Şuhut’tan Çakırözü köyündeki Çadırlı Ordugah’a geçen Mustafa Kemal burada taarruz planlarını gözden geçirdikten sonra artık yavaş yavaş Kocatepe’ye çıkma vaktinin geldiğini görmüştü.

***

Kocatepe’de Sis

Vakit, 25 Ağustos’u 26 Ağustos’a bağlayan gece yarısına yaklaşıyordu. Süvarilerin hazır olduğu haberinin Sandıklı’dan gelmesiyle Mustafa Kemal Paşa ve komutanlar, atlarına atlayıp Çadırlı Ordugah’tan çıkmışlardı. Hedeflerinde Kocatepe vardı… Ağustos ayı olmasına rağmen serin olan hava, zirveye yaklaştıkça soğumaya başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler, binlerce askerin arasından geçerek Kocatepe’ye ulaştılar. Herkes, taarruz emrinin verilmesi için hazırdı fakat Kocatepe’de emrin verilmesini geciktiren bir şey oldu. O gün zirvede çok yoğun bir sis vardı.

 

***

 

Ateş! Ateş!

 

Saatler sabah 05.00’e doğru gelmişti. Hava so­ğuktu. Gün ışımaya başlamıştı. Sis de dağılmaya…  Kocatepe’nin etrafında Kocatepe’ye saygılı bir şekilde duran dağlar, tepeler, zirveler kendini gös­termeye başlamıştı.

Mustafa Kemal Paşa Hazır mı?” diye sordu.

Yanında Sakallı Nurettin Paşa vardı.

Nurettin Paşa “Evet. Hazır Paşa’m,” dedi.

Her şey hazırdı. Mustafa Kemal Paşa, Kocatepe’nin zirvesinden ufka doğru baktı. Sis dağılmıştı.  Saatine baktı.  Saat 05.30’du…  Ve herkesin beklediği o emri verdi:

“Ateş!!!...”

Kocatepe’nin zirvesinden ilk emri vermişti. Sanki gök gürlüyordu. Yıldırımlar, şimşekler çakıyordu. Düşman mevzileri birer ateş topuna dönmüştü. Top sesleri ile birliklerden tek bir ses yükseliyordu artık.

“Allah Allah Allah…”

Mustafa Kemal Paşa, Kocatepe’nin sarp yamaçlarında dua ediyordu:

“Rabbim! Yunanların kazandığını bana gösterme! Onlar kazanacaksa gök kubbe başıma yıkılsın daha iyi. Anam! Bize dua et! “

 

***

 

Hedefler Vuruluyor

 

Ve saatler 26 Ağustos sabahı 06.45’i gösterirken Kalecik Sivrisi ele geçirilmişti. Ardından Tınaztepe 15. Tümen’in 38. Alay’ı tarafından ele geçirilmişti. Saatler 09.00’u gösterirken Belentepe’de Türk bayrağı dalgalanıyordu. Tabii ki bu sırada kuzeyde 2. Ordu’nun Kocaeli Grubu da saldırıya geçmişti. Bu durum Yunanları tereddüde düşürmüştü… Acaba gerçek taarruz kuzeyden mi yapılacaktı? Yüzbaşı Fazıl’ın kontrolündeki uçağımız bir Yunan uçağını düşürmüştü. Dört Yunan uçağı da zarar görmüş ve zorunlu iniş yapmıştı.

 

***

 

“Muvaffakiyet Allah’tandır”

 

Kocatepe’den Yunan mevzilerine top atışları sü­rüyordu.

Mustafa Kemal:

“Türk milletinin ne olduğunu düşman şimdi anlasın”, dedi.

Topçunun cephanesini merak ediyordu. 

Topçunun cephanesi ne kadar kaldı? diye sordu.

“1 saat sonra biter Paşa’m,” cevabını aldı.

Mustafa Kemal hedefi koydu:

“Son mermiye kadar düşmanın üzerine bomba yağdırınız. İki saat sonra bütün cephaneyi düşmandan ikmal edeceğiz zaten.”

Düşman kesinlikle yenilecek ve düşmanın cep­hanesi elimize geçecekti. Mehmetçikler, süngü hücumuna geçmişlerdi. Kocatepe’deki dürbünden siperlere baktı.

Birliklerimiz düşmanı yakından sıkıştırmıştı. Mustafa Kemal Paşa:

“Allah Türk milletini koruyacaktır. Muvaffakiyet (başarı) Allah’tandır,” diye haykırdı.

 

***

 

Er Kahvaltısı

 

Sabahın sessizliğini, gökleri yırtarak top mermileri bozuyordu. Düşmanın, alınamaz denen mevzileri alt üst oluyordu. Bir an içinde her taraf ateş ve duman içinde kalmıştı. Her taraf yanıyordu. Manzara cidden ibretliydi. Atatürk, pelerini altına topladı ve kayaların üstüne oturdu. Dalgınlığı kalmamıştı; gülümsüyordu. Sabah ışıklarının okşayarak aydınlattığı altın saçlarında, Türk Milletinin geleceği parlıyordu. Çok neşelenmişti.

"Şimdi kahvaltıyı getirin!.." diye seslendi.

Bir tepsinin içinde, iki dilim asker ekmeği, birkaç zeytin, bir parça beyaz peynir geldi. İşte hepsi o kadar. Bunları büyük bir iştahla yedi.

O kahvaltı taarruz sabahı askerlerimizin yaptığı kahvaltının aynısı idi.

 

(DEVAM EDECEK…)