Siyaset uzun ve meşakkatli bir yol. Bu yolculukta kısa vadede kazanılmış görünen değer ve yetkiler bir süre sonra elinizden uçup gidiveriyor. Veya bir beklenti gerçekleşmediğinde bir başka beklentinin kapıları açılıyor.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde kurultay sonucu ve yaşananlar bu bakışımızı da doğrular aslında.
CHP’DE ÇEKİŞME BİTMEDİ, BİTMİYOR
Önce Afyonkarahisar’dan başlayalım.
Cumhuriyet Halk Partisi’nde her dönem ve her daim gruplaşmalar yaşanır. Belki de çok fazla demokrasiyi özümsemekten dolayıdır bu gruplaşma. Çünkü diğer sağ partilere baktığınızda yukarıdan gelen talimatlara göre aday belirlenir ve kongreler yapılır.
Böylesi kongrelerden çıkan tabloya da baktığımızda liderin karşısına başka bir adayın çıkması zorlaşır. Çıkacak veya çıkmaya çalışanların önü kesilir ve hemen budanır.
Örnek mi MHP’de Meral Akşener önüne set çekildi başka parti kurdu. AK Parti’de Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu isimlerine bakmanız yeterli.
CHP’ye yeniden dönelim.
Önce Afyonkarahisar CHP geçmişine bakıyoruz. 1980 12 Eylül faşist darbesi sonrası SODEP ve Halkçı Parti vardı. Bu iki parti birleşti. Sosyal Demokrat Halkçı Parti oldu. Önemli bir tüzük ve programı vardı bu partinin. Erdal İnönü Genel Başkan, Deniz Baykal Genel Sekreter olarak çalıştı. 1994 yerel seçimlerinde başarılı sonuçlar da aldı. Sonra Deniz Baykal CHP’yi kurdu. Murat Karayalçın ise SHP Genel Başkanıydı. Bu iki parti CHP çatısı altında birleşti.
İKİ AYRI GRUP
Yukarıda olan zımnen birleşme tabana yayıldı. Afyon yerelinde SHP’de önemli görevlerde olan Rahmetli Ahmet Toptaş ayrı bir ekip, Baykal’ın sağ kolu olan Halil Ünlütepe ise başka bir ekipti.
Ünlütepe iki dönem atama ile liste başı oldu ve CHP milletvekili seçildi. Toptaş kenara çekildi ve bekledi. Sonra ön seçim çıktı. Toptaş liste başı olarak TBMM’ye gitti.
Bu kadar tarihsel süreci neden anlatıyorum?
CHP’de bugün baş tacı olanların başka bir dönemde tacı atıldığını görebiliyoruz.
Devam edelim. Ünlütepe-Toptaş kapışması bitti, CHP’de bu kez Yalçın Görgöz ve Burcu Köksal rekabeti başladı.
Milletvekili olmak adına 2 kez il Başkanlığından istifa eden Yalçın Görgöz son seçimde sıralamaya bile alınmadı. Ama kurultay sonrası PM’ye girdi.
Üç dönemdir Milletvekili olan hatta Divan kâtibi sonrasında Grup Başkan Vekili olan Burcu Köksal ise kurultay sonrası görünen o ki kırmızı plakaya veda ediyor.
Yani dünün itilmişi bugünün seçilmişi oluyor. Bugünün itilmişi yarının seçilmişi olabiliyor.
Kurultay sonrası CHP’yi bekleyen önemli meseleler var.
En önemlisi de yerel seçimlerde başarılı olmak.
Böylesine dağınık bir yapıyı toparlayıp seçimde başarılı olmak da hiç de kolay değil.
Ama başarılı olunur mu?
Evet olabilir. Tek bir yolu var bence, halka güven vermek. Bunun yolu ise doğru politikalar ile birleşmek, kaynaşmaktan geçiyor.
Bakın kurultayda söz verilen ön seçim işi var. Belediye Başkan adayları da ön seçimde belli olacak şeklinde bir beklenti bana göre boş bir beklenti.
Bu dönem ön seçimi erteleyelim denilebilir. Çünkü kurultaydaki bölünme yerele de yansıdı.
Doğal olarak Özel liderliğindeki bir CHP kendi ekibindeki adaylar ile yola devam etmek ister.
Ön seçim diyerek parti içi kaosu artırmaz diye düşünüyorum.
BU AŞAMADA AFYON’DA NE OLACAK?
Kılıçdaroğlu Genel Başkan seçilmiş olsaydı Milletvekili Burcu Köksal aday olarak Belediye Başkanlığına çıkardı. Çünkü kazanırsa Belediye Başkanı, kaybederse tekrar vekilliğe dönecekti.
Şimdi ise kurultayda Özgür Özel’e destek veren CHP ekibine ‘Başınızın çaresine bakın. ‘Ben yokum’ demesi doğal.
CHP yönetimi 51 belde, 17 ilçede aday arayışına girecek. Her beldeden aday çıkarması güç. Yarısında aday çıkarması büyük başarıdır. Çünkü mevcutta sadece 2 beldede CHP’li başkanlar var.
İlçelerde ise iki küçük ilçede CHP’li adaylar yer alıyor.
Kentlerde ve büyük ilçelerde İYİ Parti ile ittifakı zayıf görüyorum. Bu nedenle her ilçede CHP aday çıkarması güç. Bu konuda bir önerim olacak. Bu seçimlerde hemen hemen her ilçeden bir Milletvekili adayı çıkmıştı. Merkez ilçeden ise 5-6 aday vardı.
Bu adaylar alana çıkmasını istemek en akıllıca yol.
‘Kardeşim kendini partimiz adına TBMM’de göreve layık gördün. Listeye girdin, giremedin önemi yok. Şimdi de partimizin sana ihtiyacı var. Kaybet veya kazan partiyi adaysız bırakmayacaksınız’ denilerek her ilçede parti adayı ile yola devam etmeli.
İşte Yalçın Görgöz, İl Başkanı Erhan hatta merkez İlçe Başkanı ve yönetimin karnesi 31 Mart tarihinde ellerine verilecek.
ADALET HERKESE LAZIM
Ülkemizde Yargıtay Anayasa Mahkemesi arasındaki güç savaşı gündeme oturdu.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin cezaevinde tutuklu bulunan Hatay Milletvekili Can Atalay’a yönelik hal ihlali kararına uymaması ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunma kararı alması hukukçuların tepkisini çekti.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, "Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasına" oy birliğiyle karar verildiğini açıkladı.
Can Atalay, Türkiye İşçi Partisi'nden milletvekili seçilmişti.
Atalay; Soma Faciası, Ermenek maden kazası, Adana öğrenci yurdu yangını, Çorlu tren kazası gibi Türkiye'deki birçok toplumsal dava ile gazeteci ve yazarların düşünce özgürlüğü davalarında avukatlık yaptı.
Gezi Parkı'na AVM yapılması girişimine karşı kurulan Taksim Dayanışması'nın avukatlığını yürüttü. Gezi Parkı davasında yargılandı, 2022'de 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 2023 genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden Hatay milletvekili seçilmesine rağmen hâlen Silivri Cezaevi'nde hapistir.
Atalay, insan hakları ve demokrasi mücadelesinin önemli isimlerinden biridir. Hapis cezası, Türkiye'de insan hakları savunucularına yönelik baskının bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.
CAN ATALAY NEDEN TUTUKLU
Can Atalay, Türkiye'de bir dizi önemli toplumsal dava ve düşünce özgürlüğü davasında avukatlık yapmış bir isimdir. Aynı zamanda, Gezi Parkı protestoları sırasında Taksim Dayanışması'nın avukatlığını üstlenmiştir. Atalay, bu protestolara karşı AVM yapılmasına dair girişimlere karşı çıkmış ve bu nedenle Gezi Davası'nda sanık olarak yargılanmıştır. Ancak bu davalardan beraat etmiştir.
Ancak 2022 yılında, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla bir dava daha açılmış ve bu dava sonucunda 18 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Şu an Marmara Cezaevi'nde tutuklu.
Konuyu özetlemeye çalıştık.
Burada güç savaşı var. Yargıtay hukuku yok sayarak Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulanmasına engel oluyor. Bir Genel Başkan çıkıp ‘Anayasa Mahkemesi kapatılsın’ diyen bir ülkede böylesi hukuksuzluğu kabullenmekte mümkün görünmüyor.
Bir anlamda denetim işini hor görmek demokrasilere yakışmaz. Unutmayalım ki adalet herkese lazım.