Afyonkarahisar’da KADES uygulamasının mevcut durumu nedir
Kullanıcı profili, şikâyet içerikleri ve karşılaşılan vakalar açısından ne gibi bilgiler verebilirsiniz?
Ahmet Birtan Erol:
KADES uygulamasıyla ilgili olarak Afyonkarahisar’da oldukça başarılı bir ivme yakaladık.
Bu konuda vatandaşlarımızı hem eğitimlerle hem toplantılarla bilgilendirmeye devam ediyoruz. Kullanım oranlarımız memnun edici düzeyde ve bu da bize çok değerli veriler sağlıyor.
Çünkü burada mesele yalnızca teknik bir uygulama değil, aynı zamanda bir can güvenliği meselesidir.
Bu uygulama; bir anneyi, bir kadını, bir kız çocuğunu koruyabilecek en hızlı ve etkin araçlardan biri. Dolayısıyla sadece “aile içi şiddet” olarak dar bir çerçevede düşünmemek gerekiyor.
Her an, her yerde kadınlarımızın karşılaşabileceği tehditler için acil müdahale amacı taşıyor.
KADES butonuna basıldığında ortalama kaç dakikada müdahale ediyorsunuz?
Ahmet Birtan Erol:
Şu anda Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir süreyle, Afyonkarahisar genelinde 6.1 dakika gibi çok başarılı bir ortalamaya sahibiz.
Bu süre, butona basıldığı andan itibaren ekiplerimizin olay yerine ulaşma süresidir.
Hedefimiz bu süreyi daha da düşürmek.
Bu yüzden il genelinde stratejik bekleme noktaları oluşturduk.
Her bölgeye zamanında ulaşabilmek için “suç haritası” çalışmalarımızı buna göre şekillendirdik.
Bizim amacımız, bir olay gerçekleştikten sonra değil, gerçekleşmeden önce orada olmaktır. Çünkü biri öldükten ya da zarar gördükten sonra müdahale etmenin anlamı yok.
O noktada yakalamanın da pek faydası olmuyor; mesele can yanmadan müdahale edebilmek.
KADES’e başvuranlar genelde hangi tür olaylar için başvuruyor?
Ahmet Birtan Erol:
Başvuruların büyük çoğunluğu aile içi şiddetle ilgili.
Şu anda uygulama üzerinden yapılan çağrıların yaklaşık %25’i, uzaklaştırma kararı bulunan kişilerle ilgili ihlaller üzerine geliyor.
Ama aynı zamanda sokakta ya da özel ilişkilerde yaşanan tehdit durumlarında da kullanılıyor. Tabii ki bu oran çok daha yüksek de olabilirdi, ancak Afyon bu konuda oldukça duyarlı bir şehir.
Toplumun yapısı, cezaların caydırıcılığı ve alınan hızlı tedbirler sayesinde insanlar bu konuda daha temkinli davranıyor.
Uzaklaştırma ihlali olduğunda da anında müdahale ediyoruz.
Bu sayede tekrar eden vakaların önüne geçiyoruz. Uygulama hem güven hem caydırıcılık sağlıyor.
Şunu da belirtmeliyim; KADES sadece “eşinden şiddet gören” kadının kullanacağı bir uygulama değil. Örneğin, başka bir şehirden bir genç kızımız, sosyal medya üzerinden bir tehdit alıyor ve intiharın eşiğine gelmiş. O anda KADES’i kullanıyor ve anında müdahale ediyoruz.
Bu alandaki hedefiniz nedir?
Ahmet Birtan Erol:
Hedefimiz çok net; Afyonkarahisar’da bir kadının bile kendini çaresiz hissetmemesi.
Devlet burada, yanında. Şiddetin hiçbir gerekçesi olamaz.
Kadına şiddet uygulayan biri zaten psikolojik açıdan sağlıklı değildir.
Bununla mücadele ederken biz sadece ceza değil, aynı zamanda bilinç ve toplumsal destek mekanizmalarını da güçlendiriyoruz.
Gece-gündüz fark etmeksizin her alana anında müdahale edebilecek güçteyiz.
Daha da iyisini yapmak için çalışıyoruz.
KADES sadece bir uygulama değil, bir güven duygusunun somutlaşmış halidir.
*
*
*
‘Siber Suçlar ve Dolandırıcılıkta %33.8’lik Düşüş Sağladık’
KADES dışında, Afyonkarahisar’daki genel suç oranlarına dair istatistiki veriler paylaşabilir misiniz?
Özellikle siber suçlar ve hırsızlık gibi alanlarda ne durumdayız?
Ahmet Birtan Erol:
Afyonkarahisar’da siber suçlarla mücadelede oldukça iyi durumdayız.
Son iki büyük operasyonla birlikte dolandırıcılık ve benzeri suçlarda %33.8’lik bir düşüş yaşandı.
Bu başarı, hem siber birimlerimizin teknik takibi hem de vatandaşlarımızın daha bilinçli davranması sayesinde oldu.
Ayrıca ihbarları değerlendirme ve sanal sörf ekiplerimizin anlık takibi sayesinde pek çok olay önlenmeden çözüldü.
*
*
*
‘Evden hırsızlık olaylarında da %31.2 oranında azalma sağladık.’
Bir suç haritası oluşturduk, belirli bölgelerde özellikle pazarlara yakın alanlarda, insanların evlerinden çıktığı saatlerde hırsızlıkların yoğunlaştığını tespit ettik.
“Kapınızı mutlaka kilitleyin” uyarılarımızla, sadece farkındalık oluşturarak bile büyük bir düşüş yakaladık.
*
*
*
‘Cinsel Suçlarda son 5 Ayda %34.5 azalma var’
Şahsa karşı işlenen suçlar açısından tablo nedir?
Özellikle KADES’in bu alandaki etkisi oldu mu?
Ahmet Birtan Erol:
KADES’in doğrudan etkilediği alanlardan biri de şahsa karşı işlenen suçlar, özellikle de cinsel taciz ve saldırı olayları.
Bu suçlarda son 5 ayda %34.5 oranında azalma sağladık.
Bu başarı sadece teknik değil, aynı zamanda toplumsal bilinçle de ilgili.
Biz insanlara şunu diyoruz; “Sizi rahatsız eden biri varsa sessiz kalmayın, başvurun.”
Taciz ya da tehdit gibi suçlar görünür olduğunuzda azalır çünkü zanlılar korkar.
Ayrıca bu tür suçlarda uzlaşma, görmezden gelme gibi yaklaşımlar kesinlikle kabul edilemez. Cinsel saldırı bir hata değil, suçtur ve affedilmemelidir.
*
‘Konut Dokunulmazlığı İhlallerinde %98 Aydınlatma Oranı’
Ahmet Birtan Erol:
Genel olarak şahsa karşı işlenen suçlar, konut dokunulmazlığı ihlali, hakaret ve kişi hürriyetine karşı işlenen suçlarda da büyük oranda azalma yaşadık.
Konut dokunulmazlığına yönelik suçlarda %98’in üzerinde aydınlatma oranına ulaştık.
Yine kişi hürriyetine karşı işlenen suçlarda %47.8’lik bir azalma söz konusu.
Bu sadece şikâyet sonrası değil, aynı zamanda önleyici hizmet anlayışı ile sağlandı.
Bizim asıl hedefimiz her zaman budur: Suç işlenmeden önce önlem almak.
‘Her Suçun Hesabını Vermek Üzere Hazırlıklıyız’
Vali Yiğitbaşı ile olan koordinasyonunuz bu süreçte nasıl işliyor?
Ahmet Birtan Erol:
Sayın Valimiz bu konuda çok duyarlı ve detaycı.
Her toplantıda “Bu suç niye arttı?” diye sorar.
Bu bize büyük bir sorumluluk ve motivasyon yüklüyor.
Suç oranları artarsa biz de bunun hesabını veririz.
Zaten başarı, hesap verebilirliktir.
Tüm bu veriler ışığında biz suçun değil, güvenliğin ve huzurun yaygınlaşması için gece-gündüz demeden çalışıyoruz.
*
*
*
‘Devlet asla kirletilemez’
Geçtiğimiz günlerde Şehitler Derneğine yaptığınız ziyaret sosyal medyada paylaşıldı.
Ancak ardından bazı haberlerin yayıldığını ve sizin de bu durumdan rahatsız olduğunuzu öğrendik.
Bu konuya nasıl yaklaşıyorsunuz?
Ahmet Birtan Erol:
Evet, doğru. Bizim için şehit yakınlarımız ve gazilerimiz çok kıymetli.
Onları sık sık ziyaret ediyoruz. Bu ziyaretin amacı çok netti.
Şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin yanında olduğumuzu göstermek.
Onlara devletin şefkatini, yüreğini, merhametini hissettirmek.
Bu bir şahsi ziyaret değildi, bir Emniyet Müdürü sıfatıyla, yani devletin temsilcisi olarak yapıldı.
Şehit ailelerimizle bizim aramıza kimsenin girmesine gerek yok.
Ancak sonrasında, sosyal medya paylaşımlarının bazı haber içeriklerine dönüştürülerek farklı yansıtıldığını gördük.
Bu üzdü açıkçası.
Zira bizim bu ziyaretteki amacımız devleti temsil eden bir köprü olduğumuzu, vatandaşlarımızın her zaman yanında olduğumuzu göstermekti.
Ancak bazı kişiler bu ziyareti, sanki devleti hedef alan bir dille çarpıtmaya çalıştı.
Bu tarz çıkışları neden tehlikeli buluyorsunuz?
Ahmet Birtan Erol:
Çünkü devlet; hata yapmaz, kirletilemez.
Devletin itibarını zedelemek kimsenin hakkı değildir.
Bireysel olarak hata yapılabilir, insanlar yanlış yapabilir, ama bunu tüm devlete mâl edemezsiniz.
Devleti zan altında bırakacak açıklamaları, sosyal medya ya da medya yoluyla yapmak son derece yanlıştır.
Devlette gizlilik ve saygı esastır.
Eğer bir sorun varsa, devletin kapısı her zaman açıktır.
Sayın Valimiz Kübra Güran Yiğitbaşı kapısına gelen hiçbir vatandaşımız geri çevrilmez.
İletişim kurmak isteyen herkesin ulaşabileceği bir yapıdayız.
Sosyal medya ve medya üzerinden yapılan bazı paylaşımlar sizi neden bu kadar rahatsız ediyor?
Ahmet Birtan Erol:
Çünkü devletin içindeki kutsal yapılar, şehit ailesi gibi yüce değerlere dayalı yapılardır. Bunların itibarıyla oynamak kimsenin haddine değildir.
Biz devlete zarar vermeye çalışan her girişime karşı dururuz.
Ben bu devlet için kan dökmüş bir insanım.
Yaralandım, arkadaşlarım şehit oldu.
14 yaşından beri devlet hizmetindeyim.
Bu yüzden kimsenin bu yapıları kişisel hesaplar için kullanmasına müsaade edemem.
Son olarak bu konuyla ilgili olarak ne mesaj vermek istersiniz?
Ahmet Birtan Erol:
Herkes bilmeli ki, devlet en yüce kurumdur.
Makamlar geçicidir, kimse baki değildir.
Bugün ben bu görevdeyim, yarın başka bir arkadaşım olacaktır.
Ama esas olan şudur; Biz halkın üstünde değil, halk için hizmet ederiz.
Dernek Başkanı da olsanız, Emniyet Müdürü de olsanız; bulunduğunuz makamı şahsi çıkar için kullanamazsınız.
Devletin şefkati büyüktür, yüreği geniştir.
Biz o yüreği şehit ailelerimize, gazilerimize hissettirmek için çalışıyoruz.
Her türlü şahsi ego ve menfaatten uzak, sadece görevimizin bilinciyle hareket ediyoruz. Ziyaretimizin asıl amacı da buydu.
‘Çocuklara Verilen Değer, Geleceğe Atılan En Büyük Adımdır.
Çocuklarımızın devletle arasındaki güven köprüsünü biz kurmak zorundayız.’
Son dönemde sizi özel çocuklarla dans ederken, yemek yerken gördük. Toplum bu görüntülere alışık değil.
Sizce bu neden önemli?
Ne hissediyorsunuz?
Ahmet Birtan Erol:
Çocuklar bizim geleceğimiz, bizim her şeyimiz.
Onlara karşı duyduğum sorumluluk, sadece bir idareci olarak değil, bir insan olarak da içten geliyor.
Çocuklarla ilgilenmek sadece anne babanın görevi değil; öğretmeninden polisine, yöneticisinden esnafına kadar hepimizin sorumluluğu var.
Çünkü biz onları ne kadar sevgiyle ve bilinçle büyütürsek, toplum olarak o kadar güçlü bir gelecek inşa ederiz.
Çocuklarla sadece sosyal anlamda değil, trafik gibi eğitimsel alanlarda da ilgileniyorsunuz.
Bu konuda düşünceniz nedir?
Ahmet Birtan Erol:
Bugün trafik, ne yazık ki bir güvenlik sorunu haline geldi.
Bunu yıllar önce bir trafik polisinden duymuştum; “Trafik terör gibi bir tehdide dönüşüyor” demişti.
Şimdi bakıyoruz ki, terörden çok trafik kazalarında can kaybı yaşanıyor.
Asayiş olayları da aynı şekilde.
Ancak toplumda teröre duyulan hassasiyet, bu içsel tehditlerde yeterince gösterilmiyor.
Oysa çocuklarımızı bu tehditlerden korumak zorundayız.
Biz bu yüzden çocuklara sadece kuralları öğretmekle kalmıyoruz, aynı zamanda neden o kuralların olduğunu da anlatıyoruz.
Özellikle “Aile Trafik Polisliği” gibi projelerle çocukları bu eğitime erken yaşta dahil ediyoruz. Çünkü kuralı çocukken anlayan birey, büyüdüğünde sadece korkudan değil, bilinçten ötürü o kurala uyar.
‘Sosyal Medya Yeni Nesli Tehdit Ediyor: Manevi Değerler Erozyona Uğruyor. Sosyal medya bazı değerleri normalleştirerek toplum yapısını bozmaya başladı’
Son dönemde özellikle sosyal medya fenomenlerinin etkisiyle toplumda bir yozlaşma gözlemleniyor.
Tiktok fenomenlerinden tutun da Bahar-Nihal Candan kardeşler gibi örnekler gençleri etkiliyor.
Bu konuda sizin gözlemleriniz nedir?
Ahmet Birtan Erol:
Evet, özellikle son dönemde sosyal medyada ‘fenomen’ olarak adlandırılan kişilerin etkisi çok ciddi boyutlara ulaştı.
Bu fenomenlerin aniden şöhret olması, büyük paralar kazanması ve kısa sürede farklı hayatlara erişmesi, özellikle gençler üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Nihal Candan örneği çok trajik bir olaydı. Elbette olayın altında başka sebepler de vardı ama sosyal medyanın verdiği güç ve bu güçle gelen kontrolsüzlük, büyük rol oynadı.
‘Yapay zekâ da tehdit unsuru: Fotoğraflar istismar ediliyor’
Yapay zeka teknolojileri de bu istismarı artırıyor. Özellikle gençlerin fotoğrafları izinsiz kullanılıyor.
Bu konuda neler yapılıyor?
Ahmet Birtan Erol:
Bu çok önemli bir konu.
Yapay zeka teknolojisiyle, bir kişinin fotoğrafı alınıp farklı sitelere, pornografik içeriklere entegre edilebiliyor.
Kişilerin mahremiyeti bu şekilde ihlal ediliyor.
Biz geçtiğimiz günlerde bir üniversite öğrencisinin, başka bir öğrencinin fotoğrafını uygunsuz içeriklerde kullandığını tespit ettik ve hemen işlem başlattık.
Bu tür suçlar sadece cinsel istismar olarak görülmemeli.
Çünkü bu teknoloji, kişiyi tehdit etmeye, suistimal etmeye, hatta terör örgütleri tarafından kullanılmaya kadar gidebilecek potansiyele sahip.
Sosyal medya kullanımı sizce terörle benzer bir tehdit oluşturuyor mu?
Ahmet Birtan Erol:
Kesinlikle. Terörizmin özü, beyin yıkamadır.
Sosyal medya da benzer bir şekilde insan zihnini hedef alıyor.
Bir kişi kendini bombayla patlatıyorsa, bu sadece fiziksel bir eylem değildir.
Zihinsel bir teslimiyetin sonucudur.
Örnek veriyorum, Türkiye’nin en zeki insanları arasında sayılan pilotlar, doktorlar. 15 Temmuz’da gördük; F-16 pilotu kendi vatandaşını bombaladı, özel harekât merkezini vurdu, onlarca şehit verdik.
Bu, zekanın değil, beynin nasıl işlendiğinin bir göstergesidir.
Bu tehditlerle mücadele konusunda neler yapılmalı?
Ahmet Birtan Erol:
Yalnızca güvenlik güçlerinin çalışmasıyla bu sorunları çözmemiz mümkün değil.
Aileler, eğitimciler, toplumun tüm katmanları bu konuda sorumluluk almalı.
Bizler kolluk kuvvetleri olarak takipteyiz.
Başsavcılığımızla yaptığımız toplantılarda bu suçların ceza oranlarının artırılması için girişimlerde bulunuyoruz.
Ancak gençler de bilinçlenmeli.
Şüphelendikleri, rahatsız oldukları her durumu bize bildirmeliler.
Çünkü biz ne kadar müdahale edersek edelim, olay yayıldıktan sonra o duygusal zararı telafi edemeyiz.
Bizim işimiz o zarar oluşmadan önlem almak.
Hiçbir genç kızımızın, hiçbir çocuğumuzun bu durumlara düşmesini istemem.
Sosyal medyada yaşanan bu çöküş, sadece bireyleri değil, toplumu tehdit ediyor.
Gençlerimiz arkadaş çevresiyle, ilişki ağıyla ilgili de dikkatli olmalı. Bu konuda hep birlikte bilinçli bir mücadele vermeliyiz.
*
*
*
‘Hayatımda iz bırakan sessiz ama güçlü anlar oldu’
Müdürüm, göreviniz süresince hayatınızda iz bırakan, sessiz ama en güçlü anınız neydi?
Bizimle paylaşır mısınız?
Ahmet Birtan Erol:
Bu soruya tek bir cevap vermek zor.
O kadar çok anı birikti ki...
Ama insanı en çok mutlu eden anlar, bir başkasının sessizce yaşadığı zorluğu fark edip, hiçbir şey söylemeden onun ihtiyacını giderebildiğiniz anlardır.
Bazen biri çok yalnızdır, neye ihtiyacı olduğunu bile dile getiremez.
İşte siz, onun o ihtiyacını hissettiğinizde ve sessizce bir çözüm sunduğunuzda, o kişinin hayatında fark yarattığınızı görmek büyük bir huzur verir.
Mesela doğum yapmış bir annenin ne yapacağını bilemediği bir anda destek olmak…
Çocuğunu büyütürken yanında olmak…
Ve yıllar sonra o çocuğun büyüyüp topluma faydalı bir birey olduğunu görmek…
İşte bu, tarif edilemez bir mutluluktur.
Ama bir de görevdeyken yaşadığımız zorlu anlar var.
Örneğin telsizden gelen bir yardım çığlığı...
Ne olduğunu bilmeden, sadece bir sesle harekete geçmek, bilinmeze doğru koşmak...
O an, zamanın geçmediği, yolun bitmediği bir duygudur.
Özellikle bir çatışma anında, 'ateş ediliyor' cümlesini duymak, insanın zihninde iz bırakır.
Rütbem küçüktü, neyle karşılaşacağımı bilmeden ilerliyordum.
Hayatımın en ağır anlarından biriydi.
Bazı acılar ise daha da derindir.
Yakın birinin ölüm haberini almak mesela...
Bu, kelimelerle tarif edilecek gibi değil.
Her insanın hayatında iz bırakan sessiz ama güçlü anlar vardır.
Benimkiler de bu anlardandır.
*
*
*
‘Devlet kapısını ulaşılmaz görmek yanlıştır, biz vatandaşımız için buradayız’
Ahmet Birtan Erol, göreve geldiği günden bu yana toplumla kurduğu sıcak ve doğrudan iletişimle dikkat çekiyor. Vatandaşların randevu almakta zorlanmadığını, aksine her fırsatta kapılarının açık olduğunu vurgulayan Müdür Erol, makamında gerçekleşen samimi ziyaretlerden unutamadığı bir anıyı da bizimle paylaştı.
Göreve başladığınızdan bu yana kaç ziyaretçi ağırladınız?
Bu süreci nasıl yönettiniz?
Ahmet Birtan Erol:
Bugüne kadar 2000’in üzerinde vatandaşımızı makamımda ağırladım.
Bu konuda özellikle hassas davrandım.
Çünkü bilirsiniz, yeni göreve başlayan birine ulaşmak her zaman kolay olmayabilir.
Eğer insanlar randevu alamazsa, hemen ‘burnu havada’, ‘ulaşılmaz biri’ gibi yanlış düşüncelere kapılabilir.
Ben bu algıyı kırmak istedim.
O nedenle en yoğun olduğum dönemde bile, hatta Ramazan ayında, günde 15 dakikalık aralıklarla bile olsa randevu verdim.
Bu ziyaretlerden sizi en çok etkileyen, unutamadığınız bir anınız oldu mu?
Ahmet Birtan Erol:
Evet, oldu. Bir vatandaşımız beni görmek, tanışmak istemiş.
Hiçbir talebi yoktu.
Görüşmeye geldiğinde Ramazan’dı, ikramda bulunmak istedim, ama oruç tuttuğunu söyledi. Ben de “O zaman Ramazan sonrası kahve borcum olsun” dedim.
Görüşmenin sonunda “Odanızın bir fotoğrafını çekebilir miyim?” diye sordu.
Merak ettim, “Neden?” dedim. “Eşim ve arkadaşlarım inanmıyor, gerçekten görüştüğümü göstermek istiyorum” dedi.
Hatta arkadaşını görüntülü aradı, birlikte konuştular.
Düşünün, bir devlet makamına kabul edilmek onu ne kadar mutlu etmişti. İşte bu, bizim en kıymetli görevimiz, vatandaşımıza kendini değerli hissettirmek.
‘Elindekine razı olan, hayat boyu mutlu olur. Bugün gençlerimize öğreteceğimiz en önemli şey, memnuniyet duygusudur.’
Toplumla birebir temas kuran yapısı sayesinde gençlerle zaman zaman bir araya gelen Emniyet Müdürü Ahmet Birtan Erol’a şu soruyu yönelttik:
‘Eğer bir gençle baş başa oturup bir kahve içseydiniz, ona ne anlatmak isterdiniz?’
Verdiği samimi ve derin yanıt, günümüz gençliği ve toplumun geleceği adına önemli mesajlar içeriyor.
Ahmet Birtan Erol:
Ona ilk olarak şunu anlatırdım; Bugünün gençliğinde memnuniyetsizlik duygusu çok yaygın. İnsanlar artık ellerindekilerle yetinmeyi bilmiyor.
Daha fazlasını istiyorlar ama neden?
Çünkü sürekli daha lüks bir hayatın peşindeler.
Bu da zamanla, ne yazık ki kolay para kazanma arzusunu doğuruyor.
Kolay para kazanmaksa genellikle illegal yollarla mümkün hale geliyor.
Bir kere bu döngüye girince, bir miktar kazanan daha fazlasını ister hale geliyor.
En büyük tehlike burada başlıyor.
Çünkü kişi farkında olmadan suçla iç içe bir hayata sürüklenebiliyor.
Bu durumun önüne geçmek için ne yapılmalı?
Ahmet Birtan Erol:
Gençlerimize erken yaşta yetinme duygusunu öğretmemiz gerekiyor. Atalarımız ne demiş: "Ayağını yorganına göre uzat" Çünkü lüksün sonu yoktur.
Oysa sınırlarını bilen insan huzurludur.
Bugün 2000 doğumlu ve sonrasındaki kuşaklara bu anlayışı kazandırmak çok önemli.
Onlara, elindekilerle de mutlu olunabileceğini anlatmalıyız.
Sahip olduklarıyla tatmin olmayı öğrenen bir insan, hem suçtan uzak durur hem de ruhen güçlü olur. Çünkü mutluluğun asıl kaynağı, kanaatkar olabilmektir.
*
*
*
‘HIZLI CEVAPLAR’
Gece devriyesi mi, sabah brifingi mi?
Ahmet Birtan Erol:
Gece devriyesi.
Çünkü geceleyin çok şey aydınlanır.
İnsanların karanlıkta ışığa, güvene ihtiyacı vardır.
Gece devriyesi, tam anlamıyla bir ışıktır.
Çözülmemiş bir dosyanın peşine düşmek mi, başarılı bir önleme operasyonu mu?
Ahmet Birtan Erol:
Başarılı bir önleme operasyonu.
Çünkü eğer önlemeyi başarabilirseniz, zaten o dosya hiç oluşmaz.
Güven mi, disiplin mi?
Ahmet Birtan Erol:
Disiplin. Disiplinli insana her zaman güvenebilirsiniz.
Çünkü disiplin, bir insanın aklını, bedenini, düşüncesini kontrol altına alması demektir.
‘Görev’ kelimesi sizin için hangi renktir?
Ahmet Birtan Erol:
Kırmızı. Çünkü herkesin dikkatini çeker.
Görev, sorumluluk demektir ve göz ardı edilemez.
Sessizlik mi, tren sesi mi?
Hangisi daha çok şey anlatır?
Ahmet Birtan Erol:
Sessizlik. Çünkü sessizlikte çok şey gizlidir.
Asıl korkmamız gereken anlar, sessizliğin hüküm sürdüğü anlardır.