Güzel bir Ekim günü Şuhut ilçesine doğru yol alıyoruz. Etrafımızı saran, sonbaharın o etkileyici renklerinin bezendiği büyülü görüntüler, içimize huzur dolduruyor. Ekim’de bir başka güzel oluyor doğa. Yolun nasıl geçtiğini anlayamadan, tarlalarından patates çıkaran işçileri görüyoruz gerilerden. Dümdüz ova üzerinde uzanan manzara resmine, patates çuvalları somut bir değer katıyor. Etrafı çevreleyen tepeler de kenar süsü gibi paspartu çizerek bu güzel tabloyu tamamlıyordu.

Şuhut’a geniş caddeden girerken, merkeze doğru gidildiğinde yollar daralıyor. Ben; Kadın Kültür Evini yol üstünde bir yerde göreceğimi sanırken dar bir sokağın kenarında birden karşımıza çıkıveriyor, şaşırtıyor.. Yan duvarında Kadın Kültür Evi amblemi ile kadınları eğitime çağıran birkaç figür ile şipşirin sıcak görüntü ile bizleri selamlıyor. Birkaç basamak merdivenle çıkıp içeri girdiğimizde daha da sıcak karşılama bizi bekliyor. Müdüre Hanım Betül Avcı, yanında ki hanımlarla bizi aydınlık ferah bir salona aldılar. Kısa tanışma faslından sonra çaylarımızı içerken Şuhut Kadın Kültür Evi hakkında bilgiler edindik.

Burası atıl bir bina iken restore edilip Kadın Kültür Evi haline getirilmiş; eskiden öğrenci yurdu olarak kullanılan beş katlı bina. Şuhut Kadın Kültür Evinin bir özelliği de ilk Kadın Kültür Evi olarak düşünülmüş olması. Bu güzel mucizevi projenin ilk Şuhut’ta gerçekleştirilmesinin en anlamlı yanı; Cumhuriyet’in temelinin atıldığı topraklarda, Büyük Taarruz Kararının Şuhut’ta alınmasıdır.  Çok ince düşünülmüş bu rastlantı Şuhutlu kadınlar için bir onur olmalı.

Binanın merdivenlerinden çıkarken; kendilerine eğitim, kültür ve beceri verilecek kadınların ekonomik kalkınmada basamak basamak yükselmesini, yeni nesilleri de refah seviyesine çıkarmasını diledim. Donanımlı anne, becerikli eş,  hayatı sosyalleşerek renklenmiş birer birey olacaklarını düşünüyorum.  Bütün katlarını gezerken, her biri atölyeye dönüşmüş çok amaçlı sınıfların, son derece modern tasarımlanmış olduğunu gördüm. Kadınlara belli programlar çerçevesinde, uzman öğreticiler tarafından eğitim verilen sınıflar, spor yapabilecekleri salon, sinema da izleyebilecekleri salonlar, kütüphanesi…

Kütüphanede kpss’ye hazırlandıklarını söyleyen dört kız öğrencinin çalışmalarına tanık oluyoruz. Sakin sessiz ortamda, masanın üzerine açtıkları kitapları, defterleri ile birbirine yardımcı olarak kendilerini kaptırmış çalışıyorlar. Evlerinde kendilerine ait odaları olmayan, kalabalık aile ortamında çalışmaya fırsat bulamayan öğrenciler aklıma geldi birden. Eskilere gittim, sokak lambasının altında ders çalışanlar, okuma fırsatı bulamayan çocuklar hele de kız çocukları… Çok güzel ortamda huzur içinde çalışıyorlar. Mutlu oluyorum kendi kendime.

 Anneleriyle gelen çocukların oyun odaları, dinlenme salonları ile mükemmel bir yer olmuş. Boş sınıflara kuruması için serilmiş ekinezya bitkisi, kış aylarında görülen soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonların semptomlarının tedavisi için kullanılabilen şifalı bitkinin çayı için girişimleri de başlı başına gelir kaynağı olabilecek nitelikte. 

Binanın en üst katında ki geniş salonda, kadınları çeşitli uğraşlar içinde gördüm. Bu kat giyim atölyesi olarak tasarlanmış. Dikiş makineleri, overlok makinesi kadınların hizmetinde. Kadınlar bir yandan sohbet ederken bir yandan da kumaşları kesip biçiyor, çaylarını içiyorlardı. Giyim öğretmenleri; ’’Kadınlarımız burada çok güzel vakit geçiriyor. Ekonomik ve psikolojik sorunları olan kadınlarımız kurslarımıza katılarak hem sosyalleşiyor hem de bütçelerine katkıda bulunuyorlar’’ diye açıklamalar getiriyor. Uygun fiyata aldıkları kumaşlardan kendilerine ve sipariş üzerine çevresindekilere, piyasa değeri yüksek olan kıyafetleri diktiklerini, ucuza mâl ederek ekonomik kazanç sağladıklarını dile getirdiler. ‘’Hem öğreniyoruz, hem kazanıyoruz.’’

Birkaç hanım buraya geliş hikâyelerinden bahsediyor. Hayatın sillesini yemiş kadınlar, eşinden ayrılanlar, çocukları ile ortada kalanlar, engelli çocuğu olanlar… Bu kadınlardan birisi kendini anlatıyor; uzun süre evinden çıkmadığını, kimseyle konuşmadığını, hayata tam manasıyla küstüğünü, büyük bunalımlar içinde olduğunu belirtiyor. Bir arkadaşının zorlaması ile gönülsüz başlamış Kadın Kültür Evine. Uzun süre kendi halinde gidip gelmiş, zamanla alışmış. Geçen süre içinde kendini bulduğunu, sporlara, eğitimlere katıldığını, şimdi kendini çok mutlu hissettiğini söylüyor.  ‘’ Kendime güvenim geldi, evimden daha huzurlu bir yer. Bize bu imkânı sağlayanlardan Allah razı olsun.’’ Diyor. Bu içten duasına oradaki bütün hanımlar katılıyor.

Bir kaç kadının hikâyesi de buna benziyor. Eşinden ayrılmış, eşi vefat etmiş çocuklarını okutmak zorunda olanlar ya da ekonomik durumu iyi olmayan kadınlar çalışarak bütçelerine katkıda bulunmak için buraya geldiklerini söylediler. Hepsinin yüzünde bir şeyleri başarmış, öğrenmiş olmanın verdiği onurun tebessümü vardı. Baştan aşağı bütün katları gezdik. En alt kat bahçe katı. Aydınlık koskoca salonun duvarlarını süsleyen tablolar, ayrı bir renk katmış ortama. Aynı yerin bir köşesinde ferah bir mutfak kadınlarımızın hizmetinde... Her katı gezdikçe Kadın Kültür Evlerinin kadınlar için bulunmaz fırsat olduğunu düşünüyorum. Bu kültür evlerine sahip çıkacak yine kadınlarımız olmalı.

Vedalaşarak Kadın Kültür Evinden ayrıldık. Kadın Kooperatifinin olduğu binaya doğru yol aldık. Burası bir bahçe içinde atıl durumda iken kooperatif olarak tahsis edilmiş bir öğrenci yurdu. Şuhutlu kadınların ne kadar şanslı olduğunu düşünmeden edemedim. Binaya ilk girdiğimde göze çarpan üretilmiş topraktan yapılmış objelerin duvar kenarlarına sıralanışı oldu. Gri, kahverengi, boz bir atmosfer bizi bekliyordu.  Çalışmanın göstergesi olan dağınıklık hâkimdi atölyede. Çalışan kadınların her biri tezgâh makinelerinin başında, alışkın oldukları hamurları yoğurur gibi adeta çamurla oynuyorlardı.

Ellerinin çamuru ile iş başındaki kadınlar, ‘’Ellerinin hamuru ile erkek işine karışmak’’ deyimini artık tedavülden kaldırmışlar, çalışmanın doruklarında geziniyorlardı. Ham maddesi çamur olan malzemeleri, alçı kalıplara dökerek şekillendirilmiş kâseler, buhurdanlıklar, fincanlar, cezveler, vazolar, saksılar ve pek çok ürünü sabırla boyuyorlar, cilalıyorlar, fırınlıyorlar. Son aşaması da bitince satışa hazır hale getiriyorlar. ‘’Zaferin topraklarından, kadınların elinden’’ sloganı ile paketleniyor ürünler. Pres makinaları, yüksek ısı dereceli sanayii fırınları durmadan çalışıyor.

Tarihin derinliklerinden gelen ‘’Synnada ‘’ adı ile Şuhut, artık kadınların becerileri ile bambaşka bir görüntüye bürünüyor. Kadın Kültür Evleri’ne gönül vermiş kadınlar, neredeyse kapı kapı gezip Şuhutlu kadınları, Kadın Kültür Evlerini tanıtmaya çalışıyorlar. Kadın Kültür Evlerinin sürdürülebilmesi için kadınlarımıza düşen görev kadar erkeklerimiz de görev düşüyor. Kadınlarımıza destek olmalarını istiyorum. Kadınların aldıkları eğitimler sayesinde, gerek çocuklarının yetiştirilmesinde gerek kendi hayatlarının sosyalleştirilmesinde büyük rol oynayacağına yürekten inanıyorum.  ‘’Haydi beyler! Sizlerde kadınlarınızın elinden tutun.’’   Şuhut’un sadece keşkek, patatesleri ile adını duyurmayacaklar. Kadınlarımız; hayallerine, amaçlarına sıkı ve doğru çalışmayla, sunulan bu imkânları ve şansı iyi değerlendirerek hedeflerine ulaşabileceklerine inanıyorum.Şuhut’tan ayrılırken aklımda hep istekli, çalışkan kadınlar var. Kadınlarımızı yeniden topluma kazandıran, üretime, eğitime yönelten, bütün imkânları sağlayan başta Sayın Valimiz Gökmen Çiçek Beyefendi’ye,  her zaman kadınların yanında olduğunu hissettiren değerli eşleri Sümeyra Hanımefendi’ye, Sayın Vali yardımcımız Nurullah Kaya Beyefendi’ye ve ekibine, Kaymakamından Belediye Başkanına,  bütün emeği geçenlere teşekkür eder, saygılar sunarım.

Emekli Matematik Öğretmeni MÜRŞİDE OKLU AYHAN