Pazartesi, Çarşamba ve Perşembe günkü yazılarımın

konusu Ali İşisağ idi.

Neden bu kişiye üç gün köşemi ayırdığımı takip

eden Okurlarım biliyor elbette.

Yargılandığı Mahkemede halen daha FETÖ elebaşısının

Dini Lider’ olduğunu beyan edip, Mahkemelerdeki

duruşmaları da ‘Siyasi Tiyatro’ olarak

nitelendiren bir kişinin aslında ‘adanmış ruh’

halinde olduğunun kamuoyunca bilinmesi gerekliydi.

Eskisi kadar olmasa da, halen daha kamuoyunun

bazı kesimlerinde önceden ‘mazbut’ olarak

bilinen kişilerin cezaevinde kalmaları, aldıkları

cezalar farklı farklı yorumlanmaya devam ediliyordu.

Ali İşisağ gibi bazılarının neler yaptıklarının bilinmesi

gerektiği için ayrıntılarıyla yazdım.

Üç yazımdan dolayı, kamuoyunca bilinmeyenleri

açık bir şekilde kamuoyuna yansıttığım için

çok sayıda ‘tebrik’ aldım.

Emniyetin yapacağı operasyonun kendisine dakikasına,

saatine kadar tüm ayrıntılarıyla kullandığı

ByLock proğramından bildirilen Ali İşisağ ve

O’nun gibilerin artık bilmeleri gerekir ki, Türkiye

cumhuriyeti Devleti tüm birimleriyle FETÖ/PDY

mensuplarının herşeyini bilmektedir ve gereğini

yapacak kudrettedir.

 

 

 

SGK’yı tebrik ediyoruz...

Sosyal Sigortalar Kurumu, yeni adıyla Sosyal

Güvenlik Kurumu.

Son bir kaç yıldır gerçekten bu kurumda gözle

görülür bir düzelme, işlemlerde rahatlama var.

Personel sayısı azalıyor ama, işler daha hızlı

yürüyor.

Eskiden aylar süren işlemler, şimdi bir kaç

dakikada biter hale geldi.

Afyonkarahisar SGK’da da mükemmel bir

uyum ve iyiye gidiş var.

Samet Fidan başta olmak üzere tüm ilgilileri

canı gönülden kutluyorum.

Fakat bize iletilen bir sorunu da buradan aktarmakta

yarar görüyorum.

Son zamanlarda maalesef yabancı misafirlerin

çalışmalarıyla ilgili bir rahatsızlık duyuluyor.

Ne demek istediğimi Müdürümüz ve ilgililer

gayet iyi anlamışlardır.

Bu konuda gereği yapılmalıdır

Haksız rekabet’ oluşturan bu sıkıntının giderilmesi

için gereğinin yapılması istenmekte.

Bunu da aktarmış olalım.

 

 

Maliye İlgilililerine...

Eskiden vergi konularında sıklıkla

denetimler görülürdü.

Maliye memurları ‘fiş’ denetimi,

gerektiğinde ‘kasa sayımı

gibi denetimlerde bulunurlardı.

Ama şimdi ya bu denetimler

hiç yapılmıyor, ya da yapılıyor da

bizler görmüyoruz.

Bazı firmalar kurumsal yapıya

kavuşmuş olmasa da sattığı

malın fişini, faturasını kesmekte.

Bazıları ise ‘haksız rekabet

denilecek ölçüde bu vergisiz satış

konusunda ‘azmış’ halde.

Maliye yetkililerimizin bu konuda

bir denetim yapmasının yerinde

olacağını söylemekte ‘fişini

kesen, faturasını düzenleyen

esnaf.

Bizden iletmesi.

***

Bazıları diyor ki, ‘götüren

büyük götürüyor.’

Çarşıdaki esnaf bir kaç yüz liralık

satışın faturasını kesse ne

olur, kesmese ne olur.’

Asıl bazı müteahhitlerin trilyona

daire satıp, bir kaç yüz bin

TL fatura kesmesine odaklanmalı

Maliye’ demekteler.

Bunu da iletelim ilgililere.

Nokta atışı isim isteyen olursa

da, bize sormalarına gerek yok.

Bilmediğimizden değil, nokta

atışı o kadar çok yer ve isim söyleriz

ki yazmaktan elleri yorulur

ilgililerin.

Ama kimsenin hakkı yenmesin.

Maliyenin eli bu durumdaki

herkese değsin...

Bizim bilmediğimiz, görmediğimiz,

duymadığımız, bize iletilmeyenlerde

olabilir.

Maliye, Tapuya son beş yıl

içerisindeki satışları sorabilir. Aslında

kendisinde de var bu kayıtlar.

Beyan edilen rakam ile, gerçek

rakamları bir araştırsın Maliyemizin

ilgilileri.

Şak diye çıkacaktır ne demek

istediğimiz karşılarına.

Sadece ev ve işyeri satışlarına

bakmakla da yetinmesin ilgililer.

Arsa satışlarına da şöyle bir

göz atıversinler.

Birazda ‘kira’ konularına...

 

 

 

Ali İşisağ’a cezaevinden de tepki var

Cezaevinde tutuklu bulunan, hakkında

hüküm verilmiş olan pek çok kişi ve onların yakınları

Gazetemizi yakından takip etmekteler.

Önceki gün bu durumdaki kişilerden birisinin

eşi geldi Gazeteye ziyaretimize.

Tahsilli, kültürlü bir kişi.

Okuduğunu anladığı belliydi.

Halen cezaevinde bulunan eşi, epey yüklü

bir ceza almıştı.

İstinaf Mahkemesinden de onanmıştı burada

verilen karar.

Ama...

Türkiye cumhuriyeti Devletine, Devletin

Polislerine, Savcılarına, Hakimlerine en ufak bir

kızgınlık, sitem sezmedim konuşmasında bu

cezaevindeki kişinin eşinde.

Bilakis...

Devletimiz haklı. Bu örgüt toplumda nerede

vitrine konulabilecek kişiler var bunları

seçmiş ve maalesef kullanmış’ dedi.

İlave etti...

Ali İşisağ gibilere bizlerde kızıyoruz. Herşey

en net şekliyle ortaya çıkmışken, FETÖ Liderinin

bu insanları nasıl kullandığı bu kadar

ayrıntılarıyla belli olmuşken halen daha nedir

onların bu diklenmelerini anlamak mümkün

değil’ demekte.

Ali İşisağ’ın mahkemede söylediklerinin

toplumda uyandırdığı infial kadar, cezaevinde

de tepki gördüğü anlaşılıyor.

Biliyoruz bazı yaşananları...

Orada kimin kimle neler konuştukları, Mahkemeye

çıkılmadan bir gece önce kimin kime

neler söylediği Devletimizin ilgilileri tarafından

gayet iyi bilinmekte.

Kimsenin yaptığının yanına kar kalmayacağı

da bilinmeli.

HHH

Ali İşisağ’ı yazarken, ailesinden bahsetmiştim.

Babasının ve kardeşinin bu örgütle bir bağlarının

olmadığından, onlarında bu yaşananlardan

üzgün olduklarından bahsetmiştim.

Fakat...

Dünkü yazımın sonunda bugünkü yazımda

aslında FETÖ cü olmayan, ama bunun kaymağını

yiyen Mahmut İşisağ’dan bahsetmiştim.

Mahmut İşisağ, Ali İşisağ’ın abisi.

Uzun yıllar önce Uzunçarşı’daki işyerinden

ayrıldı.

Öğrenci yurdu işine girdi.

Eski otogar’ın karşısındaki yurt’tan sonra,

Erenler’de yurt yaptı.

Erenler’in bugün bu çarpık yapılaşmasının

nedenlerinden birisi Mahmut İşisağ’ın oraya

yaptığı yurt ve O’ndan cesaret alarak başlatılan

çarpık’ ve ‘yasalara aykırı’ yapılaşmalardır.

İşin başını çeken Mahmut İşisağ’dır.

Belediye Başkanı Abdullah Kaptan zamanında

o yurt binası mühürlenmişti.

Sonra...

Sonrası malum.

Kaptan gitti, herşey onların istediği gibi

oldu vesselam.

Şehir içindeki bazı binalarda olduğu gibi...

İşte Mahmut İşisağ, o dönemlerde istediği

gibi atını oynattı.

Oynattığı sadece oradaki at değildi elbette.

Binaların yapımından ruhsatlanmasına, kiraya

verilmesinden diğer başka mevzulara

kadar ‘tefrika’ olacak kadar uzun zaman alır

bunları anlatmak...

Kimsenin işinde, gücünde değiliz.

Ama yapılan yanlışları da yazmak gibi bir

huyumuz var.

Bugünlük bu kadar yeter.

Bu konuya nokta değil, virgül koyuyoruz.

Çünkü sırada bekleyen onca dosya var.

 

 

 

BAZI BANKALAR ‘GASPÇI’...

 

Bankaların bazıları işi artık iyiden

iyiye ‘söğüşlemeye’ çevirmiş durumdalar.

Komisyon ve masraf konusundan

bahsediyorum.

Eskiden çek ve diğer işlemler için

il dışındaki şubelerden ‘provizyon’

alma işlemi telefonla, teleks ile yapılırdı.

Bir masrafı vardı bu işlemlerin.

Ve alınan masraf bedelleri de can

yakar halde değildi.

Teknoloji gelişti...

Artık telefon neredeyse kullanılmaz

hale geldi bankalarda, her şey

elektronik ortamda gerçekleşiyor.

Bankanın masrafları ‘yok’ denecek

kadar minimuma indi ama, vatandaşın

cebinden çıkan para ise

maksimum sınırlarına dayandı.

Bırakın başka il’deki bir hesaba ait

çekin tahsilini, aynı şubedeki bir çekin

tahsili için bile yüksek olarak ifade

edilecek rakamlarda masraf adı altında

paralara alınmaya başladı.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip

Erdoğan bu konuda yerden göğe

kadar haklı.

Kansız’ maalesef bazı bankalar.

Aynı şubeye ait çekten masraf almakta

nedir?

Hemde o kadar yüksek bir rakam...

Aynı şubeye ait olan çekin tahsilinden

masraf adı altında alınan bana

göre ‘gasp edilen para’ miktarı asgari

ücretin bir günlüğüne denk olacak bir

rakama ulaştıysa, buna masraf denilemez

ve de hoş görülemez elbette.

Bankadan kredi kullanan kişiler

zaten yeterince ‘söğüşleniyor’, itiraz

edene de ‘işine gelirse’ deniliyormuş.

Haklı bankacı.

Para alan’ kişi, o lafı da yiyorsa arzanıdır

der geçeriz.

Ama, vatandaş alacağına karşılık

çek almış. Bunu da çekin bulunduğu

banka şubesine gidip saatlerce bekledikten

sonra parasını alırken, birde

onca para kesiliyorsa, buna birilerinin

dur demesi’ gerekmez mi?

Mesela Afyonkarahisar Ticaret ve

Sanayi Odasının Yönetimi acaba bu

konuda ne düşünmektedir?

Bir açıklama yapsalar da düşüncelerini

öğrensek.

Gerçi o Yönetimdeki arkadaşların

hepsinin bankalar ile ‘anlaşma’ları

vardır.

Onlardan ‘masraf’ almıyorlardır

ama, Ticaret Odasının Yönetiminde

olmak demek, kendileri için edindikleri

kazanımların tamamını ‘mensup’larının

tamamı içinde olmasını

sağlamaktır.

Yanlış mı düşünüyorum?

Editör: TE Bilisim