Tarihler 24 Ağustos’u gösterdiğinde Şuhut kasabası Türk ordusunu ve komutanlarını karşılıyordu. Akşam saat 19.00’da Mustafa Kemal Paşa ve diğer komutanlar Şuhut’a gelmişti. Mustafa Kemal Paşa, Hacı Veli Konağı’na yerleşti.

***

Kocatepe’nin Rehberleri

Büyük Taarruz hazırlıkları sırasında Şuhut köylerinden insanlar görev almışlardır. Büyük Taarruz öncesinde özellikle Şuhut çevresinde yapılan keşiflerde iki kişi önemli görevler üstlenmişti.Bu keşif çalışmaları sırasında, önce İsmet Paşa buraya gelmiştir. Daha sonra da Mustafa Kemal, Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve Ali İhsan Paşa birlikte ge­lip incelemelerde bulunmuştur.

İşte, onlara bu çevrede yol gösteren ilk kişi Efe­köylü Raşit oğlu Hasan’dır.

“Paşa’m, buralara Yarış Ovası derler. Şu aşağısı da Şuhut’tur.”

Raşit oğlu Hasan, çevredeki her şeyi anlatmıştır. O zaman Şuhut, düşman işgali altında olmayan bir yerdi. Ordunun geçeceği yerleri planlamışlardı.

“Peki, Sarıçiçek Yaylası varmış bir de buralarda. Oraya gidelim,” dedi İsmet Paşa.

“Paşa’m vardır. Ama ben oraları bilmem.”

“Peki, kim bilir?”

“Karacaören köyünde Ümmet diye biri vardır. O bilir.”

“Tamam, onu çağırtalım”.

Karacaören köyünden Ali oğlu Himmet (Ümmet) gelmiştir. Paşalara Sarıçiçek’ten Kocatepe’ye kadar bütün yolları göstermiştir. Bütün coğrafyayı ve köyleri anlatmıştır.

Zafere giden yolda çok önemli keşifler yapılmış, bilgiler toplanmıştı.

***

Şuhut’ta Cuma Namazı

25 Ağustos 1922 Cuma günü, askeri birliklere Büyük Taarruz için “Hazır ol!” emri verilmiş; Büyük Taarruz’a saatler kalmıştı. Askerlerimiz ve Şuhutlular, Büyük Cami’de cuma namazı kılmışlar; Cami İmamı Ali Agâh Efendi ise, kılıcıyla çıktığı cuma hutbesinde vatanın düşman işgalinden bir an evvel kurtulması için dua etmişti.

Mustafa Kemal Paşa, bütün birliklere son hazırlıkların yapılması emrini vermiş ve 25 Ağustos akşamı karargah olarak kullandığı Hacı Velioğullarına ait evde taarruz planlarını kontrol etmeye başlamıştı.

***

“Döğer Döğer… Dövemeyecekler…”

25 Ağustos 1922 akşamı  saat20.00’ye geliyordu.

Mustafa Kemal, karargah olarak kullandığı evde“Bana iki tarafın arazi üzerindeki durumunu gösteren haritayı getirin” dedi.Harita hemen getirildi, masaya açıldı. Özellikle düşmanın yarma merkezi sıkletinin bulunduğu noktalardaki tahkimat ile, kuşatmayı yapacak süvari kolordusunun geçeceği Ahırdağ geçidinin vaziyetini gözden geçirdi. Aynı zamanda Eskişehir-Afyon arasında, Döğer mevkiinde bulunan düşman ihtiyatları üzerinde dikkatle durup haritayı inceliyordu.

“Döğer'le Dumlupınar arasını ölçün” dedi. Yanındaki yaveri hemen iki mesafeyi ölçtü.

Mustafa Kemal, elimdeki kalemle bir iki defa harita üzerinde Döğer ile Dumlupınar arasındaki noktaya vurdu.

''Döğer... Döğer... Fakat dövemeyecekler... Bu kuvvetler hareketsiz kalmaya mahkûm.'' dedi ve hemen yanındakileri emrini verdi.

''Haritaları toplayın. Hareket ediyoruz!''

Hedeflerinde Çakırözü köyü vardı.

***

Çadırlı Ordugâh Kuruldu

25 Ağustos akşamı Şuhut’taki karargâhtan ayrılan Mustafa Kemal Paşa, Şuhut-Kocatepe arasındaki Çakırözü köyüne geldi. Bu köyün ilerisinde bir değirmeni işleten Mustafa Ağa’nın değirmeninin önüne bir çadır kuruldu. Artık Başkomutan Karargâhı burasıydı.

Mustafa Kemal, bu değirmende yemek yemiş, dinlenmiştir. Değirmende bir telgraf hattı kurul­muştur. Buradan da dört tane büyük top öküzlerle Kocatepe’ye çıkarılmıştır.

***

Mustafa Kemal Paşa ve Şemsi Nine

Değirmende olan kişilerden biri de Şemsi Nine adıyla bilinen Mustafa Ağa’nın eşi vefakâr ve ce­fakeş Türk kadınıdır.  Afyon’a özgü şepit adı verilen bir yiyecek yap­mıştır. Mustafa Kemal’e yumurta ikram etmiştir. Şemsi Nine zaferden sonra bu durumu ‘Başka bir şey yoktu ki ikram edecek.’ diye ifade etmiştir.  Şemsi Nine aynı zamanda köylü kadınları toplamış ve Şuhut üzerinden gelen askerlere evlerinde pişirdikleri yiyecekleri ikram etmiştir. Günümüzde bu değirmen yok olmuştur. Çakırözü köyü ile Kocatepe arasındaki yola da günümüzde Zafer Yolu adı verilmektedir.

***

Zafer Yolunda Bir Bozkurt

Yeri gelmişken Kurtuluş Savaşı gazilerimizden 15. Fırka 38. Alay’dan Mehmet Ali Soy’un 1975 yılında TRT’ye verdiği röportajda anlattığı bir hikayeyi de hatırlamak iyi olacaktır. 

“25 Ağustos ikindi vakti askerlerimiz ileKocatepe yolundailerliyorduk. Belirlenen sürede zirveye çıkmamız gerekiyordu Bir kilometre yürüdükten sonra birden askerimizin yirmi metre önünden hızlı bir şekilde bir kurt geçti.  Yolun bir tarafından diğer tarafına…Tam sancağın önünden geçti…”

Korkmuşlar mı? Hayır…

Tam tersine sevinmişler, mutlu olmuşlar.

Mehmet Ali Soy anlatmaya devam ediyor

“Sevindik. Birbirlerine sarıldık ve ‘Zafer bizim olacak!’ diye bağırdık.”

“Zafer bizim olacak!”

İşte askerlerimiz taarruz öncesi, vadi üzerinde gördükleri kurdu da Türkleri zafere götürecek bir sembol olarak görmüştür. Burada asıl önemli olan şey, binlerce yıl öncesin­deki bir geleneğin, bir sembolün, bir kültürel un­surun binlerce yıl sonra bile bu topraklarda devam ettirilmesidir.

Kurdu görünce ‘Zafer bizim olacak!’ diye birbi­rine sarılan askerlerimizin kurt ile zaferi ilişkilen­dirmesinin ve anlamlandırmasının ne kadar doğru olduğu ise kısa bir süre sonra kanıtlanmıştır.

Çünkü, zaferden sonra “Bozkurt” olarak adlandırılacak olan Mustafa Kemal, zafer için Kocatepe’nin zirvesine doğru yol almaktaydı.

Bozkurt, Türk ordusunu zafere götürüyordu.

 

(DEVAM EDECEK…)