“Suç gelin olmuş, kimse güveyi girmemiş”

Atasözü

***

Yıl 2014 Afyonkarahisar İl Milli Eğitim Müdürlüğü ilgili bakanlıktan okulların depreme dayanıklı olup olmadığına dair rapor istiyor.

480 okulun adı olan liste gönderiliyor. Sadece 210 okula işlem yapılıyor. Bunlardan karot alınıyor. Yani beton kesimden silindir şeklinde numune alınıyor. Bu numuneler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisans almış laboratuvarlar tarafından alınıp en geç iki ay içinde raporları veriliyor.

Pekala, bakanlıktan Milli Eğitim Müdürlüğü’ne raporlar ne zaman geldi?

2014 yılında alınan numunelerin raporu tam beş yıl sonra 2019 sonu 2020 başında İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne geldi. Gelmesi de başka bir hikâye. 62 okulun yıkım kararı alındı. Hemen ihale edilebildi mi? Hayır.

Çünkü 2018 yılında yapılan deprem yönetmeliğine göre planlar ve birim fiyatları değişti. 2020 yılında tekrar planlama yapıldı. Bunların onayı 2021 yılında geldi. İlk olarak riskli olan 62 okulun yıkımı yapıldı. Güçlendirme ve revizyonunda da yaklaşık 20 okula daha yıkım kararı alındı. Şemsettin Karahisari Ortaokulu gibi. İhtiyaç olan yerlere yeni okullar yapılıyor.

145 okul için güçlendirme çalışması istenmiş. 38 binanın güçlendirme çalışması bitmiş. 16 binanın da güçlendirme çalışması devam ediyor. 20 okul binası için raporları hazırlanmış ihalenin yapılması bekleniyor.  45 okulunda deprem yönetmeliğine göre gözden geçirme işlemleri devam ediyor. Revizyon planlarından sonra 30 okulunda yıkım kararı alındı.

2018 öncesi incelemesi yapılan okulların bazılarından ikinci defadır numune alınıyor. Özetle bugüne kadar 480 okuldan numune istenmiş yaklaşık 210 okuldan alınmış. Diğer okullar Allah’a emanet.

***

2014 yılından 2019 yılına kadar neden bu raporlar gelmemiş?

Talep edilen 480 okula rağmen neden 210 okulda inceleme yapılmış?

Diğer 270 okul ne olacak? Bakanlık bu okulları seçerken neye göre karar vermiş? Milli Eğitimdeki yetkili arkadaşlar bu gecikmeyi gerekli yerlere bildirmiş mi? Sürekli müjdeler veren siyasilerin bundan haberi olmuş mu?

Eğitimdeki kötü karnemiz maalesef burada da ortaya çıkıyor.

***

Depremle birlikte tekrar gündemimize gelen kentsel dönüşüm konusu…

Şimdi siyasiler peş peşe açıklamalar yapıyor. Siyasiler gerçeklerin üzerine biraz sos katarak konuşuyor. İktidar ayrı konuşuyor muhalefet ayrı konuşuyor.

Sorumluluğu kimse kabullenmiyor. O zaman sorumluluğu ben kabul ediyorum. Yetkililerin elindeki kırmızı listede adım var. İsterseniz o günlere tekrar gidelim.

Bakanlık bazı bölgelerde kentsel dönüşüm çalışmaları yapıyor. Bu çalışmalar devlet sırrı gibi gizli tutuluyor. İnsanların sevinçleri yanında tedirginlikleri de var. Bu gizlilik tedirginliklerini daha da artırıyor. Bu çalışmaların belediyeyi ilgilendiren kısmı da halka doyurucu bilgi vermiyor. Bazı gazete patronlarının belediyeye yaptıkları ziyarette onlara biraz bilgi veriliyor.

Bu bilgiler bir şekilde dışarı sızıyor. İnsanların tedirginlikleri biraz daha artıyor. Bir dernek kurup valilikten ve belediyeden randevu istiyorlar. İkisinden de dönüş olmuyor. O zaman genel yayın yönetmenliği yaptığım Afyon Postası’na Başkan Serhat Tugan’ı davet ettim. Dersimize çok iyi çalışarak 35 dakikalık bir canlı yayın yaptık. Program sonunda çay içerken Başkana kurumlardan geri dönüşler olmaya başladı.

Aslında bakanlığın yaptığı bu projeye yardımcı olarak katılan belediye bir anda işin öznesi haline geldi. Alelacele yapılan toplantılarda işler biraz daha karıştı. Bakanlığın açtığı bürodaki yanlışlarda işin tuzu biberi oldu. Vatandaş kendisi Kentsel Dönüşümü istemedi. Burada en büyük sıkıntı iletişimsizlikti.

Başkan yardımcısı Murat Öner’in çok önemli çalışmaları da bu iletişim faciası nedeniyle boşa gitti.  Şimdi depremi fırsat bilip bundan siyasi rant çıkarmak isteyen siyasilere susun artık diyorum. Vatandaşın Kentsel Dönüşüme karşı çıkmasının haklılığı geçen haftaki Kastamonu Bozkurt’ta çekilen kuralarda ortaya çıktı. Vatandaşın nasıl mağdur olduğunu evini hiç itirazsız teslim etmesine rağmen başını sokacak bir ev için 20 yıllık borca girdiğini gördük.

***

Bir önemli konuda deprem bölgesindeki yardım kuruluşlarının acımasızca iftira atılarak eleştirilmesi.

Bu eleştiri ve iftiraları atanlarda deprem bölgesine gidemeyen klavye kahramanları. Deprem bölgesinde tüm STK’lar elinden geldiğince kardeşçe anlaşıp hizmet veriyorlar. Aralarında bazı provokatörler haricinde sorun yok.

Ülkü Ocaklı genç Komünist Partililerden çorba alıp afiyetle içiyor. Bu telaşlı zamanda bu derneklere nasıl yardımcı olabiliriz buna enerjimizi harcayalım.