-[Okumak iptiladır, müptelalara selam!]

İlkokul beşinci sınıftayken gazete bayiine giderek 11 numaralı Tercüman gazetesini isteyip almışım. Abone numarası Nuriye Teyze’min yakınlarda rahmetli olan büyük oğlu Ali Abi’me aitti.

Bir kaç defa gazeteyi onunla beraber almıştık. Oradan biliyordum numarayı. Tabii bir aldım, iki aldım, üç aldım ama sonunda Ali Abim farketmiş gazeteyi benim aldığımı ve beni o yaşlarda şaka ile karışık paylamıştı.

Okumaya neden bu kadar meraklısın sen böyle bicirik diyerek. Ondan sonra gazeteyi abone numarasını söyleyerek almayı bırakmıştım. Bazen ara sıra bir araya geldiğimizde hatırlar, gülüşürdük aile içerisinde.

Daha sonraki yıllarda da dükkanımıza gelen gazeteyi okumaya çalışırdım. Dükkana gelen gazete yine Tercüman gazetesiydi ve muhasebeci Ördek Hüseyin Amca’nın bürosundan öğle sonu gelirdi bizim dükkana.

Öğlesonu gelirdi, çünkü öğleye kadar muhasebe bürosunda okunurdu gazete. Babamlar ile ortak abonelikleri vardı gazeteye sanırım.

Daha o yaşlarda Tercüman’ın bulmacalarını falan doldurmaya çalışırdım. Rauf Tamer’i, Ergun Göze’yi ve Mukbil Özyörük’ü Tercüman gazetesinin yazarları olarak hatırlıyorum.

Kimler geldi, kimler geçti diyelim

ve Rauf Tamer’e selamet, rahmetli olan Ergun Göze ve Mukbil Özyörük’e de buradan rahmet dileyelim.

Lise 1’e giderken büyük ablamın beyi rahmetli Abdullah Abim Yeni Devir gazetesini okumamı tavsiye etmişti ve ben de Yeni Devir gazetesine abone olmuştum.

Yeni devir gazetesine abone olduktan sonra Bolvadin’ in meşhur gazetecisi rahmetli Gazeteci Orhan Abi de bana karşı daha sevecen olmaya başlamıştı. Çünkü o da o dönemlerde millî görüşçü olarak bilinirdi.

Aslında Yeni Devir Gazetesinde yazılanlar bazen bana ağır geliyordu. Henüz o gazetede yazılanları tam manasıyla anlayabilmekten uzaktım. Ama ısrarla okumaya çalıştım. Okuyup anlayamadığım bazı köşe yazılarını da kupür olarak kesip saklıyordum. İlk gazete kupürü arşivim böylece başlamıştı sayılabilir.

Sonraları lise yıllarında özellikle son sınıfta arşivim bayağı zenginleşmişti.

Bir yandan lise dersleri, bir yandan Yüksek Öğrenim Seçme ve Seçilme sınavına hazırlık derken ağır ve uzun yazıları ileride okurum diyerek kupür olarak saklıyordum.

Tecrübe ile sabittir ki bu alışkanlık meraklısına bir yerleşmeye görsün artık o onun hayatının mütemmim bir cüzü haline geliyordu. Sonraları gazeteden beğendiğim güzel yazıları dahi kesip saklamaya başlamıştım.

Hukuk Fakültesinde okurken de, avukatlığımın ilk yıllarında da bu alışkanlığım devam etti. Tabii ki evde klasör klasör kupür birikti haliyle. Adeta Kırk Ambar gibi olmuştu kitaplığım. İnanır mısınız bir de elimden geldiğince konularına göre de ayırmaya çalışırdım o kupür ve yazıları.

Bu tür arşiv çalışmasını bir de rahmetli üstadımız Av. Hüseyin Burhan Hayran ile Dinçay Doğar Hocamda görmüştüm. Herhalde ikisiyle de sohbetimizin tatlılığının temel sebeplerinden birisi de bu alışkanlığımız olabilirdi.

Mesleki yoğunluğumuz arttıkça kısmen de olsa arşive ayıracak zamanımızda azalmaya başladı. Nihayet bilgisayarların ve internetin gelişmesiyle bu alışkanlığımız son buldu sayılır. Bu gidişle muhtemelen sona erecektir de.

Artık hangi yazının hangi dosyada saklanılacağına dair bile pek çok alternatif dosya ve dosyalama metodları var. Vakıa bu da bizim gibi gençliğinde hasbelkader kendi çapında arşiv çalışması yapanlar için daha da faydalı ve verimli olmaktadır.

Bu açıklamayı neden yaptığımı belki merak etmişsinizdir. Kısaca açıklayayım.

Haftasonu sokağa çıkma yasağı olduğu için bu hafta sonu da biraz kütüphanemle ilgilendim ve arşiv yazılarımı son kez olmak üzere üstünkörü kontrol ettim.

Üstünkörü kontrol ettim, çünkü teknolojinin ve internetin sağladığı imkanlar nedeniyle artık arşivin fonksiyonel bir niteliği kalmamış gibiydi.

Arşivi gözden geçirirken 21.Temmuz.2001 tarihli Hürriyet gazetesinden kestiğim bir kupürdeki yazılar dikkatimi çekti. O kupürde yazılanları bu hafta sizinle de paylaşmak istedim.

Bu karara vardıktan sonra itiraf etmeliyim ki kafamda yeni bir fikir daha filizlenmeye başladı. O da bu kupür arşivimi ileride değerini bilecek ve belki de akademik çalışma yapabilecek genç birisine hediye etmemdi. Sanırım hediye edeceğim genç adamın eşkali de gözümün önüne geliyor gibi. Pek muhtemel stajyerime devredecek gibiyim.

Şimdi sıra geldi mezkur kupürdeki sözleri paylaşmaya. Okuduğunuzda sizin de yüzünüzde bir tebessüm belireceğini umuyorum.

Kelam-ı kibar niteliğindeki bu sözler yüzyıllar önce de, yüzyıllar sonra da değer ve anlamını her zaman koruyacaktır.

Şimdi başlayalım artık o yazılardan gazetemiz başyazarı Mehmet Emin Güzbey tarzında bir seçki yapmaya.

ADALET

Adaletsizliklerin en büyüğü adil olmayıp adil gibi görünmektir.

(Platon)

HAYAT

Unutmayın! Dünyanın size borcu yok, çünkü o sizden önce de vardı.

(John Laird)

GÜÇ

Hükümetler ve kocalar yanıldıklarını hiç bir zaman kabul etmez.

(Honore de Balzac)

CESARET

Korkaklar kendinden daha güçsüz olanlara güç gösterisinde bulunanlardır.

(Voltaire)

KADIN

Kadınları idare edebildiğini söyleyenler

sadece bekar erkeklerdir.

(Alphonse Lamartine)

SİYASET

Yolcu için yol, kurnaz politikacı için söz tükenmez.

(Alan Milne)

MUTLULUK

Süzgecin suyu tutması gibi, insanlar da mutluluğu devam ettiremez.

(Roger Bacon)

.....

Hepimize iyi haftalar dilerim.

Esen kalınız.