Mustafa Kemal, Büyük Taarruz öncesi Ankara’ya gelmişti. Planlarına göre önce Konya’ya, oradan da Akşehir’e geçecekti. Ama aklında TBMM vardı. Ankara’da yapılması gereken işler vardı.

Mustafa Kemal’in eski yaveri Cevat Abbas, 1922 yılında Bolu milletvekili olarak TBMM’de görev yapıyordu.  O da muhtemel bir taarruz da orduya katılmak istiyordu ama taarruz kararından daha haberdar değildi. Onun gibi taarruza katılmak isteyen bir kişi daha vardı; Fuat Bulca…

***

Mustafa Kemal, ikisini de yanına çağırdı.

  • Size çok önemli bir şey söyleyeceğim, Akşam Çankaya’ya gelin, dedi. Heyecanlandılar, akşamı zor ettiler.

Mustafa Kemal, onları Çankaya’nın girişindeki birinci nöbetçi kulesinin önünde karşıladı. İçeri girmek istemiyordu. Nöbetçi kulübesinin arkasındaki kayalık alanı gösterdi:

  • Gelin şuraya oturalım. Ben kahveleri söyledim, dedi.

***

Cevat Abbas dayanamadı; hemen düşüncesini dile getirdi:

  • Paşa’m, bizi taarruza katılmaktan mahrum etmeyiniz.

Fuat Bulca da aynı düşüncesini paylaştı.

Mustafa Kemal gülümsedi:

  • Size Ankara’da ihtiyacım var. Burada kalacaksınız. Sizi yanıma alamam, dedi.

Bu cümle karşısında ikisinin de yüzleri asılmıştı. Bu sırada dışarıya kahveler gelmişti. Cevat Abbas ve Fuat Bulca kahvelerini zor yudumladılar. Böyle bir cevabı beklemiyorlardı. Onlar Mustafa Kemal’in en yakınında bulunan kişilerdendi.

***

Mustafa Kemal, anlatmaya devam etti:

  • Ankara’da iki önemligöreviniz var. Birincisi Ankara’da sizin gibi yakınlarımın kalması birkaç gün için hareketlerimizin gizli tutulmasını sağlayacaktır. Her ikiniz de Meclis’te, şehirde görüldükçe ve benden bahsedildikçe herkese burada olduğumu söyleyeceksiniz. Ama ben burada değil cephe yolunda olacağım. Zaman kazanmamız lazım.

Cevat Abbas ve Fuat Bulca dinlemeye devam ettiler.

  • İkincisi ise pek düşük bir ihtimal ama yine de dikkat gerektiren bir iştir. Taarruzda ne olursa olsun başarılı olacağım, ancak binde bir ihtimal dahi olsa, ordunun hareketlerini burada kötü yorumlayanlar olabilir. Meclis’te her türlü gelişmeyi takip eder ve ona göre gerekenleri bana bildirirsiniz. Dedikoduya meydan vermeyin, alacağınız haberlere göre arkadaşlara doğru yolu gösterirsiniz. Her gelişmeye karşı dikkatli olun. Ankara’ya sahip olun.

Mustafa Kemal, cümlelerinde netti ve bu görevin önemli olduğunu bildiren bakışları ile onlara baktı.

  • Bu görevler de cephedeki savaş kadar önemli. Unutmayın! Aleyhimize göreceğiniz en ufak hareketleri bile bana bildirin. Benden alacağınız emirlere göre harekete geçersiniz. Hadi, şimdi soğutmayın kahvelerinizi daha fazla, dedi.

***

Cevat Abbas ve Fuat Bulca gerekenleri anlamıştı. Akşam olmuş karanlık çökmüştü. Çankaya’da nöbetçi kulübesinin arkasında kahveler içildi, konuşmalar yapıldı.  Cevat Abbas ve Fuat Bulca kendilerine yüklenilen görevin bilinciyle ayrıldılar.

***

Mustafa Kemal, bir süre sonra Ankara’dan ayrıldı. Cevat Abbas ve Fuat Bulca Ankara’da yapılan konuşmalarda herkese “Paşa, burada, çalışıyor” diyordu. Meclis’teki konuşmaları Mustafa Kemal’e bildiriyorlardı.

***

26 Ağustos 1922 sabahının ilk ışıkları ile top sesleri Kocatepe’den yankılandı. Büyük Taarruz başladı. 27 Ağustos’ta Afyonkarahisar kurtuldu.

30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Yunan ordusubozguna uğratıldı. İzmir’e doğru kaçan Yunanlar takip edildi. Uşak, Manisa…. Ve 9 Eylül’de İzmir, kurtuldu.Cevat Abbas ise Ankara’da zafer coşkusunu yaşıyordu.

***

Mustafa Kemal, zaferden sonra Cevat Abbas’ı İzmir’e çağırdı. O da 14 Eylül’de İzmir’e vardı. Birbirlerine baktılar, gülümsediler. Cevat Abbas zafer için Mustafa Kemal’i tebrik edecekti. Ama Mustafa Kemal onun cümlesine fırsat vermedi:

  • Ben görevimi yaptım. Zaten bunu yapmak her Türk’e borçtu, dedi.

Yine mütevazıydı.

Gerçekler onun mütevazı olmasının çok ötesindeydi

Hemen bir kahve söylediler ve birlikte keyifle içtiler.

Uzun uzun konuştular…

Ankara’daki kahveden İzmir’deki kahveye, iki kahve arasında, vatan kurtulmuştu.