Afyonkarahisar İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü Erkan Tanyeri, Türkiye’de doğurganlık hızının 1950’lerdeki 6–7 seviyesinden 2024 yılı TÜİK verilerine göre 1,51’e kadar düşmesinin, 1960’lardan bu yana uygulanan nüfus planlaması politikalarının bir sonucu olduğunu belirtti.
“1950’LERDE 6–7 OLAN DOĞURGANLIK, BUGÜN 1,51’E GERİLEDİ”
Afyonkarahisar İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürü Erkan Tanyeri, Türkiye’nin demografik yapısına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Tanyeri, doğurganlık hızının 1950’li yıllarda kadın başına 6–7 çocuk seviyesindeyken, TÜİK’in 2024 verilerine göre 1,51’e kadar gerilediğini hatırlattı.
Bu düşüşün rastlantısal olmadığını vurgulayan Tanyeri, “1960’lardan itibaren yürütülen agresif nüfus planlaması politikaları, bugün karşılaştığımız demografik tablonun temel nedenidir” dedi.
“ASIRLIK AİLE YAPISI DEĞİŞTİRİLDİ, ÇOCUK 'YÜK' OLARAK GÖSTERİLDİ”
Tanyeri, 20. yüzyıl ortasından itibaren uygulanan politikaların toplumsal algıları derinden etkilediğini belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Asırlık Türk aile yapısında çocuk ‘Allah’ın emaneti’ olarak görülürken, yaklaşık 60 yıl boyunca çocuk sahibi olmanın ekonomik bir yük olduğu fikri topluma aşılandı.”
2010’lu yıllarda devletin “en az 3 çocuk” çağrısı yapmaya başlamasına rağmen, uzun yıllara dayanan bu algı değişiminin çözülmesinin zaman aldığını ifade eden Tanyeri, “50 yıllık alışkanlıkları kırmak kolay değildir” dedi.
“BUGÜNKÜ DÜŞÜŞÜN %70–80’İ ESKİ POLİTİKALARIN DOĞRUDAN SONUCU”
Doğurganlık hızının 1,51 seviyesine inmesinin yalnızca ekonomik koşullarla açıklanamayacağını belirten Tanyeri, “Bugün yaşadığımız düşük doğurganlık oranının yüzde 70–80’i, 1965–2000 yılları arasında uygulanan devlet destekli nüfus planlaması politikalarının doğrudan mirasıdır” şeklinde konuştu.
Tanyeri, Türkiye’nin demografik geleceğinin risk altında olduğuna dikkat çekerek, “Geleceğimizi emanet edeceğimiz nesiller için harekete geçmeliyiz” çağrısında bulundu.



