Sevgili Odak okurları,

        Bu hafta İlhami Algör ile karşınızdayım,

        İlhami Algör;Türk sanat ve edebiyat dünyasında Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku isimli romanı ile tanınmaktadır.               Eğitimini Televizyon alanında yapan İlhami Algör sanat dünyasının asi isimlerinden biridir.

        Yazar Algör, oyunbazlığın ve hüzünlü dolambaçların kol gezdiği göz yaşı ile ıslanmış romanların adamı…

        “Her şeyin iyi gittiğini nerden çıkarıyorsun?” dedi.

        “Herif rüzgârı kendinden menkul uçurtmanın teki. Ara sıra telleri takılır gibi kadına geliyor gece yarsı.”

        “Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku,” dedim. Tırsmaya başlamıştım. Haklı olabilirdi.

        “Evet, biraz sapık ve tek taraflı bir tutku,” dedi, arkasını dönüp gitti.

        Hikâyeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor... Bülbülün çilesi, yazarın zulası...                    inceden sarma bir sigara, inceden bir bardak... JakDanyel isimli bir şişe, Hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman. Kafamız iyi, açmayın kapağı, biz böyle iyiyiz.

İlhami Algör, alelacayip aşkların ve oyunbazlığın, hüzünlü dolambaçların yazarı

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İtalyan Yokuşu’ndan aşağı, rüzgâra asılıp Tophane’ye inen roman. Avaramu!

İlhami Algör, Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku adlı kitabında, okuru farklı anlatım tarzı ve kısacık hikayesiyle baş başa bırakıyor insanı. Kitapta çok fazla mecaz olsa da, yazar ara sıra okuyucuya nefes aldıracak pencereler açmadan edememiş. Kitapta belirgin olarak yalnızca üç karakter var gibi gözüküyor. Bunlar Müzeyyen, kızı ve kocası. Küçük kızın ve kocasının adı ise bilinmiyor. Hikaye ise Müzeyyen'in kocasının ağzından anlatılmış.

Farklı tarzı ve şaşırtırken düşündüren, ansızın yüzümüzden gülümsememizi kaydıran hüzün yüklü satırların kitabını ne kadar mümkün olur bilmiyorum ancak elimden geldiği kadar kısaca özetle anlatmayı deneyelim:

Müzeyyen yıllar önce bir kez evlenmiş, hamile kaldığı sırada, henüz karnı bile şişmemişken kocasını bir trafik kazasında kaybetmiştir. Tek başına bir kız çocuğu dünyaya getirmiş, kızı bir yaşına bastığında da esas oğlanımızla evlenmiştir. Kocası her kızın yüzüne baktığında trafik kazasında ölen babasının yerinde onu görse de ufaklığı çok sevmiştir.

Müzeyyen ile kocası birbirlerini sevmekte, kendilerinden de öte birbirlerini tanımakta, tamamlamaktadırlar. Müzeyyen ev hanımı, kocası ise öykü yazarıdır. Müzeyyen'in yegane işi kocasının öykülerini eleştirmek, ona tavsiyeler vermektir.

Bir akşam, kocası öykü yazmakta, Müzeyyen ise bir köşede oturmaktadır. Adam hikayesini tamamlayamaz, dışarı çıkıp dolaşmaya karar verir. Saatlerce sokaklarda yürüdükten sonra, gece yarısı eve gelir. Karısı ve kızını uyandırmamak için büyük çaba harcar, fakat zaten karısı da kızı da evde yoktur. Yatak odasındaki eşyalar toplanmış, kıyafetler alınmıştır. Ne yapacağını düşünür, o sırada telefon çalar fakat açtığında Müzeyyen'in sesini değil, slow bir müzik sesi duyulur. Densizin biri şaka yaptığını sanmaktadır herhalde. Düşünür, düşünür ve sonra yatağa girer. Yapacak bir şey yoktur, olan olmuştur işte. Ertesi sabah Müzeyyen telefon eder, mutlu bir sesle buluşmak istediğini söyler. Nitekim buluşurlar da. Adam giderken Müzeyyen sever diye kürt böreği almış, Müzeyyen ise aynı sebepten çörek almıştır. Fakat Müzeyyen çayın yanında kürt böreği değil, kendi aldığı çöreklerden yer. Her şey ortadadır işte, Müzeyyen ayrılmak istemektedir. Başka biri var, diye düşünür adam. Fakat olan olmuştur işte.

*

*

*

Bu hafta kitap yok haftaya ne olacağı ise sürpriz, iyi okumalar…

Sevgiyle kalın, …

*Haftanın Şarkısı*

Haymatlos - Müzeyyen (2019)