mesajı okudu... Bozuldu... Suratı asıldı.
"Hayırdır" dedik.
Erdal, telefonunu uzattı:
Erdal, telefonunu uzattı: Abi... Siz okuyun... Bu, nasıl olur? Kafam karıştı.
Okuduk... Cemil Çiçek'in Whatsapp mesajı... Resimli.
İçeriği... "AK Parti eleştirisi... Zehir zemberek."
Gülmeye başladık... Herkes şaşırdı.
Ve... Cemil Çiçek'i aradık:
- Eski film... Yalan rüzgârı... Yeniden gösterime girmiş... Erdal Balık'ın telefonuna düştü.
- Yine mi? Altı ayda bir, birileri tekrarlayıp duruyor... Ama yapacak bir şey de yok.

***


Aynı terane
Eskiden... Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın "uçağı" yoktu.
Başbakan, Türk Hava Yolları'nın tarifeli uçağına binerdi.
Turgut Özal, Başbakan olunca... İlk kez... "Özel uçak" alındı... Jet... "Ana" adı verildi...
Sonra Süleyman Demirel de kullandı... Mesut Yılmaz da... Tansu Çiller de.
1980'li yıllar... Türk Hava Kurumu'nun, pilot yetiştirme kursu vardı... Çok kişi kursa katılıp uçak kullanmayı öğrendi... Ama jet değil... "Pırpır" dediğimiz uçak... Pervaneli.
Kursa, Bakan Ekrem Pakdemirli de katıldı...
Ahmet Özal da... Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saracoğlu da... Mehmet Abi'nin (Yazareşi Kübra Hanım da... 100'den fazla isim.
Ve... "Yalan rüzgârı" esmeye başladı:
Başbakan Özal, hazineyi boşaltacak... Dövizleri uçağa dolduracak... Uçağı da oğlu kullanacak...
Beraber kaçacaklar.
Dün... Bugün... Değişen bir şey yok... Uydur uydur söyle... Dilin kemiği yok ki.

***


İşin aslı
Dostlarımız, merak etti... "Eski film... Yalan rüzgârı, nedir?" Anlattık.
 2018... Cemil Çiçek'in adı kullanılarak bir sosyal medya mesajı ortalıkta dolaştı... "Dolar... Ekonomi... Eleştiri."
 Cemil Bey, hemen savcılığa başvurdu: "Bu hesap bana ait değil... Sahte."
 Savcılık araştırdı... Sahte mesajın, "Polatlı'dan atıldığı" anlaşıldı... Hesabı açan, "yakalandı."
 Yargılandı... "Mahkûm oldu."
 Aradan dört yıl geçti...
 Bu yalan mesaj, ısıtılıp ısıtılıp sosyal medyada tekrarlanıyor. Cemil Çiçek'in dediği gibi... Yapacak bir şey yok... Yapanın yanına kâr kalıyor.

***


Mesut Yılmaz'ın oteli
Antalya'da bayram tatili... Yıllar önce... Maliye Bakanı Sümer Oral ile birlikteydik... Ailece.
Akşam, Galatasaray'ın maçı vardı... Ama oteldeki televizyonda maç yayını yapan kanal yoktu.
Maç saatinde, Sümer Bey ile birlikte, otelin az ilerisindeki bir mekâna gittik... Salaş bir yer... Köfte... Ekmek... Çay.
Mekânın sahibi hemen bizi bir masaya aldı... Kaldığımız oteli sordu... Söyledik.
Adam... Dedi ki:
Demek Başbakan Mesut Yılmaz'ın otelinde kalıyorsunuz?
Bastık kahkahayı... Zira otelin sahibini tanıyoruz...
Mesut Bey ile uzaktan yakından ilgisi yok.
Bunları söyleyince... Adam bozuldu... Mahcup oldu... Ve kendisini savundu:
- Ama öyle diyorlar...

***


Cemil Çiçek'in lokantası
Ankara... Ulus... Çiçek Lokantası... Tarihi bir mekân... Yarım yüzyılı geride bıraktı.
Eskişehir Yolu'nda da şube açtı.
İki yıl önce gitmiştik... Yıldırım AkbulutMehmet YazarOltan Sungurlu, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu, Necati Çetinkaya...
Lokantada... Bir okuyucumuz... Yanımıza yaklaştı:
Sizi daha önce de bu lokantada gördüm... Cemil Çiçek Bey'in lokantasında... Cemil Bey dostunuz... Galiba bu yüzden sık sık onun lokantasına geliyorsunuz?
Başladık gülmeye.
Cemil Bey'in soyadı "Çiçek" ya...
Lokantanın adı da "Çiçek" ya...
Öyleyse... Lokantanın sahibi de Cemil Çiçek'tir... Yakıştırmanın, uydurmanın ne sakıncası var?

***

 


Alçaklık ötesi
Terbiyesizlikte, rezillikte sınır tanımayan o kadar çok ki... Hangi birini anlatalım?
Başbakan Prof. Tansu Çiller, Amerika'ya gitmişti...
Resmi ziyaret... Devlet görevi.
"Yalan makinesi" Tansu Hanım için de hemen devreye girdi.
Evet... Ve ne kadar acıdır ki... Çiller hakkındaki çirkin iftiralar siyasette malzeme olarak bile kullanıldı.
Prof. Çiller'in Basın Başdanışmanı Mehmet Bican dostumuz, kitabında (28 Şubat'ta Devrilmek) bu edepsizliği ayrıntıları ile yazdı.

***


Bu da 'devlet yalanı'
Yazdık... Televizyonlarda söyledik... Bir kez daha tekrarlayalım.
Darbeden (27 Mayıs 1960) sonra... Milli Birlik Komitesi, bildiri yayınladı... 3 Haziran 1960.
Demokrat Parti yönetiminin, "Gençleri öldürdüğü... Cesetlerin bir kısmının derin kuyulara atıldığı... Bir kısmının da kıyma makinelerinde kıyılıp hayvan yemi yapıldığı" iddia edildi.
Aslı astarı yok... Yalanın kuyruklusu... Dedik ya, yalandan kim ölmüş?

***


Günün sözü
İsmet İnönü söylemişti:
"Yalan söyleyenden siyasetçi olur... Ama yalan söyleyen siyasetçiden devlet adamı olmaz."
Günümüzde... Pek çok kavram gibi... Devlet adamlığı da öylesine ayağa düşürüldü ki... Yalan makinelerine bile, "Büyük devlet adamı" denilir oldu.