Türk siyasetinin bir korosu var... "Körler, sağırlar, birbirini ağırlar" korosu... Kalabalıktır.
Kızılordu Korosu gibi... Ya da New York Senfoni Orkestrası.
Koroda kimler yok ki? Parti başkanı... Milletvekili... Kanaat önderi... Siyaset bilimci... Araştırmacı... Anketçi... Akademisyen... Sivil toplum lideri...
Koro, son iki yıldır, ev ev dolaşan bohçacı kadın misali... O televizyon kanalı senin, bu kanal benim, her akşam dolaştı durdu.
Ve... Bozuk plak gibi... Sürekli aynı besteyi seslendirdi:
Var, var, var... 2022 sonbaharında erken seçim var.
Sonbahar geldi... Eylül'ün sonu yaklaşıyor... Hani, sandık nerede?
Necmettin Erbakan Hoca, rahmet istedi... Yaşasaydı... Sağ elinin işaret parmağını sallayıp, şöyle derdi:
Sizi gidi Bremen mızıkacıları sizi.

***


Büyüklere masallar
Malum korodan, Allah'ın bir kulunun çıkıp da, "Yaptığım analiz fos çıktı... Yanılmışım" dediğini duydunuz mu?
Duymazsınız.
Koro üyeleri, hemen eski defteri kapatır... Başka bir besteye geçer.
Son beste... Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı.
Aynı konuşmacılar... Aynı televizyon kanalları... Aynı aday isimleri... Anlat babam anlat... Sabaha kadar... Bitmeyen senfoni gibi.
"Büyüklere masallar" da diyebilirsiniz.

***


Boş sözler
Aylardır aynı söylemler... "Erdoğan gidecek... 6'lı masa adayı iktidara gelecek... Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem'e geçilecek."
Bunlar, boş sözler. Türkiyesistem değişikliğine durduk yerde geçmedi.
Geçmişte... 11 partinin temsil edildiği TBMM'den çıka çıka azınlık hükümeti çıkabilmişti... Yalan mı?

***


6'lı masa
Toplantı üstüne toplantı... Yemek listeleri...
Açıklamalar... Masanın altı, üstü, ayakları... Uzun uzun konuşmalar... Tek ortak noktaları:
"Erdoğan'ı nasıl indiririz?"
Siyaset, sadece Erdoğan'ı indirmek üzerine kurgulanmaz.
"Toplumun sorunlarını nasıl çözeceğiz?" diye kurgulanır.
6'lı masadakiler, Türk siyasetinin altyapı analizini yapamıyor.
Tek yaptıkları, Erdoğan nefretini pompalamak.
Siyaset, vizyon ister... Rakipten nefret, vizyon değildir.

***


Leyleğin ömrü...
Siyaset, yürek ile aklın buluşmasıyla yol alır... Masada yemek yemekle değil.
Medya, 6'lı masada üretilen siyasetten, projelerden değil de... Yenilen yemeklerden söz ediyorsa... Topluma umut verilmez.
6'lı masanın fikir üretim merkezi yok... Üniversite ayağı yok.
"Leyleğin ömrü lak lak ile ördeğin ömrü bak bak ile geçer" misali 7/24 konuşmak, siyaset üretmek değil ki.
Fikir fukaralığı ve sadece Erdoğan eleştirisiyle başarıya ulaşılmaz ki.

***


Altın kural
Bazı siyasetçiler ve aydınlar sürekli karamsarlık üretiyorlar
Ruhlarını, olumsuzluk gıdasıyla besliyorlar.
Ancak... Unuttukları nokta: "Seçmen umuda oy verir."
Umutsuzluğa, karamsarlığa, olumsuzluğa değil.

***


Günün sorusu
Süleyman Demirel... 1965'te tek başına iktidara hazırlıklı geldi.
1983... Turgut Özal... Aynı şekilde hazırlıklıydı.
2002... Recep Tayyip Erdoğan... Gelmeden önce hazırlığını yapmıştı.
Bugün... Muhalefet partilerinin hangisinde, bir hazırlık... Tek başına iktidar iddiası görüyorsunuz?

***


Seçim... Siyaset... Ve bürokrasi
Türkiye'de... En çok dolaşan gazeteciyiz... Erzurum'dan Edirne'ye... Trabzon'dan Gaziantep'e... İl il... İlçe ilçe.
Belki 40 kez yazdık:
"Vatandaşın sıcak gündeminde erken seçim yok... 2022 sonbaharında seçim olmaz."
Bizim gördüğümüzü, anlı şanlı, koskoca unvanlı siyasetçiler göremediler mi?
Gördülerse... Neden, erken seçim pilavını ısıtıp ısıtıp milletin önüne getirmeyi sürdürdüler? Amaçları... "Bürokrasinin hızını kesmek" idiyse...
Sonuç aldıklarını söyleyebiliriz.
İyi de... Zaten ağır aksak işleyen bürokratik mekanizmayı daha da yavaşlatmanın kime, ne yararı var?
Ülkeye hangi yararı var?

***

 


Dünün arabaları ile çağı yakalamak
Siyasetçilerin ve aydınların bir kesiminin, Berlin Duvarı'nın yıkıldığını... Globalleşmeyi... Yeni dünya düzenini hâlâ anlayamadıkları anlaşılıyor.
Nereden mi belli? Söylemlerinden.
Örneğin... Özelleştirmeye karşı direnişlerinden.
Olmaz ki... Dünün arabaları ile bugünün otobanında yol alınamaz ki.
Mevlânâ ne demişti, hatırlayalım:
"Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım."

***


Göz muayenesi
Yazımıza, "sonbaharda erken seçim" rüyasıyla başladık.
Noktayı da aynı konuyla koyalım.
4 Şubat 2022... Kemal Kılıçdaroğlu, televizyonda (TV 100) "Sonbaharda seçim" demişti.
Mart... Nisan... Mayıs... "Sonbaharda seçim var" demeçleri vermişti.
Meral Akşener, il ve ilçe başkanları ile buluşmasında aynı şeyi söylemişti... "Sonbaharda seçim." Ali Babacan... 29 Kasım 2021... "2022 sonbaharında seçim var."
Ahmet Davutoğlu... Kayseri... 9 Ekim 2021... "Sonbahar 2022'de seçim."
Diğerlerini yazmıyoruz... Anketçiler... Siyaset bilimci geçinenler... Sonbahar... Baskın seçim rüyası görenler... O kadar çok ki.
Anlaşılan... Siyasette ciddi bir "ileriyi görememe" sorunu var... Burada da, göz doktorlarına görev düşüyor.

***


Sistem... Ya da düzen
Necmettin Erbakan, düzen değişikliğinden yanaydı... "Adil düzen" diyerek, 1995'te partisini birinciliğe yükseltti.
Bülent Ecevit de öyle... "Ne yoksulluk ne baskı, ne ezilen ne ezen, insanca, hakça bir düzen" söylemiyle 1977 seçimlerinde yüzde 42 oy aldı... Partisi birinci oldu.
Ama... Sadece söylem yetmiyor... Söylemin, sloganın, iddianın içini doldurmak gerekiyor.
Bugüne gelecek olursak...
Millet İttifakı'nın hedefi, güçlendirerek eski sisteme dönmek... Parlamenter sisteme.
Söylemin, hedefin içi ise boş... Neden ve nasıl sorularının yanıtı yok.
Eski sistem denilince akla koalisyonlar geliyor.
Cumhurbaşkanı seçemeyen bir Türkiye geliyor.