29 Mayıs 1453’te Konstantinopolis, Osmanlı Devleti tarafından fethedilirken Türk ve Dünya tarihinde yeni bir çağ başlıyordu.II.Mehmet, Fatih; Konstantinopolis iseİslambol oluyordu.Doğu Roma (Bizans), tarihin tozlu sayfalarında yerini alırken Türk İslam Medeniyeti, tarihinin en güçlü dönemine adım atıyordu.

Birçok kaynakta fethin nedenleri, süreci ve sonuçları ile ilgili birçok yazı bulabilirsiniz. Tabii ki sevgili Odak okuyucuları, şunu özellikle ifade etmek istiyorum: “Tarihi olayların meydana gelmesinin asla tek bir nedeni yoktur. Yine tarihi olayların tek bir sonucu olmaz.”Yazımdaanlatacaklarım İstanbul’un fethinin çok bilinmeyen, farklı bir yönüdür. Bu yönü birkaç örnekle sizlere anlatmak istedim.Ve tabii ki Fatih… Bana göre dünya tarihinin en önemli fethidir İstanbul’un fethi.

Ben, size bugün İstanbul’un fethinin arka planında geride kalmış bazı efsanelerden ve Fatih’in çözüm odaklı düşüncesinden bahsedeceğim.

***

 

İlk İmparator: Konstantin

Bizans Devleti ilk kurulduğunda imparator Helena’nın oğlu Konstantin idi. Zaten şehrin adı da oradan geliyordu. Rivayet odur ki İmparator Konstantin, devleti ilk kurduğunda bir falcıya gider ve ona bazı sorular sorar. Sorduğu en önemli soru şudur: “Kurduğum devlet ne zaman yıkılacak?” Falcının verdiği cevap şudur: “Devleti kuran kişinin adı neyse, devlet yıkıldığında imparatorun adı o olacak?” Bu cevap yıllarca kıyıda köşede sanki gizli kalmış gibi, şehrin II. Mehmet tarafından kuşatılması sürecinde sokaklarda konuşulmaya başlanmıştır. Çünkü 1453’te Bizans İmparatoru’nun ismi Konstantin’dir.

***

 

Ay Gökte Parladıkça

Bizans şehrinde konuşulan efsanelerden biri de şehrin sembolü olarak görülen Ay’ın gökyüzünde parladıkça şehre hiçbir şey olamayacağı düşüncesi ve buna dair kehanetlerdir. Dolayısıyla Bizans açısından korkacak bir şey yoktu. Ta ki 24 Mayıs 1453 gecesine kadar… Çünkü o gece Ay tutulması olmuş ve Ay, iki saat karanlıkta kalmıştır… Ay tutulmasının ardından gökyüzünde dolunay ortaya çıkmış ve herkes korkuya kapılmıştır. Çünkü halkın inanışına göre şehrin kaybedilmesi dolunay zamanı olacaktı ve bu onlar için bir haberdi. Artık Bizans sokaklarında şu cümle dilden dile yayılmaktadır: “Önce Ay gökte parlamadı, sonra dolunay işaret verdi

***

 

Meryem Ana İkonası

Bizans kiliselerinde her gün şehrin Türklerin eline geçmemesi için dualar yapılırken, şehir halkının moralinin de yüksek tutulması için etkinlikler yapılıyordu. İmparator Konstantin emir verdi; “Meryem Ana İkonası (resmi, portresi)s sokaklarda gezdirilsin.” Yani halk bir anlamda dini duyguları ile bir araya toplanmaya çalışılıyor ve moral veriliyordu. Meryem Ana İkonası, şehrin sokaklarında dolaştırılamaya başlandı. Fakat omuzlar üzerindeki ikona yere düştü. Herkes ikonanın başına toplandı ve fakat yerden zorlukla kaldırabildiler. Aynı anda bir gök gürültüsü, bir fırtına koptu. Şehrin üzerine bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı, şehir sular altında kaldı. Ardında da şehri göz görmez bir sis kapladı. Artık şehirde şu konuşulmaya başlandı ve kulaktan kulağa yayıldı: “Meryem Ana da bizi korumayacak, ilahi kurtarıcı da bizden yana değil…”

***

 

Halk arasında şehirdeki kiliselerdeki dini tasvirlerin, heykellerin ve hatta mezar taşlarının terlediği şeklinde haberler konuşuluyordu. Bu durum halk tarafından uğursuzluk alameti olarak görülmekteydi. Bizans yöneticilerinin ve halkın moralleri bozulmuştu, şehrin psikolojisi çok kötüydü.

***

 

İstanbul’un Fethi’nde Bizans içindeki bu söylentiler yanında II.Mehmet’in dehasından da bahsetmek gerekir. II.Mehmet’i “Fatih” yapan şey ne idi? İstanbul, daha önce onlarca kez kuşatılmasına rağmen neden alınamadı da, bu II.Mehmet’e nasip oldu. Tabii ki yukarıda da dediğim gibi fethin birçok nedeni var ve bu nedenler birleşti ve İstanbul’un fethi gerçekleşti. Ben, bu noktada şu tespitimi ifade etmek istiyorum: “II.Mehmet, ÇÖZÜM ÜRETEN bir hükümdardı. Bu durum onu FATİH yaptı.”

***

 

Ne demek çözüm üretmek? Fatih, aldığı eğitim sırasında hep fethin hayalini kurdu ve planlarını yaptı. Şehrin daha önce neden alınamadığını analiz etti ve analiz çerçevesinde adımlar attı. Şehrin, yüksek surları vardı. Bunun için Macar top ustası Urban’aşahi adı verilen toplar döktürdü. Surlara ve surların üzerinden şehre gülleler atacak havan topları yaptırdı. Şehrin sadece karadan alınamayacağını biliyordu ve 300 adet gemi yaptırdı. Bizans’ın kuşatmalar sırasında Avrupa’dan, Mora’dan yardım istediğini biliyordu. Muhtemel bir yardım gelmesine karşılık, askerlerinin bir kısmını Balkanlara gönderdi. Siyasi olarak kötü ilişkiler içinde olunan Karamanoğullarına bir elçi gönderdi. Bir süre yakın ilişkiler kurdu… Bizans’a Karadeniz’den gelecek olan yardımı engellemek için Rumeli Hisarı’nı yaptırdı. Bizans surlarına tırmanmak için dışı öküz ve deve derileri ile kaplı tekerlekli kuleler yaptırdı.  Hatta bu kuleleri gece 4 saatte inşa ettirdiği, Bizanslıların bunu karşılarında gördüklerinde şaşırdılar. Hatta Venedikli Nikola, bu durumu “Konstantiniyye’deki bütün Hıristiyanlar bu çapta bir şey yapmak isteselerdi bunu bir ayda dahi başaramazlardı” şeklinde yazmıştır. Tabii ki İstanbul’un fethi deyince gemilerin karadan yürütülmesi ve Haliç’e indirilmesini de unutmamak gerekir. Bu da Haliç’e girişi engelleyen zincirin aşılmasını sağlamıştır. Sabah vakti Haliç’te Türk donanmasını gören Bizanslıların hayret dolu bakışları altında kuşatmanın bir cephesi daha böylece aşılmış oldu…

İşte çözüm üretmek bu demektir. Tarihten, geçmişten dersler alıp farklı çözümler getirerek fethi gerçekleştirdi.

***

29 Mayıs 1453 günü İstanbul şehri, gözlerini, Türk ve Müslüman olarak açtı; 13 Kasım 1918 tarihinde Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul Boğazına giren İngiliz, Fransız, İtalyan donanmalarını görene kadar… Bu tarihte Osmanlı başkenti olan İstanbul, fiilen işgal altına girdi. Bu fiili işgal sonrasında ise 16 Mart 1920’de resmen işgal edildi. Avrupalıların bu işgali 6 Ekim 1923 tarihine kadar sürdü. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla Şükrü Naili Paşa komutasındaki Türk ordusu yeniden şehre girdi… İstanbul’un fethini, şehrin işgal altında olduğu 1918-1923 yılları arasındaki pencereden de yani İstanbul’un kurtuluşu açısından da ele almak gerekir… 2022 yılında İstanbul’un İstanbul olarak kalmasının nedenidir 1923 yılındaki bu kurtuluş…

***

Ve şimdi yıl 2022

Son cümlem şu olsun: 1453’ten beri İstanbul… Ve inşallah da hep öyle kalacak…