GÜLMEYİ  UNUTMAYIN

Dünyanın önde gelen yarışmaları arasında yer alan Aydın Doğan Vakfı Karikatür Yarışmasında dereceye giren ve giremeyen seçkin karikatürlerin sergilerini  her yıl gezme imkanım olmuştu. O yıllardaki Vakıf Başkanı Orhan Birgit sayesinde bu yarışma karikatürleri uzun yıllar Anadolu Üniversitesinde de sergilenmişti. Akademik idari görevlerim dolayısıylabu karikatür sergilerinin AKÜ’de ve KKTC’de UKÜ’de de açılmasını sağlamıştım. Sergiyi gezerken beni rahatsız eden husus Türk karikatüristlerin o yıldereceye girememesiydi. Türkiye’de dünya çapındaçok sayıda büyük karikatüristler yetişmişti. Doğan Hızlan sergiyle ilgili yazısında “Karikatür, iki küçük çizgiyle dünyaları anlatabilen belki de en minimal sanattır…  En kolay ve en doğrudan şekilde tarihi, dünyayı izlemek karikatürle mümkün oluyor. Çeviriye gerek duyulmadan bir çizgi ile küresel dil sağlanıyor… Bir ülkeyi, o ülkenin insanlarını başka ülkenin insanlarına  tanıtmak için en doğru yol sanattır…”diyor.

Türkiye Cumhuriyeti, tarihindeki en zor dönemlerdenbirinden geçiyor. İnsanlar konuşmuyor, insanlar milli konulara eğilemiyor, siyasi hayatta bir güvensizlik bulunuyor. Anayasal çerçeve içinde dimdik ayakta durması gereken  kurumlar yıpranmış, itibar ve güvenkaybetmiş. Vatandaşlar espri yaparken, telefonla konuşurken  bile tedirgin oluyorlar. Bu günlerin yakın gelecekte geçeceğini ve normal demokratik hayata döneceğimizi ümit ediyorum.

Halkı ezilen Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Küba, vb. ülkelerde gülen insana rastlamak pek mümkün değildir. Bu ülkelerde karikatüre izin verilmez,genellikle mizah dergileri çıkmaz. O ülkeleri yönetenlerin yüzleri gülmez, asık suratla halka talimatlar yağdırırlar. Bu ülkelerin insanlarına  acıyorum. Bir fıkra bile anlatamazlar. Bazı demokratik özelliklerimizi koruyabilmenin en iyi yollarından biri de mizah ve onun parçası olanfıkralardır. Son aylarda yoğun bir fıkra sevkiyatına tanık oluyorum. Bunlardan bazılarını içinde yaşadığımız bunaltıcı gündemden sizleri uzaklaştırabilmek ve bir parça yüzlerinizde tebessüm yaratabilmek için  aşağıya alıyorum:

*Temel bir gün karşısına torununu almış ve askerlik anılarını anlatmaya başlamış:

Pen askerlik yaparken savaş çıktı ve pizi savaşa çönderdiler. Nasıl savaşıyoruz, nasıl savaşıyoruz, aslanlar gibi. Tüsmanları pir pir öldürüyoruz. Derken bir gün pusuya düştük ve bizi esir aldılar. Günler sonra düşman ordularının komutanı geldi “İki seçeneğiniz var. Ya hepinizi öldürürüz, ya da tecavüz ederiz.” dedi. Temel’in torununun gözleri parlamış “ Ee sonra?” Temel lafı ağzından kaçırdığından pişman  “Sonra hepimizi öldürdüler.”

*Nasrettin Hoca bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan biri de onu gizliceizliyormuş. Namazı bittikten sonra namazının kabul olması için Hoca dua etmeye başlamış.

- Allahım sen namazımı kabul et. Ağaçtaki adam:

- Etmem diye cevap vermiş. Hoca şaşırmış, tekrarlamış:

- Allahım sen kıldığım namazı kabul et.

- Etmem. Hocanın şaşkınlığı iyice artmış. Yine:

- Allahım sen namazımı kabul et, demiş. Ağaçtaki adam tekrar:

- Etmem, deyince Hoca sinirlenmiş:

- Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım.

*Askere gidecek üç arkadaş konuşuyorlarmış. Tabii herkes vatansever ya:

 Birinci, arkadaş inşallah benimki İzmir’e çıkar.

 İkinci, benimki İstanbul’a çıksa iyi olur, orada akrabalarım var.

Üçüncü, abi bana neresi çıkarsa çıksın, Türk bayrağının dalgalandığı her yere giderim.

 Neyse yerler belli olmuş. Bizim kafadarlar telefonla konuşuyorlar,  durumları soruyorlar.

  Bizimki tabii ki Hakkari’de.

Bağırıyor. Bu bayrağı buraya dikeninnnnnnnn…

*Anadolu’dan ilk defa İstanbul’a gelmiş  ikiarkadaş, çevreyi tanımak için Eminönü’nde minibüse binmişler. Bir müddet sonra, muavin bağırmış:

- Fatih, Fatih. Birkaç yolcu aşağıya inmiş. Biraz sonra, muavin yine bağırmış:

- Eyüp, Eyüp. Birkaç yolcu daha aşağıya inmiş.   Anadolu’dan yeni gelmiş delikanlı arkadaşına:

- Biz inmeyecek miyiz? diye sormuş. Arkadaşı,

- Acele etme. Bizim ismimiz okununca ineceğiz, diye cevap vermiş.

*Çocuk babasına sormuş “Baba biz nasıl dünyaya geldik?” Babası iyice şaşırmış.“Evladım biz maymundan geldik.” Çocuk fazla tatmin olmamış ve doğru annesinin yanına gitmiş ve aynı soruyu sormuş. Annesi “ Sizi leylekler getirdi” diye cevap vermiş. Çocuk “Anneciğim, babam maymundan geldiğimizi söylüyor” deyince, anne “Evladım, o babanın ailesi için geçerli” deyip konuyu kapatmış.