Bugün 12 Mart.

12 Mart denildiğinde hep 1971 yılının 12 Mart’ı hatırlanıyor.

Meşhur 12 Mart muhtırası.

Hükümetin istifaya zorlandığı askeri müdahale...

Ordu 12 Mart 1971’de verdiği muhtıra sonrasında Parlamento fesh edilmedi, siyasi partiler kapatılmadı, Anayasa askıya alınmadı ama...

Koşullar çok değişti.

Askerler teknokrat bir hükümet istiyorlardı.

Eğer böyle tarafsız bir Başbakan Meclis içerisinden çıkar ve güvenoyu alırsa, sorun kalmayacaktı.

Bu nedenle ‘Tarafsız’ bir Milletvekili aranmaya başlandı.

CHP Kocaeli Milletvekili Nihat Erim ismine Askerler ‘onay’ verdi.

Nihat Erim, 26 Mart günü CHP’den istifa etti.

Bağımsız olmuştu Nihat Erim.

Şekilde tabii ki...

Partiler üstü bir reform Hükümeti kurdu.

Sonrası biliniyor.

*

12 Mart’ın Afyon ile ilgisi...

Dün 12 Mart konusunu SABAH Gazetesinin etkin ve deneyimli yazarı Yavuz Donat ile konuştuk.

Yavuz DonatAfyon’daydı.

Sabah kahvaltısınıTülayMuzaffer Özer çiftinin davetiyleYusuf Ağa’nın çiftliğinde yaptık.

Orada haşhaştan konu açıldı, 12 Mart’a geldi.

12 Mart öncesi rahmetli SüleymanDemirel Başbakan.

Amerika Başkanı Richard Nixon’dan bir telefon alır.

Telefonda Nixon’ın ‘rica’ kılıfında bir emir verir;

‘Türkiye haşhaş ekimlerini yasaklasın.’

Süleyman Demirel buna karşı çıkar.

Derki;

Bizim Ülkemizde ekimi yapılan haşhaş benim Milletimin geçim kaynağıdır. Yöredeki halk bununla geçinir. Ayrıca sizin Ülkenize giren uyuşturucunun menbaı altın üçgen adı verilen bölgedir. Bizimle bir alakası yoktur. Zaten bizdeki ekim çok azdır.’

Nixon diretir.

Demirel aldırış etmez ve göstermelik bir şekilde biraz azaltılır haşhaş ekimi Türkiye’de.

Amerika’nın hoşuna gitmez bu durum.

Sonrasında 12 Mart olur ve Demirel gider, Erim gelir.

Nihat Erim’i ABD’ye davet eder Richard Nixon.

Kendi uçağını gönderir Ankara’ya.

O uçak ile Nihat Erim ABD’ye gider.

Nihat Erim Amerika’da iken orada imzalar ve Türkiye’de haşhaş ekimi yasaklanır.

*

*

*

Anlayışlı kişi Yavuz Donat...

Yavuz Donat Afyon’u çok seviyor.

Buradaki gelişmeleri an be an takip ediyor.

Her gelişinde Afyon’daki ‘değişim’ den bahsediyor.

SABAH Gazetesinin ‘Spor’ alanındaki önemli isimlerinden Yaşar Önel’de bu ziyarette Yavuz Donat ile birlikteydi.

Önceki akşam İKBAL Termal Otelde Ali Gümüşhan misafir etti.

Yemek öncesi Yavuz Donat ile Ali Gümüşhan bir el tavla atmışlar.

Yavuz Donat ağabeyim kibar insan.

Ezmek istememiş Ali Gümüşhan’ı.

Bırakmış oyunu.

Çünkü karşısındaki oyuncu genç.

Morali bozulsun istememiş.

Yenilivermiş...

Usta tavlacı Yavuz Donat’ı gerçekten yendiğini zanneden Ali Gümüşhan’ı büyük bir havaya girmiş olarak gördüm otele gittiğimde.

O havayla bana da meydan okudu.

Yaşar Önel kulağıma fısıldadı o sırada.

‘Bugün Ali Beyin oğlunun doğum günüymüş. Böylesine güzel bir günde yenmek istemedi Yavuz Ağabey O’nu. Sende ya yenil, ya hiç oynama...’

Büyük insan Yavuz Donat.

Eşi, kızı ve oğlu lobby de bekleyen Ali Gümüşhan’ı onların yanına üzgün göndermek istememiş.

Ben, Yavuz Ağabeyim gibi davranamam, üç marstan aşağı yenmem dedim ve başka zaman oynarız deyip Ali Gümüşhan’ın mutluluğunu bozmadım.

Gülerek mutlu bir şekilde gönderdik Ailesinin yanına.

Fakat...

Giderken tembihledim Ali Gümüşhan’ı...

Bir hafta da süre verdim.

Benim yazdığım kitabı al oku ve karşımda biraz varlık gösterebil’ dedim.

*

*

*

Ağa...

Vefalı bir insandır Yavuz Donat.

Önceki gece Tülay Özer sabah kahvaltısına davet ederken bir söz söylemiş.

O söz üzerine Ankara’ya erken gitmesi gerekmesine rağmen, kahvaltı davetini kırmadı.

Demiş ki Tülay Özer;

Abi siz gelirseniz torunum Yusuf Özer’i de çağıracağım. Dedesini bir de sizden dinlesin.’

Kahvaltı da torun Yusuf Özer’e, dedesi Yusuf Özer’i anlattı Yavuz Donat.

Kah duygulandık, kah kahkahalar ile güldük.

Dolu dopdolu bir insandı Yusuf Ağa.

Hem zeki, hem vicdanlı idi.

Ağa sözü boşuna denmemişti kendisine.

Ağa’lığın gerektirdiği her şeyi çekinmeden yapardı.

Dün Yavuz Donat’ı dinlerken...

Aslında ne kadar çok özlediğimizi anladım Yusuf Ağa’yı.

Mekanı cennet olsun...

*

Lice’de, Kosova’da.

Eli hep taşın altında...

Yusuf Özer girişimci bir insandı.

Fabrika açmaktan, istihdam sağlamaktan büyük zevk alırdı.

O’nun davetiyle iki fabrika açılışına gitmiştim.

Birincisi Lice’deki mermer fabrikası.

Cumhurbaşkanından Meclis Başkanına, Başbakandan Bakanlara kadar herkes o fabrikanın açılışı için Diyarbakır Lice’deydi.

Bizim Afyon Heyetinin başında da Valimiz Ahmet Özyurt vardı.

Gittik Lice’ye.

Önde arkada zırhlı araçlar, tepemizde helikopter.

Hükümetin Güneydoğu’ya yatırım çağrısına ilk destek verenlerden birisiydi Yusuf Özer ve ortakları.

O fabrikanın nasıl hayata geçirildiğini anlattı Yavuz Donat.

Rahmetli Necmettin Erbakan Başbakan olduktan sonra uzakdoğu’ya işadamları ile birlikte bir ziyaret düzenler.

Heyetin içerisinde işadamları da vardır.

O işadamlarının içerisinde Afyon’lu işadamı Yusuf Özer’de ön sıralardadır.

Yanında dört arkadaşıyla birlikte...

Yusuf Özer

İdris Yamantürk

Erdoğan Demirören

Halis Toprak

Erol Çarmıklı

Bu beşli uçakta birlikte sohbet ederler.

Yavuz Donat’ta aynı uçaktadır.

Necmettin Erbakan’ın özel davetlisi olarak.

Beş işadamı birlikte bir fabrika kurmaya karar verirler uçakta...

Fabrika Lice’de kurulacaktır.

Her konuda anlaşırlar.

Yavuz Donat bunu not alır.

Türkiye’ye döndükten sonra...

Bir müddet sonra açılışa davet için arar Yavuz Donat’ı Yusuf Özer.

Yatırım, istihdam, üretim’ denilince gözlerinin içi gülerdi dedi Yavuz Donat, Yusuf Özer için.

Pek çok kimsenin o tarihlerde Güneydoğu’da yatırıma cesaret edemediği bir dönemde Yusuf Özer gözünü kırpmadan gitti oraya ve söz verdiği yatırım için elini taşın altına koydu.

 

Aradan yıllar geçti...

2006.

Yusuf Özer bu kez Kosova’da.

Kosova’nın büyük sıkıntılarıvar o tarihte.

Her şeye rağmen...

Bizim işadamlarımız orada yatırım yapsın istiyor Türkiye Hükümeti.

Yusuf Ağa yine önde.

Hem de en önde.

Pek çok kişi aklını çelmeye çalışsa da, ‘bir süre sonra orasının hükümeti ya devletleştirir, elinden alırlarsa’ dediler.

O kararını vermişti.

Geri adım atmadı.

Oradaki bir fabrikayı satın aldı.

Aylarca uğraş verdi ve fabrika modernize edildi.

Milyonlarca dolar yatırım yaptı oraya.

Açılış için yine kendisi aradı beni.

Ankara’ya gittik.

Orada özel uçağa bindik.

İstanbul’dan diğer davetlileri alıp Kosova’ya uçtuk.

Yavuz Donat’ta vardı o gün Kosova yolunda, Yusuf Ağanın yanında.

NeşeliydiYusuf Ağa.

İçi içine sığmıyordu.

Türkiye’den binlerce kilometre öte de, herkes korkup çekinirken O büyük bir cesaretle orada yatırım yaptı.

Orada da taşın altına elini koydu.

Yıllar geçti o yatırımın yapıldığı tarihin üzerinden.

O zamanlar bir ilçe gibi olanKosova şimdi Avrupa Ülkesi oldu.

Kosova’da dönemin Sanayi Bakanı Ali Çoşkun tarafından açılan KonveyorBand Tesisi, Kosova Bölgesinin en büyük yatırımı niteliğini taşımaktaydı.

Sonraki yıllarda bağımsızlığını ilan eden Kosova, Avrupa Birliğine geçti.

Yusuf Ağanın ileri görüşlülüğü Kosova’daki yatırımı ile de bir kez daha görüldü.

Avrupa’nın en büyük tesislerinden birisi şimdi oradaki tesis.

Hem Kosova kazanıyor, hem Türkiye...

*

*

*

Çiftlikte yaşanan geçmişten bir anı...

Dün Yavuz Donat eskilerden bahsederken Yusuf Ağa ile Süleyman Demirel’in yakınlığını anlattı.

Yusuf Ağa’nın kızı Tülay Özer.

O’da rahmetli Yusuf Ağa gibi vefalı.

Süleyman Demirel’in acı-tatlı günlerinde Babası Yusuf Özer gibi, Süleyman Demirel’in yanında yer aldı.

Konu Süleyman Demirel’den açılınca kahvaltı yaptığımız salonda geçmişte yaşadığı bir olayı nakletti Yavuz Donat.

 

Isparta’da Süleyman Demirel’in 50 yıllık siyasi yolculuğunun, memleketi İslamköy’den Çankaya’ya olan serüveninin bilgi ve belgeleriyle yer aldığı Süleyman Demirel Demokrasi ve Kalkınma Müzesinin açılışı için Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a davetiye ulaştırılır.

Erdoğan açılış tarihine bakar ve davetiyeyi getiren Aile Üyesine, ‘o tarihte yurtdışında önemli bir toplantı var. Ertelemeye çalışacağım. Eğer erteleyebilirsem mutlaka katılacağım. Bize düşen yapılması gereken ne varsa da yapılacaktır’ der.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan açılışa katılamaz.

Ama Devletimiz tüm katılımcıları ile o açılışa katılır.

Demirel yalnız bırakılmaz.

Törende dünyanın pek çok yerinden gelen mesajlar okunur.

Bir tek eksikle...

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan bir mesaj, telgraf yoktur.

Cemil Çiçek, Köksal Toptan gibi Devletimizin önemli isimleri de oradadır.

Bozulurlar Cumhurbaşkanımız Erdoğan’dan bir mesaj gelmemesine.

Bu durumu sorar Yavuz Donat, Süleyman Demirel’e;

Ben takılmam Yavuz böyle şeylere,’ der Süleyman Demirel.

Açılıştan bir hafta sonra Yavuz Donat Afyon’dadır.

Yusuf Ağa’nın çiftliğinde.

Salonda kahvaltı yapılmaktadır.

O sırada Yavuz Donat’ın telefonu çalar, arayan Süleyman Demirel’dir.

Eline bir telgraf geçtiğini söyler Demirel.

Gönderen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Lütfen okuyun telgrafı ben not alacağım der Yavuz Donat, Demirel’e.

Demirel okur satır satır telgrafı...

Süleyman Demirel’i öven ve yurt dışı toplantısı nedeniyle katılamayacağını belirten güzel mesajlarla dolu bir metindir.

Telgraf metni bittikten sonra ‘sıkı dur Yavuz’ der Süleyman Demirel.

‘Bak telgrafın üzerindeki notu’da okuyacağım sana’ der.

Telgrafın üzerindeki not...

26 Ekim 2014 tarihinde açılış saatinde bizzat 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’e verilecektir.’

Telgraf bir gün önce gönderilmiştir.

Verilme tarihi ve saati de belirtilerek.

Gönderen sıradan bir kişi değildir.

Verilecek kişi de sıradan biri değil.

26 Ekim günü pazara denk geldiği için, Posta Müdürü telgrafı daha sonra veririz nasılsa diyerek, masasına bırakır.

Sonrasında ya unutur, ya da izindedir.

Telgraf ancak bir hafta sonra Süleyman Demirel’e ulaşır.

Bu durumu Yavuz Donat ertesi günkü köşesinde yazar.

Ortalık karışır.

Ulaştırma Bakanı arar Yavuz Donat’ı;

Yavuz Bey eleştiriniz haklı. Biz yazınızı okuduktan sonra Sayın Demirel’i aradık özür diledik. Ama bu olaya sebep olanlarında gereğinin yapıldığını bilin lütfen. Hepsi alındılar.’

Yavuz Donat’ın yazdığı yazı, Cumhurbaşkanımızın mesaj göndermemesine içerleyen ve üzülen başta Cemil Çiçek ve Köksal Toptan olmak üzere hepsinin yüreklerine bir su serper.