Yarın 10 Kasım... Büyük Atatürk'ü, ölüm yıldönümünde rahmetle, minnetle, saygıyla anacağız.
Bütün yurtta anma törenleri yapılacak... Televizyonlarda Atatürk ile ilgili programlar yayımlanacak.
Siyasetçiler, akademisyenler, sivil toplum liderleri, kanaat önderleri... Herkes konuşacak.
Fakat... "Konuşulmayacak" olanlar da kalacak.
Tarihin arka odasında yaşananlar... Kamuoyundan saklananlar... Üstü örtülen olaylar.
Bugün ve yarın... Arka odanın kapısını biraz aralamaya ne dersiniz?

***


Yok edilen evraklar
Yakup Kadri Karaosmanoğlu... "Atatürk dönemini" bilen isimlerden.
Diyor ki:

"Atatürk ölünce... Ata'ya ait bazı evraklar yok edildi."

"Hangi" evraklar? "Kimler" yok ettiler? Ve niçin?

***


Kitap
Sahaflarda dolaşırken... Bir kitap gözümüze ilişti:
Cumhuriyet Tarihinde Mühim Olaylar... Mustafa Müftüoğlu... Seha Neşriyat.
Tarih tarih... İsim isim... Tanıkların, olayları yaşayanların sözleriyle... Cumhuriyetin ilk yıllarına ait... O kadar çok, arka oda bilgileri anlatılıyor ki.
387 sayfa... Fiyatı... KDV dâhil 400.000 lira.

Evet... 400 bin... "Paradan altı sıfırın atılmadığı" yıllar.
Kitabın, "Önsöz"ünün son cümlesi... Kelimesi kelimesine:
"Allah'ım, kalmasın bu dünyada hiçbir hakikat nihan."
Bu sözün altındaki tarih:
10 Şubat 1988... Kandilli/ İstanbul.
Söylememize gerek var mı? Nihan... "Gizli" anlamında.

***


Atatürk'ün Dışişleri Bakanı soruyor
Tevfik Rüştü Aras... 1920-1938 arasında, beş dönem milletvekilliği yaptı... 1925- 1938 arasında da Dışişleri Bakanlığı.
Aras, anlatıyor:
 Atatürk'ün notlarını, önemli kişiler hakkında kanaatlerini yazdığını bilirim.
 Küçük not defterleri olması lazımdır.
 Bir gün zarfların arasından birini çekip çıkardı: Al bak, Tevfik Rüştü... Hakkında yazdıklarım bunlar.
 "Teeddüp ederim (Utanırım) Paşam" cevabını verdim... Almadım... Okumadım... Daha bunun gibi çok dosyası vardı... Ve soruyor:
 Bu notlar ne oldu acaba?
Ey tarihçilerimiz?
Ey araştırmacılarımız? Ne oldu acaba?

***


İnönü'nün mektupları
Atatürk'ün ölümünden sonra... Tevfik Rüştü Aras'a soruluyor: - İsmet Paşa'nın Atatürk'e yazdığı mektuplar ne oldu acaba? Eski Dışişleri Bakanı'nın yanıtı:
 Bu mektupları duydum ama bilmiyorum yerini.
 Atatürk'ün ölümünden sonra görevden uzaklaştırıldım.
 Herkesin, kendi aleyhinde mütalaa ettiği vesikaları aldığı doğrudur.
Kimler, "hangi vesikaları" almış acaba? Var mı bilen?

***


Kılıçtan yüzüğe mücevherler
Sayfa 268... Uzun yıllar Cumhurbaşkanlığı özel kaleminde görev yapan, eski Aydın Milletvekili Zühtü Uray'ın hatıraları:
 İsmet Paşa'nın, Refik Saydam'ın ve diğer önemli zevatın Atatürk'e yazdığı mektuplar, o devrin selahiyetli kimselerine teslim edilmiştir.

 Ancak bunların, bu mektupların sahipleri ile notlarda isimleri geçenlerin, Ata'nın ölümünden sonra bunları aldıklarını duyduk.
 O günlerde herkesin konuştuğu, birbirine üzülerek anlattığı acı bir olaydı bu.
 Sonra bir de Atatürk'e hediye edilen üzeri pırlanta, yakut ve zümrütlerle süslü bir kılıç vardı... Bunun da, "Çiçek bozuğu bir yüze dönüp, delik deşik olduğunu işittim."

***


'Foyalar ortaya çıkmasın'
Kitaptan okumaya devam... Sayfa 269:
 Ankara 3'üncü Sulh Hukuk Hâkimi Osman Selçuk'un, 124 sayfalık bir cetvelde topladığı bütün eşyalar, CHP mümessili Nafi Atıf Kansu'ya teslim edilmiş ve dört yıl Ankara Halkevi'nin bir odasında kalan bu eşya, bilahare hâkim huzurunda Ziraat Bankası'ndaki çelik kasaya nakledilmiştir.

 Üzerinde, "Devlet Sırrıdır" ve "Eşhas" ifadeleri bulunan dosyalar ve bazı hususi mektuplar da bu arada Ziraat Bankası kasalarına konmuştur.
 Fakat sonraları, bilinmez ne hikmetse, bunlar kaybolmuştur.
 Şu sözler sık sık duyulur olmuştur: Bu evrak ve notlar kimin aleyhinde ise, yani kimin foyasını ortaya çıkarıyorsa, onlar tarafından vaktiyle ele geçirilmiş veya imha edilmişlerdir.

***


Ata'nın vasiyeti yerine getirilmedi
Gazi Mustafa Kemal Atatürk... "Çankaya'yı" çok seviyor.
Ölünce... Çankaya sırtlarına gömülmek istiyor... Bu bir sözlü vasiyet... Tanıkları da var.
Ama... Bu istek yerine getirilmiyor.
"Kitaptan... Vasiyetten... Kayıp belgelerden" söz etmeye devam edeceğiz.
"Anıtkabir neden Çankaya'ya inşa edilmedi?" Yanıtı hayli, "Uzun hikâye." Ayrıntılı olarak... Yarın anlatacağız.