KADIN’LAR ÖLMESİN

Ülkemizde ki büyük sorunlardan birisi de hiç şüphesiz ki Kadına yönelik şiddet. Heryıl artış gösteren kadına yönelik şiddete karşı davletimiz son zamanlarda büyük önlemler alıyor ve bu önlemler caydırıcılık adına güzel.

Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevli bir polis memuru geçtiğimiz günler içerisinde kendisinden ayrılan sevgilisi olan meslektaşı vurularak öldürmedi mi. Kadına şiddetin önüne geçmekle görevli Polis memuru kadın olan polis memurunu öldürüyor. Çocuğunun gözleri önünde dövülen, aşağılan kadınlarımızı görmedik mi.

Hemen her gün en az bir kadının öldürüldüğü haberini duyuyoruz maalesef. 2019 da yıl içerisinde, tam 404 (KADIN) öldürülmüş. Türkiye’deki kadın cinayetlerin de önde gelen nedenlerden birincisi, namus! Yani, erkeğin kadını istediği gibi kullanabileceğini düşünmesi.

“Namus cinayeti” kavramı ile, adeta kadının namusu erkekten sorulur, yeri gelirse erkek, namusu için cinayet işleyebilir algısı yaratılıyor.

Basın ve medyanın cinayet haberlerini ‘namus cinayeti’ olarak vermesi, cinayetleri meşrulaştırıp, kadını namussuz, katili ise namusuna düşkün ve haklı göstermeside ayrı bir dram.

Özellikle erken yaşta evlenen kadınların “zorunlu evlilikten” kurtulup, yaşamını kurmak istemesi, başkaldırı olarak algılanıyor.

Çocuk doğuran, ev hanımlığı ve annelik rolleri arasında sıkışan kadın,ne zaman ki kendine zaman ayırmak veya işe girmek istediyse erkek bunu “yoldan çıkmak”, aileden kopmak, boşanmaya hazırlık olarak algılayıp tehdit (psikolojik baskı) yaparak veya şiddet uygulayarak engellemeye çalışıyor.

Çoğu erkek, boşandıktan sonra bile eski eşinin kendisini tanımladığını düşünüyor, onun hayatını takip etme zorunluluğu hissediyor.

Çevresi bile ona bunu dayatmakta, onun bir sorumluluğu gibi erkeğe rol biçmekte.

Bazı ‘katil’ erkekler, boşanma sonrası, aldatılma hissi, kontrolü kaybetme korkusu, kıskançlık, yalnızlık, çelişki, ve çaresizlik yaşayarak, sonun da depresyon evresine giriyorlar; İstediği olmadığı için, ya da onsuz başının çaresine bakamayıp, kendisini o durum da bıraktığı için, bencilliğin getirdiği intikam hissi ve ihtirasına yenik düşerek, Allah’ın verdiği can’ı, almaya hakları varmış gibi, ne yazık ki, KADIN’larımızın yaşama haklarını ellerinden alıyorlar.

Yeter artık kadınlar ölmesinler; Anne kalsınlar.

 

Ne güzel demiş; Nâzım Hikmet

Bir tek ülke istiyorum,

Adı "Dünya"

Bir tek ırk istiyorum,

Adı "İnsan"

Bir tek kaynak istiyorum,

Adı "Sevgi"

Ahbe Büşra bugün bir hafta oldu bizden ayrılalı güler yüzün böyle bir sonu heleki bir meslektaşın tarafından sırf ayrıldın diye haketmedi ama bazen kaderin önüne geçilmiyor. Mekanın Cennet Olsun