Cumartesi akşamı eski bir fotoğraf ararken çok daha eski bazı fotoğrafları gördüm.

Fotograflar ile birlikte bazı notları da...

Fatih Gümüş ile ilgili bir notu okuduğumda o yıllara gittim.

Rahmetli Fatih Gümüş.

Namı diğer, ‘Kel Fatih.’

Böyle yazınca biliyorum ki ailesi kesinlikle alınmaz.

Çünkü kendisi de alınmazdı.

Kendisiyle barışık bir insandı.

Kimseye darılmaz, kimse ile küsmezdi.

Lüks yaşam ondan uzaktı. Kimseyi kıskanmazdı. Tek kıskanacağı şey, haberiydi.

Özel haber yapmayı severdi.

Mesleğine tutkuluydu.

Zengin fakir ayrımı yapmazdı.

Kimin ne işi olsa koşardı.

Hürriyet ve TRT Afyon Muhabiriydi.

Afyon’da yerel Zafer Gazetesinde çalıştı yıllarca.

Bir bisikleti vardı.

Yaşamı gayet mütevazi idi.

Zafer Gazetesi el değiştirdiğinde bir kaç arkadaşıyla birlikte bu değişimi ‘Etik’ bulmadıkları için ayrılmışlardı.

İbrahim Yüksel o tarihte ‘kalemimizi kırdık’ şeklinde özetlemişti Zafer’den ayrılıklarını.

O ayrılıktan bir ay kadar sonra farklı bir iş kolu ile ilgili görüşmeden İzmir’den Afyon’a dönerken, 12 Ocak 1995’te Uşak’ta bir kaza geçirdi ve araçtaki arkadaşlarıyla birlikte vefat etti.

Afyon yas tuttu desem yanlış olmaz Fatih Abinin vefatına.

İyi bir gazeteci olmasının yanı sıra insani duyguları ön planda olan bir gazeteci olduğu için ‘yas’ tutmuştu Afyon.

Fatih Abi ile sık sık sohbet ederdik Uzunçarşı’daki dükkanımızda.

Ayrılmadan önce de bazen Zafer Gazetesinde görüşürdük.

Vefatı beni de derinden etkiledi.

Geriye iki evlat bıraktı Fatih Gümüş.

İkisi de pırlanta gibi.

Serhat Gümüş.

Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Başkanı.

Kardeşi Serdar Gümüş Avukat.

İstanbul’da.

İkisi de Fatih Abi gibi mütevazi kişiler.

Dün aradım Serhat Gümüş’ü.

Hemen geldi.

Sohbet ettik, geçmişten konuştuk.

Serhat’ı dinlerken bir ara sanki Fatih Abi ile konuşuyorum hissine kapıldım.

Sıcakkanlı, sevecen ve herkese yardımı ön plana alan evlatlar yetiştirdiği için ‘amel defterinin sevaplar hanesi sürekli dolacak’ inşAllah Fatih Abinin.

Mekanı cennet olsun.

*

Benim basın hayatına girişimde 1995 yılının Mayıs ayı olmuştu.

Fatih Abi gibi yetenekli bir gazeteci olamadım ama, Fatih Abi gibi iyi bir gazeteci olan ve Fatih Gümüş ile İbrahim Yüksel’den ‘el’ almış olan Rabia Güzbey ile 25 yılı aşkın bir süredir çalışmaktayız.

Düşündüm dün Serhat ile konuşurken.

İnsanlar yaşarken onların nedense ne kadar değerli olduklarını konuşmuyoruz, anlatmıyoruz.

Vefat ettikten sonra isimlerini caddelere veriyoruz, kitaplar yazıyoruz...

Ast olan bir değeri yitirmeden O’nun kıymetini bilmek olmalı.

Bu hatayı hepimiz yapıyoruz.

Bunun için...

Fırsat buldukça...

Belki hafta veya iki haftada bir...

Sadece mesleğimde olanları değil.

Memleketimiz için, Şehrimiz için, bizler için değerli olanları, Onları kaybetmeden önce yazmaya karar verdim.

Bu hafta Rabia Güzbey’i yazacağım inşAllah.