Hürriyet gazetesinin düzenlediği Hürriyet Ekonomi Zirvesi için geçtiğimiz günlerde 3 bin yıllık tarihe sahip Afyonkarahisar’daydık. Şehir, mermeri ile dünyaca bir üne sahip olsa da aslında termal turizmi, kaynak suları, tarihi ve gastronomisiyle de çok ileride. Kaymaktan sucuğa, yoğurttan lokuma kadar bir çok ürünü tescilli. Ancak şehrin daha fazla tanıtıma ihtiyacı olduğunu da söylemeliyiz.

HÜRRİYET Ekonomi Müdürü Sefer Levent, “Hazırlan, Ekonomi Zirvesi için Afyonkarahisar’a gidiyoruz” dediğinde açıkçası mutlu oldum. Ekonomi zirveleri için birçok şehre gittik, elbette gittiğimiz şehirlerde sanayici ve iş insanları, yerel yöneticilerle sohbetler yaptık, keyif aldım ama Afyonkarahisar’ın bendeki yeri ayrı; baba memleketi. Rahmetli babam Emirdağ’da doğmuş, büyümüş, okumuş. Gençliğimde Emirdağ’a sık gittim, kimi zaman Afyonkarahisar’a da uğradım. Uzun yıllar sonra Afyon’u görünce şaşırdım dersem yalan olmaz. Çok değişmiş; otelleri, restoranları, modern binaları, yolları ile gelişmiş, bambaşka bir şehir olmuş. Gelişirken de özelliğini ve dokusunu kaybetmemiş.

3 BİN YILLIK TARİH

Bunlara rağmen kendini iyi tanıtamamış bir şehir, Afyonkarahisar. Mermeri ile ün salmış olsa da bununla sınırlı değil. Bilenler bilir ama ben bilmeyenler için anlatayım. Mesela, kaynak suları, termal tesisleri ile tam bir Turizm şehri; 14 beş yıldızlı otel, 32 bin yatak kapasitesine sahip. Mesela, hayvancılık; İstanbul’un et ihtiyacının neredeyse dörtte birini karşılıyor. Kaymağından, sucuğundan bahsetmiyorum; kaldı ki, kaymağı, sucuğu, pastırması, yoğurdu, lokumu tescillenmiş durumda. Kelimenin tam anlamıyla da bir gastronomi şehri. Ha keza, tarihiyle de öyle; tam 3 bin yıllık tarihe sahip.

DÜNYA TANIYOR, YETMEZ Mİ?

Tüm bu zenginliklere rağmen Afyonkarahisar hak ettiği yere gelebilmiş mi? Hemşehrilerim alınmasın gücenmesin ama gelememiş, kendini yeterince tanıtamamış. Sanki, Eskişehir, Konya, Kütahya arasında sıkışmış kalmış. Doğru; Ege ve İç Anadolu’da bir saat ile 3 saatlik mesafede neredeyse 20 ile ulaşılabiliyor. Bu bir anlamda avantaj, bir anlamda da arada sıkışmış olmaktan dolayı dezavantaj.

Belki de Afyonkarahisarlıların, ‘bizi dünya tanıyor zaten’ yaklaşımı da bunda etkin olmuş olabilir. Haksızlar mı? Değiller; gerçekten de mermer deyince Afyonkarahisar’ı dünya tanıyor. Roma’daki ünlü Colessium’da, Vatikan’daki Aziz PetrusBazilikası’nda, dünyaca ünlü binalarda, Amerika’daki Beyaz Saray’ın asansör döşemelerinde Afyonkarahisar İscehisar’ın mermeri kullanılmış.

Gelin bize; Anıtkabir’de ve Kocatepe Camii’nde yine İscehisar mermeri bulunuyor. Geçmişe gidin; Efes ve Perge antik kentlerinde yine Afyon mermeri kullanılmış ki, araştırmalar bölgede 2500 yıllık mermer ocağı geçmişi olduğunu gösteriyor. Bugüne geldiğimizde Afyonkarahisarlılar mermeri sanat eseri gibi öyle bir işliyorlar ki, tablolar yapıyorlar, hediyelik eşya yapıyorlar, kahve fincanı yapıyorlar ve Türkiye’nin dört bir tarafına gönderiyorlar. Üstelik bunları yapanlar da kadınlar. Valiliğin başlattığı çalışma ile kadınlar, tonluk mermerleri ince ince işliyorlar.

TEK EKSİK, TANITIM

Daha bitmedi; konu mermer olunca Afyonkarahisar bu işin teknoloji tarafında da sessiz sedasız ciddi yol kat etmiş. Mesela iş adamı Şuayp Demirel, 30 ton yük taşıyabilen, kaya taşıma kamyonu üretmiş, adını ‘deve’ koymuş, şimdi de dünyaya pazarlıyor.‘Ne var bunda?’ diyecek olursanız, bu kamyonu dünyanın sadece birkaç dev şirket üretebiliyor ve tanesini 300 bin Euro’dan satıyor. Afyon gezisinde, kamyonun üretildiği tesisi gezdim, hatta kamyonu kullanma fırsatım da oldu. Motor ve şanzıman hariç tamamı yerli üretim ve el emeği ile üretiliyor. Hemen belirteyim, dünyadan da sipariş yağıyor. Afyonkarahisar; yeraltı madenleri, gastronomisi, turizmi, tarım ve hayvancılığı, sanayisi, teknoloji üretimi ve ihracatı ile gizemli bir şehir. Tek eksiği kendini tanıtmak.