Bu hafta sizlerle kişilik ve karakter üzerine yazı yazmak istiyorum. Daha çok yeni olduğum gazetecilik mesleğinde 1’inciyılımı geride bıraktım. Kendime yeni bilgiler ve tecrübeler kazandırdım. Ancak tüm bunların yanında gazetecilik mesleğininbaşka bir artısı ise birçok insan tanımama sebep olmasıdır. Eğer bana hayattaki en zor iş nedir? Mesleğinde zorlanıyor musun şeklinde soru sorsanız buna yanıtım, ‘Zor olan meslek veya iş değil, insanlarla uğraşmak’ derim.

 Dört yıllık gazetecilik eğitimim boyunca teoride öğrendiğim her şeyi mezuniyetimin ardından kısa süre içerisinde çalışmaya başladığım Odak Gazetesi’nde ki gazeteci büyüklerimin ışığında deneyimleme şansı buldum ki bu süreç devam ediyor. 

Kim bilir daha neler görüp geçireceğiz…

Öğrendim ki;

Gazetecilik mesleği, kutsal ve aynı zamanda meşakkatli bir iştir. Meşakkatlisöylemim sakın yanlış anlaşılmasın…

Zira gazetecilik sadece yazmaktan ibaret değildir. Tek noktanız, bir insanı ipe de götürür, ipten de alabilir.

Rahmetli dedemin çok kullandığı bir laf vardı. “Söz ağızdan çıkana kadar o senin esirin, ağızdan çıktıktan sonra sen onun esirisindir” derdi. Yeni yeni anlıyorum ki, ne kadar kıymetli bir öğretiymiş.

Peki,  bunun mesleğim ile ne alakası var?

Gazetecilik ve habercilik doğruluk ve dürüstlük ilkeleri üzerine kurulmuştur. Çünkü temeli sağlam olmayan bir bina çökmeye mahkumdur.

Kalemi elinize aldığınızda yapacağınız ilk şey istihbaratın sağlam, haber kaynağının doğruluğunu ve güvenilirliğini araştırmaktır.

İkinci adımda ise haberi bir el işi edasıyla ilmek ilmek tabiri caizse ince eleyip sık dokuyarak işlemesi kalıyor.

Peki, bu işin kişilik ve karakterle olan alakasını bağdaştıramayanları “Nasıl yani” diyenleri duyar gibiyim.

Bu noktada gazetecinin haber karşısında sadece kalemi değil karakteri de konuşur.

Öncelikle kişilik ve karakter konusuna değinmek istiyorum.

Kişilik ve karakter olguları bireyin sonradan edindiği öğretilerdir. Bu öğretiler bireyin içinde yetiştiği toplumsal kültür, aile, eğitim ve pek tabii yaşam pratikleri içerisinde ki tercihleridir.

Bir bireyin karakter ve kişiliğini oluşturma süreci yetiştiği coğrafi kültürün etkileri başta olmak üzere buluğ çağıyla başlar. Kişinin karakterini ise olaylar karşısında gösterdiği tutum ve davranışlar belirler.

Kişiliği oturmamış bir bireyde karşılaşılan en büyük belirtiler ise; küçük hırslar, öfke, şiddet ve üst egodur.

Bu davranışların en basit örneği diyalog ortamında meydana gelen bir fikir ayrılığını konuşarak çözmek yerine içten içe büyütüp içinden çıkılamayacak bir kaosa sürüklenmesidir.

Seli tsunami yapan” bu bireyler konuşmak ve çözüm odaklı çalışma düşüncesine uzaktırlar.

Bu nedenle kartopu etkisi ile bir haberin veya bir olayın zaman içerisinde büyüyüp bambaşka bir hal almasına neden olurlar.

Bu tepkilerin ise en büyük yıkım ve artçılarını meslek hayatında ki yansımalarında görürüz.

Meslek hayatında kaos ortamının en büyük zararı, iş verimini düşürmesinin yanı sıra birlik beraberlik duygusunu körelterek meslektaşlar arasındaki birliği bozmasıdır.

Atalarımızın dediği gibi bir insanı tanımak istiyorsan, “Onunla ya alışveriş etmeli ya da onunla yola gitmeli.”Yani iş yapmalısın. Çünkü bir insanın karakteri ile onunla yaptığın işbağlamında yüzleşirsin diyerek yazıma burada noktayı koyuyorum.

Önümüzdeki hafta bu konunun ayrıntılarını ve örneklerini geniş bir şekilde işleyerek okuyucularımız ile paylaşacağım.