Süngünün ucunda, merminin vızıltısında, bombanın can alıcı patlayışıyla dövdüğü tümseklerin ardında düşmana göğüs geren şehit ve gazilerimiz kazandı bu zaferi.

Kol ve bacak yağan mevzilerde dehşeti yaşarken çektiler bayrağı göndere.

Gazilerimiz ki Türk vatanseverliğinin korkusuz kahramanlarıdır.

Bu kahramanlığın günü 2002 senesinde çıkartılan yasa ile meşrulaşarak 19 Eylül Gaziler Günü olarak kabul edilmiştir.

Gazilerimiz bu vatan ve ulus için çarpışmış, bu yüzden de GAZİLİK unvanı ile onurlandırılmışlardır. Gazilik alınıp satılan, devredilen bir unvan olmayıp, ömür boyu taşınılacak şerefli bir değerdir.

Sıkıntılı, korkulu günler geçirdiler, hep vatan dediler. Yüksünmediler. Zaman zaman korku sardı çevrelerini. Sonra yine vatan geldi akıllarına...

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” dediler.

Korkularını sildiler.

“Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın” dediler…

Kolları arasında şehit olan arkadaşları, komutanları ve bazen kardeşlerini kucakladılar.

Zaman geldi şehitlerinin açıkgözlerini elleriyle kapattılar.

Kefen oldular, toprak oldular.

Yinede vatan uğruna siper olmaktan geri durmadılar…

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!”

Her Türk de bu onura kavuşmak için vatanı, milleti, bayrağı, milli marşı, soydaşları ve kutsal değerleri için savaşır. Çünkü milli benliğimizde olan bu duyguların, Türk Ulusu ve her bireyi için vazgeçilmez bir anlam ve önemi vardır.

Türk Milleti bunun en güzel örneğini Atatürk'ün önderliğinde verilen "Kurtuluş Savaşı"nda yaşamıştır. "Ya istiklal, ya ölüm!" diyerek düşman üzerine yürümüştür.

Türk tarihi böylesine "kahramanlık günleri" ile doludur.

Vatan birliğimizi şehit ve gazilerimize borçluyuz.

Destanlar yaratan şehit ve gaziler tek tek birer onur abidemizdir.

Tüm Gazilerimizi sevgi ve saygılarımla anıyorum…