Kalabalıklarda yükselip tenhada özür dilemek zorunda kalacağınız davranışlardan uzak durmak lazım. Bir sinirle ağızdan çıkacak cümlelerin geri telafisi bazen mümkün olmayabiliyor.

İki taraf arasında gerçekleşen olaylarda sabırlı davranmak kısa vadede sorun gibi olsa da uzun vadede son derece kazançlı bir durumdur.

Gazetecilik mesleğinin doğası gereği bazen insanlar doğruya ulaşma çabasında olan bizleri anlamayabiliyor. Ya da menfi noktada çıkarımlarına ters düşen kelimelerimizden ötürü ağıza alınmayacak sözler söyleyebiliyorlar.

Elbette olmaması temennimiz ama oluyor işte…

İnanın bu durumdan o kadar çok muzdaribiz ki…

İş dönüyor dolaşıyor aradan zaman geçiyor ve özür dilemeye varıyor. Ee yapma işte mübarek adam… Ağzının pergeline bir sahip çık…

Ya da en azından karşında ki sana nasıl yaklaşıyorsa aynı dozda karşılık ver…

Böylelikle hem hukuki açıdan hem de vicdani açıdan dara düşme.

Anlatamıyoruz velhasıl herhalde anlatamayacağız da…

Peki çözüm nedir?

Çözümden evvel sorunun kaynağı nedir diye sorsak daha doğru olur.

Kaynak tabi ki okumamak…

Hah bunu da herşey gibi kitaba bağladı diyenler varsa emin olun çok yanılıyorlar.

Okumak hem insanın ufkunu hem de sabır eşiğini yükselten bir eylem.

Okunan eser gerçek ya da kurgu farketmeden; evveliyatta meydana gelen deneyimlerin birikimi olarak karşımıza çıkar. Bir nevi ilerde karşılaşma potansiyelimizin olduğu hayat demolarıdır. O yüzden tecrübenin kaybedilerek kazanılan bir olgu olduğunu düşünürsek bizlerin hayata hazırlanması noktasında kitapların yadsınamaz derecede ehemmiyetli oldukları kanısına kolayca varabiliriz.

Bir sataşma, bir kavga ya da olumsuz herhangi bir olay karşısında okuyan ile okumayanın vereceği reaksiyonlar emin olun çok farklıdır. Zira bir aydını tartışırken görebilirsiniz ancak kavga ederken asla göremezsiniz.