Darbe (12 Eylül 1980) sonrası... Demokrasi askıda... Meclis feshedilmiş... Liderler siyasi yasaklı.
Süleyman Demirel... Darbe öncesinin Başbakanı... Evinde... Güniz Sokak-31... Dört duvar arasında.
Ama... Zaman zaman, "önemli ziyaretçileri" oluyor.
Yurt dışından gelen başkanlar... Bakanlar... Bürokratlar...
Darbenin lideri Kenan Evren... Darbe hükümetinin Başbakanı Bülent Ulusu ile görüştükten sonra... Demirel'e de uğruyorlar... Konuşuyorlar.
"Yabancı konuk" gidince... Demirel, "konuşmanın bir özetini" çıkarıyor.
"Dışişleri Bakanlığı'na" gönderiyor... "Gizli... Özel" kaydıyla.
Bir gün... Demirel'e sordum:
- Bunu yapmanızı... Konuştuklarınızı kâğıda döküp yollamanızı... Dışişleri Bakanlığı mı istiyor?
Hayır.
- Öyleyse... Göndermeniz gerekiyor mu? Şart mı? Neden gönderiyorsunuz?
Türkiye bir aşiret devleti değil... Kökü tarihin derinliklerine uzanan bir büyük devlet... Benim yabancı bir başkan veya bakanla yaptığım görüşmeyi devletim bilmeli... Neler konuştuğumuz devletimin arşivlerine girmeli.

***


Terbiye gereği
Siyasi yasaklı olduğu dönemde o kadar çok yabancı büyükelçi, Demirel'i ziyaret etti ki.
Ziyaretin ertesi günü... Demirel, "Evine kimin geldiğini... Ne kadar süre kaldığını... Nelerin konuşulduğunu"
Dışişleri'ne bildirdi. Bildirmesi... Demirel'in söylemiyle... "Devlet terbiyesi" gereğiydi.

***


Yurt dışına ret gerekçesi
Yasaklı Demirel... Yurt dışından "davetler" aldı... Amerika'dan... İngiltere'den... Fransa'dan... Pek çok ülkeden.
"İsterseniz yalnız gelin... İsterseniz hanımefendiyi de getirin" denildi.
Yabancılar, "özel uçak" bile göndereceklerdi.
Demirel'in... Her davete verdiği yanıt aynı oldu:
- Davetiniz büyük incelik... Büyük nezaket... Ama hayır... Teşekkür ederim.
Yine bir gün... Demirel'e sordum:
Niçin reddediyorsunuz? Ne diye gitmiyorsunuz?
Demirel'in yanıtı şöyle oldu:
 Gitmem... Zira... Gidip de ne söyleyeceğim?
 "Ülkemde darbe oldu... Sizler de destek verdiniz... Aman ne iyi ettiniz" mi diyeceğim? Hayır, hayır.
 Veya... Yurt dışına çıkıp, ülkemi mi kötüleyeceğim? Hayır, bin defa hayır.
 Padişah asmak ile Millet Meclisi'ni kapatmak aynı şeydir... Bunları mı seslendireceğim? Yapamam.

***


Bush ve Demirel zirvesi
Amerika Başkanı George W. Bush, Türkiye'ye gelmişti... Yıl 1991.
Ankara'da... Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile görüşmüştü.
Ülkesine dönmeden önce...
İstanbul'a uğramıştı.
"Siyaset yasağı" referandumla kalkmış olan Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, İstanbul'daydı.
Ve... İki ayrıntı... Önemli:
1. İktidardaki Anavatan Partisi'nin güç kaybettiği... 6 kez giden Demirel'in, 7'nci kez gelmek için gece-gündüz çalıştığı...
2. 20 Ekim 1991'de yapılacak genel seçime sayılı günler kala.
Konumuza dönelim... ABD Başkanı Bush, Demirel ile "baş başa" görüşmek istedi... Kalmakta olduğu Çırağan Palas Oteli'nin "kral dairesine" davet etti.
Demirel... "Memnuniyetle" dedi ve...
Bush ile Demirel buluştular... 21 Temmuz 1991... Pazar... Saat 15.45.
Yani... Milletvekili seçimlerinin tam 3 ay öncesi.

***


Emel Hanım
Süleyman Demirel'i aradım... 22 Temmuz 1991... Pazartesi... "Bush ile yaptığı görüşmenin ertesi günü."
Ankara'ya dönmüştü... Meşguldü... Çalışıyordu.
"Akşam konuşalım" dedi.
Akşam... Güniz Sokak-31... "Bugün çok meşguldünüz" dedim.
"ABD Başkanı Bush ile yaptığı konuşmayı ele aldığını... Emel Hanım'ın, görüşmeye ilişkin notları bilgisayara aktardığını... Ve... Dışişleri Bakanlığı'na ulaştırdığını" söyledi.
Birkaç ayrıntı:
 Emel Yatmaz, Demirel'in görünmeyen eliydi... Ciddi... Çalışkan.
 Yıllarca Demirel ile birlikteydi... Darbe öncesi... Darbe sonrası... Başbakan iken... Cumhurbaşkanlığı'na çıkınca... Ve daha sonra.
 Sır saklamasını bilirdi... Saygın bir hanımefendi.
 Nazmiye Hanım da, Süleyman Demirel de onu çok severlerdi... Akraba gibi... Evlat gibi.

***

İşte o tutanaklar
Görüşme... Demirel'in, "Sayın Başkan, ülkemize hoş geldiniz" sözleri ile başlıyor.



Sonra... Demirel'den bir ufuk turu... Silahsızlanma... Dünyanın önüne çıkan yeni imkânlar, yeni fırsatlar, yeni ufuklar... Sovyetler Birliği... Kızılordu... Reformlar. Bush soruyor:



- Acaba Gorbaçov başarıya ulaşabilecek
 mi?
Demirel'in yanıtı:
- İşi zordur... Reform kolay değildir.


***


'Güçlü Türkiye'
Demirel, "İnsanlığın barış, refah ve istikrar arayışında Türkiye önemli bir rol oynayabilir" diye konuşuyor.
"Güçlü Türkiye'den" söz ediyor.
Bush araya giriyor:


- Güçlü Türkiye'den neyi kastediyorsunuz? 
Ekonomiyi mi, savunmayı mı, yoksa her ikisini mi?
Demirel:
 Güçlü Türkiye'den kastımız şudur... Türkiye, gerçek demokrasiyi kurup işletebilmelidir.
 Hukuk üstünlüğü mutlaka sağlanmalıdır... Laikliği korumalıdır.
 Bölünmez bütünlüğünü korumalıdır ve dünya ile kucaklaşabilmelidir.
 Batı sistemi bütünlüğü içinde olmalıdır.
 Tabii ki bunları gerçekleştirmek bizim işimizdir.

***


AT üyeliği
Konuşmanın bir yerinde... ABD Başkanı Bush... Diyor ki:
- Biz Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na girmesini destekliyoruz... Buna mâni olduğumuz, oyun oynadığımız iddiaları tamamen asılsızdır.

***


Bölgesel sorunlar
Yunanistan konuşuluyor... Kıbrıs konuşuluyor... Körfez ülkeleri konuşuluyor.
Demirel... "Körfez bunalımından Türkiye'nin büyük zarar gördüğünü... Bunun tazmin edilmesi gerektiğini" söylüyor.



Türkiye'nin "güçlü kalmasının" önemini ve yararını anlatıyor.
Görüşme bitince... Başkan Bush, "koridor boyunca" Demirel ile birlikte yürüyor.
Ve... Asansörün önünde vedalaşıp ayrılıyorlar.

***


Uluslararası ilişkilerin temeli
Başkan Bush ile Cumhurbaşkanı Özal, "İki yakın dost ve arkadaş" idiler... Sık sık görüşüyorlardı.
Fakat... Özal'ın giderek güç kaybettiğini... Demirel'in güçlendiğini... Yaklaşan seçimde Özal'ın kurduğu Anavatan Partisi'nin "gerileyeceğini" fark eden Bush... Demirel'e diyor ki:



 Bugün Sayın Özal ile bizim münasebetlerimiz ülkeyi yönetmesindendir.
 Şahıslar bugün vardır, yarın yoktur... Giderler, yerlerini başkaları alır.
 Türk-Amerikan münasebetleri şahıslarla kaim değildir.

***


'Cumhurbaşkanı bilmeli'
Demirel ile Bush görüşmesinin 6 sayfalık "Özeti... Tutanağı" önemli bir belge.
Belge... Devletin arşivlerinde.
22 Temmuz 1991... Pazartesi akşamı... Demirel'in evinde, "bu belgeyi" okurken... Hatırlattım:
- Başkan Bush'un Özal ile ilgili sözlerini de yazmışsınız... Dışişleri Bakanı bu yazınızı Özal'a gösterirse...
Demirel... Sözümü kesti:
- Sayın Özal, devletin başıdır... Meclis'in seçtiği meşru Cumhurbaşkanı'dır... ABD Başkanı ile ne konuştuğumu bilmesi en tabii hakkıdır... Bunları yazılı halde Dışişleri Bakanlığı'na göndermek de benim vazifemdir... Sorumluluğumdur... Devlet geleneğinin en tabii gereğidir.